Monroe 2.0 ve Türkiye-ABD ilişkilerinin yeni eşiği
05.12.2025, Cuma
1990'ların ikinci yarısı, ABD'nin 'tek kutuplu düzen'i hem Avrupa'da hem Asya-Pasifik'te kurumsallaştırdığı bir dönemdi. Türkiye'nin AB adaylığından Baltık ve Orta Avrupa'nın NATO'ya alınmasına; ASEAN'la yakınlaşmadan Japonya ve Güney Kore ile ittifakın derinleşmesine kadar geniş bir jeopolitik mimari Clinton-Gore ikilisince şekillendirildi. '11Eylül' ile birlikte, ABD'nin güvenlik mimarisi Orta Doğu ve Körfez eksenine kaydı; Avrupa ve Asya-Pasifik'le ilişkiler yataylaştı. Ardından, Obama döneminde yeniden çok taraflılık güç kazanırken, Asya-Pasifik'in stratejik ağırlığı 'Pivot to Asia' doktriniyle kurumsallaştı. Obama, Trans Pasifik Ortaklığı (TPP) ve (TTIP) Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı ile, Clinton döneminde başlatılan açılımı hızlandırdı ve derinleştirdi.
Demokratların AB ve Asya-Pasifik açılımı, Trump'ın başkan olduğu ilk dönemde derhal sonlandırıldı. TPP ve TTIP iptal oldu. NAFTA masaya yatırıldı. ABD çok taraflı sistemden çekildi, küresel kurumlara mesafe konuldu. Demokrat Biden başkanlığında ise, Avrupa ve Asya-Pasifik hattına geri dönüldü. Hint-Pasifik (Indo-Pasifik) açılımı önceliklendirildi. OECD'ye 4,5 yıl sonra büyükelçi atandı ve UNESCO'ya dönüş Avrupa ve Asya-Pasifik'teki müttefiklerce alkışlandı. Derken, MAGA Hareketi'nin kaldıraç etkisiyle, Trump ikinci kez başkan oldu. Trump'ın ikinci döneminde, artık 'Monroe2.0' olarak adlandırılan yeni bir 'faz'dayız.
Trump Yönetimi Avrupa ve Asya-Pasifik'e yeniden ciddi mesafe koyarken, tüm Amerika kıtasını yeniden birincil etki vekontrol alanı ilan etmiş durumda. Kanada ve Meksika'ya ayar verme, Kolombiya ve Brezilya'ya sert uyarılar, Arjantin'de aynı ideolojideki iktidara açık destek ve Venezuela ile çatışma eşiğine gelinmesi. Washington'ın, Panama Kanalı inşaatından başlayıp 20. Yüzyıl'a sarkan, Latin Amerika'ya müdahalecirefleksleri geri gelmiş durumda. Bu süreç, Hindistan'la mesafeyi açma ve Avrupa'yla hayli 'soğuk ilişkiler' dönemini belirgin biçimde öne çıkardı. Trump Kıta Avrupası'na ve Birleşik Krallık'a aralıksız sert mesajlar verirken, kıta siyaseti üzerindeki Amerikan gölgesini de bilerek küçültüyor.
Trump Yönetimi'nin 'Monroe 2.0'olarak adlandırılan yeni jeopolitik çerçevesi,Türkiye için üç sonucu beraberindegetirmekte. Birincisi; Atlantik'te ABD'ninkademeli olarak boşalttığı alan, Türkiye'yeAvrupa ile ekonomik, ticari, siyasi ve askerialanda daha yoğun işbirliği adına manevraalanı kazandırıyor. Tump Yönetimi'ninABD'nin Avrupa üzerindeki stratejik enerjisinigeri çekmesi, Türkiye'yi NATO'nun güneyve doğu kanadında vazgeçilmez 'oyunkurucu' konumuna taşıyor. Ülkemizin bölgeselgüvenlik ağındaki ağırlığı artıyor.
İkincisi, Trump Yönetimi'nin Asya'daki mesafeli tutumu, Türkiye'nin Avrasya diplomasisini güçlendiriyor. ABD-Hindistan gerilimi ve Washington'ın Asya-Pasifik'ten kısmi çekilişi, Türkiye'nin ASEAN, Körfez ve Orta Asya ile kurduğu yeni bağlantıları daha anlamlı hale getiriyor. Üçüncüsü, Türkiye-ABD ilişkilerinde 'seçici işbirliği-sert rekabet' dönemi kalıcılaşıyor. Karadeniz ve Doğu Akdeniz, Kıbrıs, bölgesel enerji güvenliği ve terörle mücadelede, Washington'ın Türkiye'ye olan ihtiyacı katlanıyor. Buna karşılık Suriye ve İran'a yönelik görüş ayrılıkları- ve Türkiye'ye yönelik savunma sanayi kısıtlamaları ikili ilişkilerde sert rekabet alanları olarak varlığını koruyor. Monroe 2.0, ABD'nin küresel değil kıtasal önceliklere döndüğü böyle bir 'faz' için ideal bir adlandırma. Bu dönüşüm, Türkiye'nin Atlantik ile Avrasya arasındaki stratejik ağırlığını da artırıyor. ABD'nin küresel sistemden kademeli olarak çekilmesi, Avrupa'nın stratejik yalnızlaşması, Asya-Pasifik'in kendi jeopolitiğini kurmaya başlaması, Latin Amerika'nın yeniden Washington'ın radarına girmesi… Bu yeni küresel tabloda Türkiye, Atlantik ile Avrasya arasındaki en güvenilir, en esnek ve en etkili güç olarak öne çıkmaktadır. Monroe 2.0, Türkiye-ABD ilişkilerinin yeniden kalibre edilmesi döneminin de adı olacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.