ERGÜN DİLER

ARTIK tam gaz seçime gidiliyor. Bu nedenle hem içeride hem dışarıda tempo iyiden iyiye artacak. Uzun zamandır "Türkiye'nin seçimi KÜRESEL etkilere gebe. Herkesi etkileyecek seçime gidiyoruz" diye sık sık yazıyorum. BATI medyası da bu topa girmeye başladı.
Washington Post da olaya daldı.
"TÜRKİYE'DEKİ SEÇİM SONUÇLARI WASHINGTON VE MOSKOVA'NIN YANISIRA AVRUPA, ORTADOĞU, ORTA ASYA VE AFRİKA'YI ETKİLEYECEK..." şeklinde bir analize yer verdi.
Çok kişi anlamasa da TÜRKİYE'DE YAŞANANLAR TÜRKİYE'DE KALMIYORDU... Ankara, Moskova'dan S-400 savunma sistemi aldı. NATO üyesi olmasına rağmen. İtirazları dinledi mi? Elbette hayır. İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği gündeme geldi. EL frenini çekti. EN önemlisi AVRUPA'yı bitirebilecek olan GÖÇ DALGASINI DURDURDU.
Zaman zaman AB başkentlerine fırça da atılsa göç dalgasına izin verilmedi. Batı, Rusya ile karşı karşıya geldi. Türkiye araya girdi. Tahılı da bitkisel yağı da çözdü. Enerji konusunda da koca adımlar atılmak üzere... Genel anlamda BATI ile sorun yaşayan Türkiye, BATI'nın da huzurunu sağlayan bir konumdaydı.
Bölgede etkisi yayılan aslında BATI'ya rakip pozisyon alan bir kompozisyon vardı ortada.
Hem genişleyen bir etki, hem de BATI'yı rahatlatan bir hamleler silsilesi... İşte bu atmosferde seçimlere gidiliyordu. Muhalefet Erdoğan'ı tasfiye ederek BATI ile ilişkileri şimdikinin tam tersi bir formata çevirmek istiyordu. Bilek güreşinin açıklanmayan içeriği buydu. Ancak muhalefetin yani 6'lı masanın içinde sorunlar vardı.
Hiç basına yansımayan ince hesaplar vardı. Sadece Erdoğan'a karşı değil. Kendi aralarında da AKIL OYUNLARI sürüyordu...
Açalım...
Masadaki en iyi oyun kurucu, en etkili hücum yapan ve kendisi için en ideal sonuca gitmek isteyen Meral Hanım'dı... İYİ PARTİ lideri "SEÇİLECEK ADAY" şablonuyla başından bu yana Kemal Bey'e karşı aslında.
CHP liderinin, Erdoğan'ı yenme ihtimaline hiç şans tanımıyor.
BATI medyasının dediği gibi Kemal Bey'i SEÇİM GAZİSİ olarak görüyor. Bunu da çok akıllıca bir şekilde İMAMOĞLU üzerinden hayata geçiriyor.
DEMOKRASİ diyerek, milli iradeye gasp diyerek, İmamoğlu'na ve İstanbul'a sahip çıkıyor. Bunlar doğal ve anlaşılır.
Ancak son günlerde Meral Hanım, "BİRİNCİ PARTİ OLACAĞIZ ANLAŞMAYLA MASA BAŞINDA DEĞİL. BİLEĞİMİZİN HAKKIYLA" demeye başladı.
Meral Hanım bence stratejik olarak çok önemli adım atmaktaydı. AK PARTİ'yi çökerterek BİRİNCİ olmayı değil, CHP'yi bitirerek ÖNDE olmayı planlıyordu. İmamoğlu'na sahip çıktığı andan itibaren CHP'ye de demokrasiye de İstanbullu'ya da laik seçmene de muhafazakar kitleye de sarılıyordu! Kendi BAŞKANINA sahip çıkmayan CHP'nin yerini, onu kucaklayan İYİ PARTİ dolduruyordu.
Bu önemli bir fotoğraftı.
SARAÇHANE'de Meral Hanım başrolde yer alırken, Kemal Bey Almanya'da TUR'daydı!
CHP'ye yakın medya CHP lideri ağzından "İmamoğlu olmaz" yazılarını kaleme alıyor.
Haklılar İmamoğlu olmaz. Ancak nedenini yazan yok! Meral Hanım bu damardan da yürüyor işte. Gazetelerde televizyonlarda yok. Kesin olan şu ki KEMAL BEY kendi BAŞKANI olan İMAMOĞLU'dan nefret ediyor.
Bakın "sevmiyor" "hoşlanmıyor" diye yazmıyorum.
CHP lideri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'ndan hiç haz etmiyor. Bu nedenle yakın durmuyor, yakında tutmuyor uzağa itiyor... İşte bu kanaldan ilerleyen Meral Hanım da CHP seçmenini kucaklıyor.
İmamoğlu'na gelme ihtimali olan YASAK ve terör soruşturması üzerinden emin adımlar atarak Kemal Bey'i hem İSTANBUL'da hem CHP'de eritiyor. Ve çok kişinin atladığı bir şeyi daha yapıyor...
Bütün siyasi partiler "KÜRT OYLARINA GÖZÜNÜ DİKERKEN İYİ PARTİ TÜRK oyları kime gidecek?" SORUSUNU SORUP BUNLARIN PEŞİNE
DÜŞÜYORDU! KÜRT OYLARI ELBETTE ÖNEMLİ. MATEMATİK ORTADA.
Ancak ya TÜRK OYLARI!
CHP seçmeninin de omurgasını oluşturduğu TÜRK OYLARI, seçimlerde asıl belirleyici etken değil mi? Bence Meral Hanım tam da bu eksenden ilerliyor.
Başta CHP'nin tabanı olmak üzere milliyetçi muhafazakar oylara göz kırpıyor... Birinci parti olması çok zor olsa da KENDİ İTTİFAKI içinde büyüyüp yukarılara çıkmak istiyordu.
Kaba bir ifade olmazsa elin taşıyla elin kuşunu vuruyordu...
İmamoğlu-Yasak-Ceza üçgeninde serpiliyordu. Partisini de kendisini de yukarılara çekiyordu. Oyun kurucu olarak MASA'da yerini alıyordu. MASA sakinlerini, OY'ları yüzde 1'leri bile bulmasa "HERKESE İMZA YETKİSİ" vererek tüm partilerin seçimlerde canla başla çalışmasının önünü açıyordu. Bir avuç seçmeni olmayan bir parti PASTADAN böylesine büyük pay alacaksa seçimlere asılır mı asılmaz mı?
Düşünün bakalım.
Kemal Bey'in adaylığında seçimlere giderse eriyip biteceğini gören İYİ PARTİ, başka bir şık için bastıracaktı.
BÖYLECE SEÇİMLER KAYBEDİLSE BİLE büyüyen taraf OLMAYA DEVAM edecekti. Türk-Sünni kartını canlı tuttuğu için ALTERNATİF olarak kalacaktı. Kemal Bey ise "İmamoğlu'na bile sahip çıkamayan lider" olarak tasfiyesini bekleyecekti.
Kazanırlarsa madalyonun diğer yüzü sahne alacaktı.
"Zaten başarının temeli SARAÇHANE'de o birlik görüntüsüyle atıldı" denilecekti.
Asıl kahraman Meral Hanım olacaktı. Erdoğan tasfiye edildiği an ERKEN SEÇİM İÇİN DÜĞMEYE BASILACAKTI...
Asıl hesaplaşma da o zaman yapılacaktı. Kendi aralarında tabii... Siyasi bir MATRUŞKA için geri sayım başladı yani... Her adımın içinde gizli başka bir adım bulunmakta...
Sık sık yazdığım gibi seçimin en önemli sonucu TÜRKİYE'nin KÜRESEL ÖLÇEKTEKİ konumunu belirlemek olacaktı. Erdoğan'la koordinatlar şimdiki canlılığını korumaya devam edecekti. 6'lı MASA'nın adayının gelmesi ile gidişat 180 derece değişecekti.
Bu kurumların da, ittifakların da, paranın da, yön değiştirmesi anlamına gelmekteydi. AZ bir mesele değildi yani. Bence Kemal Bey de, Meral Hanım da, 6'lı masa ile kazanıp sonra dümene geçerek ROTAYI değiştirmek amacında... Ancak yollar da yöntemlerde de farklıydı...
Kemal Bey'in İMAMOĞLU'na karşı olmasının temel nedeni ise siyasi rota farklılığıydı! İmamoğlu İSTANBUL SERMAYESİ ile birlikte KEMALİZME bağlıydı.
Cumhuriyet'in KOD'larının değiştirilmesine itiraz ediyordu.
Oysa Kemal Bey partiyi ele geçirdikten sonra zaten bunu budayan isimdi. Bölgesel ve küresel olarak bambaşka yöne düşüyorlardı. İşte bunu gören Meral Hanım yeni bir yazılımla ORTAYA OYNUYORDU...
Neden ADAY belirleme meselesi uzun sürdü? Kendi içlerindeki ritm bozuk olduğu için olabilir mi? Düşünün bakalım...