Bugüne kadar suç dünyasındaki önemli ve büyük skandalları, bizzat o dünyanın içinde yer alan aktörler patlattı. Yolsuzluklar, cinayetler, işkenceler, devletin rutin dışına çıktığı eylemler, istihbarat örgütlerinin operasyonları büyük oranda böyle açığa çıktı. Çünkü işi bilen ve içeriden birin anlatması çok daha değerli.
O kişilerin "suça" bulaşması söylediklerinin yanlışlığını göstermez. Önemli olan söylediklerinin yargı nezdinde değer bulması. Böyle biri ortaya çıktığında yargı veya medya buna ilgisiz kalamaz. Sabah gazetesi de bunu yaptı ve son birkaç gündür Mansur Yavaş'la ilgili sahte senet meselesini toplumun gündemine taşıdı. CHP, İYİ Parti, HDP hatta yandaş medya hep birlikte ayağa kalkıp bağırıyor; "Bu da nereden çıktı. Seçiminsonuna yaklaşılırken böyle şey olurmu? Bu komplodur."
Önceki gün aynı akılla yola çıkanMansur Yavaş, CHP'li ve İYİ Partili siyasiaktörleri de yanına alıp bir basın toplantısıyaptı. Toplantıda Yavaş; "Sahte senedinsende ne işi var? Sahte senetle talepettiğin parayı hangi hizmetin karşılığıolarak istiyorsun?" gibi sorulara cevapvermeden direkt bu iddiaları seslendirenNecmettin Kesgin'i suçladı. "Bu adamsuçludur, psikolojik hastadır"
Diyelim ki öyledir. Peki, CHP'denAnkara adayı olmuş birinin o "suçlu"adamla ne işi vardı? 600 bin dolarlık senedio suçludan niye ve ne karşılığı aldı?
Daha ilginç olanı şu; Yavaş adamı psikolojik hasta diye suçluyor ama dosyalar başka şey söylüyor. Yavaş'ın attığı şu mesajlarına bakın: "Bugün paramıgetir, canına okuyacağım, cezaevindençıkamayacaksın... Kodesten yerbeğensen iyi olur. Seni içeri attırıpsürüm sürüm süründüreceğim."
Bunlar olayın kamuoyuna yansıyan kısmı... Bir de daha karanlık olan ve asıl üzerinde durulması gereken arka planla ilgili iddialar var. Kimler ve neler yok ki o arka planda. Yargıtay'dan düz mahkemelere, Adli Tıp'tan üniversitelere uzanan ve etkili olan bir yapılanmadan söz ediliyor. İçinde eski HSYK üyeleri, yargıçlar, savcılar, öğretim üyelerinin olduğu, iş bitirici denilen "Ankaralılar Grubu"
Eski bir asker olan iş adamı Kesgin, o çevreyle ilişki kurmakta zorlanmamış ve onlarla "iş bitiricilik" konusunda anlaşmış ancak karşılaştığı olaylar onu bile şaşırtmış, Dosyaya biraz yakından bakınca gerçekten şaşırmamak elde değil.
Büyük iş bağlantıları, şantaj kasetleri, ölüm tehditleri birbirini izliyor. Sanki karşımızda kripto FETÖ var. Tıpkı onlar gibi UYAP sisteminde kayıtlar siliniyor, önemli bir üniversiteden ve Adli Tıp'tan istenilen bilgiler, belgeler anında alınabiliyor ya da engelleniyor. Necmettin Kesgin, en son 21.02 2019 tarihinde, savcılığa verdiği ifadede bir mahkeme hakiminin kendisine söylediği şu sözleri aktarıyor:
"Mansur bu işi yanına bırakmaz. Abi olarak beni dinle, sana kötülük yaparlar. Daha önce birkaç işadamınayaptıklarını biliyorum. Ankara'yısana dar ederler. Önce Baro stajınıiptal edecekler. Genelkurmay'da MilliSavunma'da bunların arkadaşları var. Parayı vermezsen çok sıkıntı yaşarsın..."
Bunun basit bir korku yaratma unsuru olmadığı yaşananlardan belli. Şimdi yargıya yansıyan ve insanı dehşete düşüren bu iddialara mı bakacağız yoksa hiçbir soruya samimi cevap vermeyen Yavaş'ın söylediklerine mi?
Tabi ki o iddialara bakılacak. O ihtimal derinleşirse hiç hesapta olmayan sürpriz kripto yapılanmalarla karşılaşabiliriz. Belki de asıl korku bu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.