37 insanın yaşamını yitirdiği bir terör saldırısının ardından Cumhurbaşkanı'nın çıkıp "Ülkemizdeki ve dünyadaki birtakım çevreler bir yol ayrımında. Ya bizim yanımızda olacaklar ya da teröristlerin yanında" demesini 'çok tehlikeli' buluyorlarmış.
Kimler mi? İnanın hiç önemi yok, akademiğin biri işte. Kaldı ki, Paris saldırısının ardından Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'ın verdiği katbekat sert mesajı alkışlayıp, teröre karşı birlik mesajını memleketinde lüks sayan ikbal pervanelerinin binibirpara.
Peki, niye rahatsızlarmış? "Çünküm" bu sözler kutuplaşmaya neden oluyormuş! Bak sen! Kutuplaşma tehlikesi nedir yahu? Sivillerin arasında bombalar patlatılıyor. Diyarbakır'daki Kürtler PKK'nın girdiği mahallelerindeki evlerini terk edip kaçıyor. İnsanlar korku içinde. Yetmiyor, iki gün önce 37 sivilin ölüm emrini veren bir PKK'lı çıkıp kanlı eylemlerini "Erdoğan'ı ve AKP'yi devirmek istiyoruz" diye gerekçelendiriyor.
Tüm bunlardan kaygılanmıyorlar. Oturup ülkenin Cumhurbaşkanının verdiği birlik ve kararlılık mesajının uzun vadedeki etkilerini tartışıyorlar. Türkiye halkını ve parlamentosunu yeniden tehdit eden bir teröristin sözlerini değil, ülkenin en meşru siyasi aktörü Cumhurbaşkanı'nın görevini yapıp teröre karşı verdiği mesajı tehlikeli buluyorlar.
Hep saf olduklarına dair şüphelerim vardı, şimdi ise eminim, sadece kötüler. Çünkü ikamet, eş durumu, kariyer vs. gibi türlü çeşitli nedenlerle dile getiremedikleri gerçeklere "yalan" demelerinin hakikaten vicdani bir izahı yok.
Evet, sivilleri katletmeyi meşru bir siyaset aracı olarak kullandıklarını itiraf edenler ve onlara örtülü ya da açık destek verenlerle, teröre karşı olanların saflarının netleştiği günlerdir.
DEMİRTAŞ HAKLI!
Demirtaş "Katliamlar yaşanıyor ama hükûmetin yaptığı tek şey kınamak" diyor.
Haklı. Bir an önce Venedik Kriterleri'ne göre parti kapatma gerekçeleri arasında sayılan "şiddeti sistematik olarak övme" suçunu işleyen siyasilerin dokunulmazlıkları konusunda harekete geçilmeli. Başta da 7-8 Ekim'de sokak çağrısıyla 50 vatandaşın ölümüne neden olanlar için. Tabii ki, oyunu aldıkları yoksul Kürt halkının çocuklarını Cihangir'deki üç kuruşluk vekil pozları için savaşa pazarlayan şive komikleri de unutmamalı.
1990'larda vekillerin enselerinden tutulup alındığı o utanç verici görüntülerin manevi ağırlığının bu hukuki tartışmayı gölgelemesine de artık izin verilmemeli. Zira eski çamlar bardak oldu. Zaten, benzeri görüntülerin ve hak ihlallerinin yaşanmasına da çoğunluğu teröre karşı olan Türkiye halkı izin vermez.
Talebimiz hukukun herkes için geçerli olduğunu gösterecek, yanan canlarımızın hesabını adil bir şekilde soracak bir yargılama. Ha ayrıca, Demirtaş'ın terörle etkin mücadele talebini yerine getirmenin, hükümetin ve parlamentonun zaten doğal ödevi olduğunu da hatırlatalım.