Ekrem İmamoğlu hakkında gün yüzüne çıkan onca belgeye, ifadeye, itirafa rağmen CHP Genel Başkanı ÖzgürÖzel hâlâ "iftira" diyor. Bunu artık siyasi sadakatin ötesinde, neredeyse metafizik bir inançla yapıyor. Anlamak mümkün. Ama anlamakta gerçekten güçlük çektiğimiz bir başka kesim daha var: Kendine "bağımsız gazeteci" diyen, her gün özgürlük ve hesap verebilirlik üzerine nutuklar atan o çevreler... Hâlâ "Turpun büyüğü nerede?" diye sormaya devam ediyorlar. Ellerinde çuvallar dolusu dosyalar, parmaklarının ucunda kamu ihaleleri, ama gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. FETÖ'den miras kalan o "Ne olursa olsuninkâr et" refleksi, şimdi başka bir surette hortlamış gibi.
Oysa ortada ciddi bir tablo var. Soruşturmalar sürüyor, ifadeler alınıyor, belgeler birikiyor. İmamoğlu'nun Beylikdüzü döneminden başlayan siyasi kariyeri, bir başarı hikâyesinden çok bir skandal romanına benziyor. Sahte diploma iddiasından intiharlara, tehditlere, haraç çarkına kadar adım attığı her yerde bir iz bırakmış. İstanbul'a da bu izlerle geldi. Ve geldiği gibi çöktü... Kelimenin tam anlamıyla çöktü: Şehre, kuruma, ranta...
Şimdi gelelim o meşhur AliNuhoğlu hadisesine... 50 milyondolarlık üç villayı 15 milyonadevrediyor. Üç değil,beş kez okunası bir cümle."Hayırdır?" diye soranlaraise tek cevap var: "Ne varbunda?" Vallahi bir şey yok...Alan razı, veren razı; arada 35milyon dolarlık buharlaşmanınise hesabını soran yok. Belgelerortada, ama ses yok. Görenyok, duyan yok, hele sorusoran hiç yok. Çünkü bu ekip,görünmez bir dokunulmazlıkzırhına sahip. İhaleler hep aynıadrese.
Yetmiyor: İstanbul'un büyük müteahhitleri -Beyazlar, Keleşler, Gül kardeşler, Emrullah Turanlı gibi isimler- tek tek çıkıp rüşvet verdiklerini ya da rüşvet istendiğini anlatıyorlar. Ne oluyor? CHP Genel Başkanı ÖzgürÖzel hızla devreye giriyor, "Hepsi iftira" diyerek duvar örüyor. Bu kadar savunmayı avukatlar bile yapmıyor. Son halka da kısa süre önce eklendi: İBB yolsuzluk soruşturmasında ifade veren Malazlar Kibrit'in sahibi Ali ŞükrüMalaz, tam 140 bin metrekarelik arazisine Ekremİmamoğlu'nun "kasası"Adem Soytekin'in çöktüğünü söyledi. Yine kulaklar sağır, vicdanlar sessizde.
Sonunda çarkın içinden bir ses çıktı. İmamoğlu'nun A Takımı'ndan, en güvenilir isimlerinden biri olan ErtanYıldız konuştu. Ve öyle böyle değil... Yılda yalnızca "toprakdökümünden" 150-200 milyon dolar arası rant elde edildiğini, bu paraya İmamoğlu'nun da ortak olduğunu söyledi. Bu açıklamalarla örgütün omurgası çatırdadı. Ama ne yaptılar? Hemen itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Yetmedi, "Kafa karıştırıyor" dediler. Hatta bazıları hâlâ "Ama hizmet de yaptı" deyip duruyor.
Yıllar önce bu ekip hakkında "Paranın izi sürülmeli" demiştim. Bugün geldiğimiz noktada iz değil, otoyol olmuş. Fatih Keleş'ten MuratOngun'a, "VIP Yakup" lakaplı Yakup Öner'den özel koruma Mustafa Akın'a kadar her birinin hayat standardı ortada. Hepsi lüks içinde, hepsi milyonluk arabalarla, hepsi villalarda. Mütevazı halkçılık böyle bir şey olsa gerek!
Musakka gösterilerinden Kahraman Balıkçı'ya, israfı önleme vaadinden balya balya paralara uzanan yol bir halkla ilişkiler mucizesiydi. Bu kadar "gösterişli bir yükselişin", bir o kadar görkemli bir çöküşle sonlanacağı da artık an meselesi. Elbette nihai kararı yargı verecek. Ama şurası net: Bu süreç CHP'yi İSKİ skandalından çok daha derinden sarsacak. Bu yük ne İmamoğlu'nun ne foncu gazetecilerin sırtında kalır. En başta Özgür Özel ve bu yapıya göz yuman tüm CHP'liler altında ezilir. Geriye yalnızca şu soru kalıyor: CHP içinde bu çarkın dışında kalan, hâlâ vicdan taşıyan birileri çıkıp "Allah biziaffetsin" diyebilecek mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.