Zindanlarda Siyonist zulmü altında bir ömür! Filistinli direnişçi Nail El-Bergusi A Haber'de: Kudüs’ü Türk halkıyla birlikte özgürleştireceğiz
Filistinli esirlerin lideri Nail el-Bergusi, 45 yılını İsrail zindanlarında geçirdikten sonra Türkiye’ye geldi. “Türk halkıyla omuz omuza yürüyüp Kudüs’ü özgürleştireceğiz” diyen Bergusi, Türkiye’yi “Kudüs’e dönüş yolculuğunun başlangıç noktası” olarak görüyor. İsrail’in Türkiye’yi hedeflerinden biri olarak gördüğünü söyleyen Bergusi, olası bir saldırıda Türk halkının yanında savaşacaklarını vurguladı. Kudüs’ün hem Müslüman hem Hristiyanlar için kutsal olduğuna dikkat çeken Bergusi, “Kudüs, ‘La ilahe illallah’ diyen herkesi birleştirir” dedi. Türkiye’nin Filistin halkına verdiği desteğe minnettar olduğunu belirten Bergusi, “İnşallah özgürlük meşalesini biz yakacağız” mesajını verdi.
Filistinli esirlerin lideri olarak tanınan 67 yaşındaki Nail el-Bergusi, 34 yılı kesintisiz olmak üzere tam 45 yılını İsrail zindanlarında geçirdi. 2025 Şubat'ında İsrail ile Hamas arasında yapılan esir takasıyla, Filistin dışına sürgün edilmek şartıyla serbest bırakıldı. Şu an Türkiye'de ikamet eden el-Bergusi, A Haber'e verdiği özel röportajda hem yaşadıklarını hem de Filistin davasına dair mesajlarını paylaştı.
"KUDÜS'Ü BİRLİKTE ÖZGÜRLEŞTİRECEĞİZ"
Nail el-Bergusi, Türkiye'ye gelişinden duyduğu memnuniyeti şu sözlerle dile getirdi:
"Hoş bulduk. Sizler aracılığıyla kardeş Türk halkına selamlarımı iletiyorum. Biz, Türk halkıyla omuz omuza yürüyüp, Kudüs'ü birlikte özgürleştireceğimize inanıyoruz."
BERGUSİ AİLESİNİN MÜCADELESİ
Kendisini ve ailesini şu şekilde anlatıyor:
"Kısaca bahsedecek olursam... Öncelikle Bismillahirrahmanirrahim... Nail el Bergusi; Siyonist İsrail'in; toprağına, halkına ve ümmetine yönelik saldırılarına karşı mücadeleyi hiç bırakmayan Filistinli bir direnişçidir diyebilirim. Direnişimiz Siyonist İsrail'e ve uluslararası kararlarıyla bu sözde oluşumun bu topraklardaki varlığını onaylayan emperyalist devletlere karşıdır. Biz bu uluslararası kararları kabul etmedik. Bu siyonist sözde oluşumu, nesilden nesile süren bir mücadeleyle reddettik. Siyonist İsrail; Filistinlilerin, Arap ve İslam aleminin hatta insanlığın düşmanıdır. Çünkü bu ırkçı bir oluşumdur. Filistin'in meşru sahiplerinin, Arap Filistinliler olduğunu anne ve babalarımızdan öğrendik. Hem annem hem de babam Nakba'yı yaşamışlar. 1967'de bizden evlerimizden beyaz bayrak kaldırmamız istenmişti, elbette bunu kabul etmedik. Çünkü beyaz bayrak kaldırmak teslim olmak ve yenilgiyi kabul etmek anlamına geliyordu. Ben, babam ve kardeşim Filistin Direniş Hareketlerine katıldık. Çok uzun yıllar boyunca hapishanelerde kaldık. Ben toplamda 45 yıl kaldım. Rahmetli kardeşim yaklaşık 30 yıl kaldı. Yine babam aşağı yukarı iki sene kaldı. Annem ve kız kardeşim birkaç ay... Eşim de 10 sene İsrail hapishanelerinde kaldı. Şehitlerimiz oldu, bir yeğenim şehadet şerbetini içti, bir değeri ise hala tutuklu, yirmi aydır. Tabii bunlar çekirdek ailemdeki tutukluluk süreleri. Genel olarak Bergusi ailesinin onlarca şehit verdi ve hala hapishanelerde yüzlerce tutuklusu var. İşgali reddeden Filistin'deki diğer ailelerde de durum bu şekilde."
SİYASİ BİLİNCİN TEMELLERİ
Henüz 19 yaşında siyasi sebeplerle tutuklanan el-Bergusi, bilinçlenme sürecini şöyle anlatıyor:
"Dediğim gibi siyasi bilinç küçüklükten beri oluşmaya başladı. O zamanlar 130 sene boyunca Fransız sömürgesinde işgal altında kalan Cezayir'li kardeşlerimizi duyardık. Bu Fransız işgalini çok dinlerdik, ailemiz anlatırdı. Cezayir'in bir milyon şehit verdiğini okurduk kitaplardan. Aslında Cezayir özgürlük yolunda 7 milyon şehit vermiştir, 1 milyon değil. Dünyada olan bütün devrimleri okur, dinlerdik. Fransız İmparatorluğunu mağlup eden Vietnam'ı, Amerika tarihini… Bizim kendisine zulmedene baş kaldırıp direnen bu halklardan az kalır yanımız yok diye düşünürdük. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne saldırıp parçalamaya çalışıldığında bir çok akrabamız, Filistin ve Bilad-i Şamda'ki çevre köylerden gelip bu topraklarda Çanakkale savaşında şehit düşmüştür. Tüm bunları dinlerken zulmün sonsuza kadar devam etmeyeceğini öğrendik. Dinlediklerimizin yanında, zulmü gözlerimizin önünde yaşayınca bilincimiz daha da arttı. Siyonist askerlerin kutsalımıza, kadınlarımıza, çocuklarımıza ve toprağımıza yönelik uyguladığı zulmü, saldırılarını bizatihi yaşayınca daha da bilinçlendik. Şu an da Siyonist yerleşimcilerin topraklarımızı nasıl yakıp yıktıklarını halkımızı nasıl öldürdüklerini görüyorsunuz. Zannediyorum ki hiçbir hür halk bu zulmü kabul etmez ve özgür olana dek mücadele etmeye devam eder."
(foto: ahaber.com.tr)
"BİZİ AYAKTA TUTAN İNANCIMIZDI"
45 yılı hapiste geçiren Bergusi, bu süre boyunca neyle ayakta kaldığını ise şu sözlerle özetliyor:
"Dediğim gibi siyasi bilinç küçüklükten beri oluşmaya başladı. O zamanlar 130 sene boyunca Fransız sömürgesinde işgal altında kalan Cezayir'li kardeşlerimizi duyardık. Bu Fransız işgalini çok dinlerdik, ailemiz anlatırdı. Cezayir'in bir milyon şehit verdiğini okurduk kitaplardan. Aslında Cezayir özgürlük yolunda 7 milyon şehit vermiştir, 1 milyon değil. Dünyada olan bütün devrimleri okur, dinlerdik. Fransız İmparatorluğunu mağlup eden Vietnam'ı, Amerika tarihini… Bizim kendisine zulmedene baş kaldırıp direnen bu halklardan az kalır yanımız yok diye düşünürdük. Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne saldırıp parçalamaya çalışıldığında bir çok akrabamız, Filistin ve Bilad-i Şamda'ki çevre köylerden gelip bu topraklarda Çanakkale savaşında şehit düşmüştür. Tüm bunları dinlerken zulmün sonsuza kadar devam etmeyeceğini öğrendik. Dinlediklerimizin yanında, zulmü gözlerimizin önünde yaşayınca bilincimiz daha da arttı. Siyonist askerlerin kutsalımıza, kadınlarımıza, çocuklarımıza ve toprağımıza yönelik uyguladığı zulmü, saldırılarını bizatihi yaşayınca daha da bilinçlendik. Şu an da Siyonist yerleşimcilerin topraklarımızı nasıl yakıp yıktıklarını halkımızı nasıl öldürdüklerini görüyorsunuz. Zannediyorum ki hiçbir hür halk bu zulmü kabul etmez ve özgür olana dek mücadele etmeye devam eder."
SÜRGÜNÜN ACISI
Esir takasında özgürlüğüne kavuşan ancak Filistin dışına çıkarılan Bergusi, sürgünün zorluğunu şöyle anlatıyor:
"Olmaz olur mu?! Sürgün, bazen esaretin acısından daha fazla acı verir. Sevdiklerinden, vatanından uzak olmak özgür olsan dahi büyük bir acı. Özellikle halkın türlü zulüm, baskı ve açlığa maruz kalıyorken Filistin'de halkımın yanında olamamak…. Özellikle Gazze'de binlerce şehit verilirken, açlık ve soykırımlar yaşanırken onların yanında, omuz omuza, adım adım birlikte olmayı çok isterdim. Ancak ne var ki kader ve siyasi koşullar beni vatanımdan uzak olmaya mecbur bıraktı. Türkiye, inşallah bu sözde oluşumun zulmüne karşı duran özgür Türk halkı ve dünyanın özgür insanlarıyla el ele geri dönüş yolculuğumuzun başlangıç noktası olacak. Bölgedeki birçok devlet Amerikan baskısı sebebiyle beni kabul etmezken Türk hükümeti, Türk halkı bize kucak açtı. Türkiye güçlü ve etkili bir devlet ve bölgesel bir güçtür. Türkiye'nin bize kucak açması, omuz omuza vererek Kudüs'e varacağımız yönündeki umudumuzu pekiştirdi."
(foto: ahaber.com.tr)
ZİNDAN GÜNLERİ VE AÇLIK GREVLERİ
Hapishane koşullarını ve açlık grevlerini şu şekilde aktarıyor:
"Stüdyoda gördüğünüz bu arka planların hepsi tamamen gerçeği yansıtıyor. Şu anda Filistin'li esirler bu zindan ve hücrelerde yaşamını sürdürüyor. 1967 öncesi ve sonraki yıllar boyunca Filistinli esirler sıfırın altında olan yaşam koşullarını iyileştirmek adına açlık grevi yapıyorlar. Yemek, kıyafet, kitap gibi özgür bir insanın sahip olduğu en asgari yaşam koşullarını sahip olmak içindi bu grevler. Hapishane şartlarında birçok hakkımızı direnerek aldık. Bunları düşmanın lütfu olarak değil de yaşadığımız siyasi koşullar gereği grevlerimize verdikleri tepkiler olarak değerlendirebiliriz. Esir kaldığım süre zarfında günler bazen aylar süren açlık grevlerimde aç kaldığım günleri topladığımda iki yıl çıktı. Gerçek açlığın ne demek olduğunu biliyorum. Şu an da Gazze'lilerin çektiği açlığı biz de hapishane şartlarında yaşadık. Grevlerle, asgari düzeyde olan yemek miktarını ve kalitesini bir nebze olsun iyileştirebildik. 7 Ekim 2023 sonrası tüm bunlar geride kalarak, yemek anlamında taş devrine döndük neredeyse. Aksa Tufanı Operasyonu sonrası esirlere çok çok az miktarda yemek vermeye başladılar. Serbest bırakıldığımda yirmi üç kilo vermiştim. Daha fazla kilo veren hatta vefat edenler de oldu."
İŞKENCELERE DİRENİŞ
Maruz kaldığı işkenceleri ve bunun direnişe etkisini ise şöyle dile getiriyor:
"İnsan aklının hayal edemeyeceği envai çeşit hem fiziksel hem de psikolojik işkencelere maruz kaldık. Bu işkencelerden amaçlanan; direnmeye devam esirlerin psikolojisini zayıflatmaktı. Ancak biz şunun idrakindeydik; kemiklerimiz, kaburgalarımız kırılabilir, şehit de olabiliriz ancak gerçek hezimet psikolojimiz zayıfladığında gerçekleşir. Bu yüzden ne olursa olsun moralimizi, psikolojimizi sağlam tutmaya çalıştık her daim. Bu yolda birçok şehit verdik ancak bu ancak bizim kararlılığımızı artırdı. Savaşın başladığı zamanlarda işkencelerde benim sekiz kaburgam kırılmıştı. Serbest bırakılacağım son günde de dört kaburgamı kırdılar. Ancak tüm bunlar Filistinli esirlerin psikolojilerini ve morallerini bozmaya yetemedi. İsrail, psikoloji uzmanlardan oluşan heyetlerinden destek alıyordu. Elleri kelepçeli, Filistinli tutukluları nasıl yıldırır, dirençlerini kırabiliriz diye köpeklerle, sopa, cop ve gazlarla, aç bırakarak, soğukta ve dayanılmaz sıcaklarda bırakarak her türlü işkence yöntemini uyguladılar ancak biz yılmadık, yılmayacağız da inşallah."
(foto: ahaber.com.tr)
TÜRKİYE'YE MESAJ: KUDÜS İÇİN OMUZ OMUZA
Türkiye'deki kardeşlerine ve hükümete seslenen Bergusi, şu mesajı veriyor:
"Kişisel kanaatim; Müslümanlar arasında Kudüs'e ve Filistin'e bakış açısında görüş farklılığının olmaması yönündedir. Çünkü Kudüs ve Filistin, 'La ilahe illallah' diyen herkesi bir araya getirir. Aynı şekilde Kudüs ve Filistin hem Müslümanları hem de Hristiyanları kucaklayan bir bölgedir. Çünkü içerisinde Hristiyan inancında kutsal kabul edilen yerleri de barındırır. Türkiye önemli bir bölgesel güçtür. İsrail'in Türkiye'ye dostça yaklaştığını, Türkiye'yi dost ülke olarak gördüğünü düşünmüyorum. Bilakis Türkiye'yi saldırılarının hedeflerinden biri olarak görüyor."
"Türkiye, Filistin halkının yanında duracak güce ve imkanlara sahiptir ancak elbette önce kendi menfaatlerini korur, sonra Filistin halkının yanında durur. Türkiye'deki kardeşlerimizin, hükümet ve halk olarak bize sundukları tüm yardım ve destekleri takdir ediyor ve minnet duyuyoruz. Ancak dediğim gibi Türkiye önümüzdeki dönemlerde İsrail'in saldırılarının hedefi olabilir ve bu anlamda bütün kurumlarıyla hazırlıklı olması gerekir. Allah korusun böyle bir şey olması halinde biz de Siyonistlerin Türkiye'ye saldırılarını kabul etmeyip; el ele omuz omuza Türk halkının yanında olacağız. Ve inanıyorum ki Türk kardeşlerimiz de bize yapılan saldırılara göz yummayacak. Ve Kudüs, Siyonist kirinden arınana ve ila-yi kelimetullah gerçekleşene kadar aynı yolda yürümeye devam edeceğiz."
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN