CHP'nin İngiltere sevdasını anlatmıştım son yazımda. Gezi olaylarında liderlik yapan CHP'li sanatçının nasıl Londra'ya kaçtığını, FETÖ'nün finansörü ve en zengini işadamının soluğu nasıl İngiltere'de aldığını hatırlatmıştım. Ekrem İmamoğlu tutuklandığında İngilizler'den ses çıkmadığı için Özgür Özel'in nasıl küstüğünü vurgulamıştım.
"Biz Jön Türkleriz" diye gururla haykırıyordu Özgür Bey. "İngiltere bizi yalnız bırakarak hayal kırıklığına uğrattı" diyerek İngiliz basınına demeçler veriyor, "Kırgınız" diyordu açık açık. O Jön Türkler'in İngiltere'de Osmanlı Cihan İmparatorluğu'nu yıkmak için nasıl devşirildiğini, CHP milletvekilinin önderliğinde İngiliz elçinin arabasına İstanbul'da gururla nasıl at olup çektiklerini de vurgulamıştım. CHP milletvekili Nihat Erim de Meclis kürsüsünde "İngiltere medeniyetin, özgürlüklerin, insan haklarının dünyadaki hamisi" diye övgüler yağdırıyordu. Kısa bir süre sonra Başbakan yapıldı bu ülkede. Ekrem İmamoğlu da İngiliz derin devletinin kurumu, yuvarlak masacıların merkezi Chatham House'da dünya faiz sisteminin bir numaralı bankaları ile görüşüyor, İngiliz elçi ile karda kıyamette rakı balık yapıyor, Londra'ya fazla yanaşıyordu. Özetle bunları hatırlattım yazımda.
Yeni yakalanan İngiliz ajanı Türk de itirafçı olup müthiş şeyler söylüyordu.
İstanbul belediyesinden milyonlarca kişinin verilerini kopyalayarak istihbarat servislerine nasıl aktardığını anlatıyordu.
İsimsiz biri sahte bir nickle "Bekir Hazar AKP'yi savunuyor" diye benimle dalga geçen bir eleştiride bulundu hemen. Halbuki yazıda tek bir kelime AK Parti geçmiyor. Allah akıl fikir versin demekten başka çare yok. İçerik ile ilgili tek bir eleştirisi yok.
Yaptığı saldırı, tek kelime bile bahsetmediğim bir konu ile ilgili. Bu nasıl akıl anlayamadım. Matematiğe aykırı.
Beni en çok şaşırtan ise Ekrem İmamoğlu'nu anlatan ve öven bir kitabın Kırmızı Kedi yayınları tarafından basıldığını belirttiğim cümleye gelen tepkiydi.
Yayınevinin kurucusu Beyefendi sosyal medyada yazımı kopyalayarak üzerine şöyle yazdı; "Bazı şeyler hiç değişmiyor. Eskiden de FETÖ ile mücadele ettiği için Kırmızı Kedi'ye saldırıyorlardı. Aslında söyleyecek çok şey var ama ortada ahlaki bir sorunun yanı sıra mental bir problem olduğu anlaşılıyor. Engelli bir insanlarla dalga geçmeyi doğru bulmuyorum.
Nezaketimi korumaya çalışıyor, acil şifa diliyorum.
Akıl sağlığı gibisi yok" diyerek beni eleştirdi.
Beni de nazik bir şekilde engelli ilan edip, ahlaki soruna kadar götürmüş olayı.
Dalga geçecekmiş ama engelli olduğum için doğru bulmuyormuş. Bana acil şifalar diliyor. Yayınevine saldırdığımı ima ederek.
Halbuki yazıda bırakın saldırmayı yayınevine tek bir kelime dahi eleştiride bulunmadım. Beyefendi'nin dediği gibi akıl sağlığı gibisi yok. Yayınevine saldırdığım noktasına nasıl geldi anlayamadım.
Ben sadece CHP'nin hala anlayamadığım İngiliz sevdası üzerine örnekleri alt alta koyup hatırlatan bir yazı kaleme aldım. Hani dese "CHP milletvekilinin öncülüğünde Jön Türkler İngiliz elçinin atına at olmadı" veya "İngiltere'yi dünyada özgürlüklerin hamisi ilan eden CHP'li milletvekili bu ülkede Başbakan yapılmadı" yazsa tabii ki tartışırım.
Ama tek kelime dahi eleştirmediğim yayınevine saldırdığımı belirtip beni engelli noktasına taşıması da bir garip. Sanırım mental yorgunluğu. Acil şifalar dilenecek bir serzeniş gibi geldi bana. Nazik kalıp "Engelli insanlarla dalga geçmeyi doğru bulmuyorum" gibi bir cümle de kurmayacağım.
Bana yakışmaz.
Konudan sıyrılalım biraz.
İngiltere eski Başbakanı Boris Johnson bir röportaj verdi. Diyor ki; "Irak'ı işgal ederek kurumları yok ettik. Biz İngilizler, Anglo Amerikan koalisyonu, olaya dahil olan herkes.
Saddam'ın yerine kimin geçeceğine dair hiçbir planımız yoktu. Baas Partisi'nin tamamını, yönetici elitlerin hepsini ortadan kaldırdık.
Irak Parlamentosu'nda diplomatlarımızı verdiği bir basın toplantısına gittim. 'Şimdiki plan ne?" dedik, hiçbir fikirleri yoktu. Bu tamamen ahlaki açıdan yanlıştı. Bağımsız ve egemen bir ülkeye girip, rejimini siyasi kurumlarını yıkmış, yöneticilerinden kurtulmuştuk ve bu ülke için hiçbir planımız yoktu. Çok korkunçtu." İngilizler böyleydi.
Yıktıkları devletlerin, rejimlerin yerine yenisini kurardı. Mutlaka "KURUCU" olurlardı. Onlar için Boris'in dediği gibi "Ahlaki" bir sorumluluktu bu. Osmanlı'yı yıktıklarında kurucu olarak planları var mıydı açıklamıyor Boris.
Ancak Irak'ta yaş tahtaya basmaları Boris'e göre ayıptan öte korkunçtu. Gezi olaylarında elçilik çalışanları "KIRMIZI" elbiseler giyerek destek vermişlerdi. Gezi'nin lideri CHP'li sanatçıyı da Londra'ya kaçırıp korumaya almışlardı. Başarılı olsalar planları neydi acaba?