Batı'nın çakalları, yüzyıllardır alçaklıkta sınır tanımadı. Daima katliamdan, soykırımdan, insan ölümlerinden ve kandan beslenerek obeze döndüler.
Kendileri haricindeki ülkelerin birbirleriyle savaşmaları, yerle bir etmeleri için her türlü fitne tohumunu ektiler. Birine gittiler "Bu savaşta arkandayız" dediler. Diğerine koştular "Sakın durma, al şu silahları vur" dediler. Sözler verdiler, tonlarca vaatte bulundular. Hiçbirini yerine getirmediler. Hiç utanmadılar. Çünkü arsızdılar. İngiltere eski Başbakanı Boris Johnson bir röportaj verdi.
"İngiltere 1979'da İran Şahı Reza'ya tank sattı. Yaklaşık 400 milyon sterline. Parayı aldık ama tankları hiçbir zaman vermedik. Sonra Şahı tahttan indirdiler. Biz de tankları başkalarına hatta bazılarını Saddam'a sattık. Tipik bir İngiliz manevrası... Bunu Filistin konusunda da yaptık" dedi.
Şahı petrolleri devletleştirdi diye indiren de yerine Humeyni'yi geçiren de, İran'dan parasını aldıkları tankları Saddam'a satıp "Haydi şimdi bunlarla İran'a saldır" diyen de hep Batı'nın çakallarıydı. Tam 8 yıl süren Irakİran savaşında oluk oluk kan akıp 1 milyon kişi ölürken, 2 milyon kişi yaralanırken, şehirler yerle bir olup yüzlerce milyar dolar buhar olurken, Batı başkentlerinde kadeh kaldıranlar "Hurra" çekti. İsrail'in güvenliği aşkına ülkeleri kırdırıp, milyonları toprak altına gönderdiler. Kendilerinden geçtiler ölüm tarlalarına bakarak, büyük haz duydular. O yüzden Yahudi soykırım yapan Almanya bugün Yahudi'nin yaptığı soykırıma tonlarca silah yardımı yapıyor. O yüzden ABD Başkanı Trump bir taraftan savaşı durdurduk derken, hemen ertesi gün İsrail'e gidip "Size en büyük, en güçlü silahlarımızı yağdırdık" diye bağırıyor gururla. O silahlarla onbinlerce çocuk, bebek, kadın öldürülmüş, bunu bile bile hava atıyor; "Kanı biz durdurduk" diye. Büyük yalan. Kan ve soykırım üzerinden refah yakalayan bu alçak Batı'nın genlerinde hep fitne- savaş ve soykırım vardır. Darbeyi vurup, ülkeleri perişan ettikten sonra gelirler bir de hakem olup, kurtarıcıyı oynamaya kalkarlar.
Trump, başkanlık yaptığı ikinci dönemde kısa bir sürede İsrail saldırıları sayesinde tam 8 trilyon dolar yatırım çekti ABD'ye. Bu paraların büyük kısmı korkutulan ve "Acaba bizim başımıza da gelebilir mi" diye kabusu yaşatılan Ortadoğu ülkelerinden hortumlandı. 8 trilyon doların büyük bölümü de İsrail'e silah yağdıran Amerikan şirketlerine kaydırılmak üzere devlet tahvillerine gitti. İşte bu yüzden artık nefret ediliyorlar. O nedenle en güçlü pasaportlar listesinde Amerika ilk kez ilk 10'a giremedi. Türkiye ise tam tersine tüm dünyada hızla değer kazanan, saygı gören, alkışlanan, güvenilen ve "Verdiği sözü tutan", akan kanları insanlık aşkına durdurmak için çırpınan bir ülke haline geldi. Batı'nın çakalları tarafından fitneyle sahaya sürülen Afganistan'daki bir aşiret, sürekli Pakistan'a terör saldırıları düzenliyordu. Amaç Afganistan-Pakistan savaşı çıkarmaktı. Çünkü ABD Kabil havaalanını istiyordu. Fitne büyüdü ve Afganistan ile Pakistan savaşı patladı. Ancak devreye Türkiye girdi ve bu oyunu bozdu. Savaşan iki ülkeyi masaya oturtup Müslüman kanı akmasını engelledi.
Barışa imza atılırken o masadaki 2.kişi MİT Başkanı İbrahim Kalın'dı. Tıpkı Libya'da yaşanan iç savaşı ve Sudan-Etiyopya arasında patlak veren savaşı durdurduğu gibi Ankara çakalların organize ettiği bir katliamı daha engelledi. Bundan kısa bir süre önce Hindistan'ı fitneyle Pakistan'a saldırttılar. Türkiye savaş çıkmasın diye çok çaba harcadı. Hindistan Batı'nın "Vur-yık-işgal et. Arkandayız" dolmuşuyla savaşı büyütmeye kalktı.
Türkiye yeni silah teknolojilerini Pakistan'a verdi. Hindistan uçakları leblebi gibi düşmeye başlayınca geri adım attılar. Ankara'nın bir hamlesi savaşı 15 günde durdurmaya yetti.
Hindistan burnundan soluyordu. Savaş gemilerini Kıbrıs Rum kesimindeki tatbikata göndererek güya aklınca bize gözdağı vermeye kalktı.
Dünyanın en modern, en ileri teknolojilerine sahip Türk savaş gemileri Hindistan gemilerini dönüşte Akdeniz'de kilitleyerek hareket edemez hale getirdi.
Dünya "Türkler bunu nasıl yapıyor" diye konuşurken, Hindistan mesajı aldı, tövbe edecek hale geldi. Neredeydik ve nerelere geldik. O yüzden Trump "Türkiye çok güçlü bir orduya sahip" diye bas bas bağırıyor, her yerde "Savaşları Türkiye sayesinde durdurduk" diyor. Demirel, Başbakan olduğu dönemde Washington'a gidiyor ve Beyazsaray'da yarım saat görüşebiliyordu. Otele geldiğinde kendisini karşılayan gazetecilere "Müjdeler olsun. Müjdemi isterim" diye çığlık atıyordu. ABD'nin 2. Dünya savaşında kullanıp ıskartaya çıkardığı 2 fırkateyni alabildiği için. Utanmasa sevincinden otel lobisinde çiftetelli oynayacaktı. Bitti artık o günler. Bizi oynatamıyorlar hurdalar için. Biz İnsanlık için oyun kuruyor ve oynatıyoruz bazılarını. Batı'nın başkanları kurulan hemen her masada arkamızda dekor oluyor. GÜCÜ ve bunun barış için kullanıldığı günleri de gördük şükürler olsun.