ABD Suriye'den askerlerini çekerken buna en çok itiraz eden adamdı.
"Türkiye Suriye'de operasyon yaparsa yaptırım uygulanması için harekete geçeceğim" diyordu.
Ankara'ya tehditler yağdırıyordu. Türkiye Barış Pınarı Harekatı düzenlediğinde hemen bize yaptırım tasarısı hazırlayan zıpçıktıydı.
Hatta NATO'dan çıkarılmamız çağrılarını bile yapan kişiydi. O bir asker kökenli Amerikalı senatördü. Golf arkadaşı Trump'ın partisinden seçilmişti. Demokrasi ve özgürlüklerden bahseder ama darbeleri savunurdu.
Mesela ABD yönetimine Venezuela Devlet Başkanı Maduro'nun devrilmesi için açık açık askeri müdahale çağrısında bulunacak kadar demokrattı! Sürekli Suriye'deki PKK'yı savunuyordu. Terörün hamiliğine soyunmuştu.
Tam bir aptaldı. O yüzden bir Rus onu telefonla arayıp kendini eski Milli Savunma Bakanımız Hulusi Akar olarak tanıtıyor ve kafa buluyordu.
Aptal olduğu için bizim Savunma Bakanımız ile konuştuğunu zannediyordu. Öyle inandırılmıştı ki, ikinci kez telefonla yine aynı şekilde işletildiğinde yalakalık bile yapıyordu. Adam ne yapsındı? Sonuçta bir senatördü. Türkiye'nin Savunma Bakanı onu arıyorsa (!) tabii ki U dönüşü yapacaktı. Ancak karşısındakinin aslında bir Rus dalgacı olduğunu anlayamayacak kadar zevzekti.
Tam bir İsrail aşığıyıdı. Yapay Zeka'ya bile bu geri zekalı Amerikalı senatörü sorduğunuzda şu cevabı veriyordu; "İsrail'in ABD'nin en önemli müttefiklerinden biri olduğuna inanmaktadır ve her fırsatta İsrail'i savunmaktan çekinmez. İsrail'in güvenliğini ve çıkarlarını korumaya yönelik olarak ABD'nin onlara sağladığı askeri ve ekonomik yardımları desteklemektedir.
Ayrıca o, İsrail ile ABD arasındaki stratejik işbirliğinin önemine vurgu yapar. İsrail'in Orta Doğu'nun demokratik bir kalesi olduğunu ve bölgede istikrarı desteklediğini savunur. Sonuç olarak, İsrail sevgisi ve desteği oldukça güçlüdür. İsrail ile ABD arasındaki stratejik ortaklığı güçlendirmeye yönelik çabalarını sürdürmektedir." Evet bu İsrail'in Ortadoğu'da demokrasinin kalesi olduğunu savunacak kadar Siyonist akılsız olan bu ABD'li senatörün adı Lindsay Graham.
İsrail'i yönetenler iktidarı kaybetmemek, seçimlere gitmemek adına zulmü ve önüne geleni bombalamayı sürdürürken bu dangalak demokrasi kalesi diyor.
Ancak o da tıpkı İsrail'i yönetenler gibi bu aralar panikte. Kürsüye çıkıyor "İsrail'in soykırımcı diye suçlanmasından bıktım. İstese yapar ama yapmıyor. En güvenilir kişiler onlar. Asıl soykırımcı Hamas ve radikal Müslümanlar" diye bağırıyor. "İsrail kötü değil. Onlar iyi" diye yeminler ederek çığlık atıyor. En sonunda da baklayı ağzından çıkarıyor; "Eğer Amerika İsrail'in fişini çekerse Tanrı da bizim fişimizi çeker" diye. Yani adam ABD'deki Evanjelist Hıristiyanların geldiği noktayı tam olarak gözler önüne seriyor. Çünkü o Evanjelist Hıristiyan bir Siyonist. İsrail'e hizmeti cennete gitmenin anahtarı olarak görüyor.
Yahudilerin yazıp kurallarını belirlediği Evanjelist Hıristiyanlığın bir numaralı savunucusu.
Çünkü Siyonizm'in uydurup ABD'de yaydığı bu Hıristiyan mezhepte "Tanrı biz Hıristiyanlara cennetin krallığını verdi. Bunun tek şartı var. Tanrının dünyadaki krallığı verdiği İsrail'e köle olmak" inancı beyinlere şırınga edilmiş durumda.
Sahip olarak gördükleri İsrail onbinlerce kadın, çocuk, bebek öldürse bile alkışlamak zorunda oldukları gibi şizofren bir inançla yaşıyorlar.
"Yardım etmezsek Tanrı bizim fişimizi çeker" diyecek noktaya gelmeleri ise ABD'ye sızan ve her yerde paralel devlet yapıları kuran Siyonist azınlığın duyduğu korkunun dışa vurumu.
Bu korkuyu dün Amerikalı bir stratejiste sordum. "Graham gibi bir Siyonist senatörün bu çıkışı ve çağrıları ne anlama geliyor" diye.
Bakın nasıl cevapladı;
"Amerika İsrail'in fişini çekerse Tanrı da bizim fişimizi çeker demesi ibretlik bir saçmalama. Aslında ABD'deki Evanjelist Hıristiyanların ve Neoconların gerçek yüzünü gösteriyor.
ABD kamuoyunda giderek yükselen İsrail nefreti okullara girdi artık. Geleceğin Amerika'sını yönetecekler İsrail'e büyük öfke ile büyüyor.
O yüzden beyaz yakalı Siyonist-Haçlı ittifakı büyük panik içinde. Kendi yalan ve savunmalarına inananların sayısı yönetim kademelerinde bile hızla azalıyor.
O yüzden travma geçiriyorlar. İsrail adına ipotek altına aldıkları Amerikan dış politikasını bir gün kaybetme korkusuyla kabuslar görmeye başladılar." Evet aslında şu anda görünen o ki, çocuk ve bebekleri gözünü kırpmadan öldüren İsrail aslında İsrail için en büyük tehdit. Geleceklerini kaybediyorlar, kendi ayaklarına sıkıyorlar. İsrail İsrail'in fişini çekiyor.