Önceki akşam milletvekilliği aday adaylığını geri çekince doğal olarak kıyamet koptu memlekette. Bülent Arınç'ın "
Hakan Fidan Başbakan tarafından yeniden müsteşarlık görevine getirildi" açıklamasına kadar da binbir çeşit komplo teorisi zırvalandı. Sosyal medyanın tamamı bir anda '
zaytung'a dönüştü! En hoşuma gideni "
Fidan CHP'den aday adayı olmak için AKP'den adaylığını çekti" zırvası oldu.
Neyse... Sadede gelirsek eğer; aslında ben bunun böyle olacağını daha en başından tahmin etmiştim. Dileyene ispat bile edebilirim bu söylediğimi. Bu yorumumu Fidan'ın MİT Müsteşarlığı'ndan istifasının hemen ardından
% 100 Siyaset'e konuk olan eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile birlikte yaptığımız yayında dile getirmiştim. Hatta Bozdağ bana karşılık; "
sanmam öyle bir şey olmaz artık!" demişti. Ama oldu işte! Kaldı ki başka bir şey olması da mümkün değildi. Çünkü Fidan'ın siyasete atılmak için tercih ettiği partinin kurucusu, onca yıllık genel başkanı daha da açık söyleyeyim; kim gelirse gelsin
'değiştirilemez' doğal lideri şerh koymuştu daha en başından bu girişimine. Hem de bu öyle bir şerhti ki kamuoyuna çok net bir dille deklare edilmişti. Hal böyleyken Fidan'ın girdiği yolun sonunu getirmesi mümkün müydü? Elbette değildi! O günlerde; '
Mümkün elbette' diyenlerin hepsi belli etmese de büyük hayal kırıklığı içinde.
Bu olay vesilesi ile...

Erdoğan'a rağmen iktidar partisinde yaprak dahi kımıldayamayacağını...

Onun göz kırpmadığı, onay vermediği hiçbir hareketin sonuca ulaşamayacağını...

O istemeden o parti çatısı altında kimsenin siyaset yapma şansının olamayacağını... Herkes gördü... (Sakın bu yazdıklarımı bir Erdoğan methiyesi olarak falan görmeye kalkmasın kimse! Bazıları için acı belki ama bunlar yandaşlık ruhuyla değil, gerçeğin ta kendisi olduğu için yazılmış yorumlardır!)
ABDULLAH GÜL
Aramız Huber Köşkü yazılarımdan dolayı epeyce '
limoni' Sayın Abdullah Gül'le ama yine de ben bir şeyler yazmak istiyorum; Onun siyasete dönüşüyle ilgili son günlerde dolaşan laflara dair...
Daha ilk duyduğumda dedim ki: '
Asla böyle bir atakta bulunmaz!' Bulunmaz, çünkü Gül siyasi kariyerini bıraktığı noktanın hangi nokta olduğunun bilincinde olabilen nadir siyasilerimizden biridir. Haa... Bu atak 11. Cumhurbaşkanlığı görevini tamamlayıp, makamı Erdoğan'a devrettiği günlerde olsaydı böyle bir şey mümkündü. Olabilseydi şu anda büyük ihtimalle Davutoğlu'nun yerinde o olacaktı.
Peki böyle bir şey şu anda olabilir mi? Yani seçime 3 kala parti yeniden bir genel kurul yapıp Gül'ü getirebilir mi partinin başına? Olmaz da... Hadi diyelim oldu! Pardon da o zaman partideki dengeler ne olacak? Daha senesini bile tamamlamış Davutoğlu ve ona gönül veren insanlar bunu nasıl sineye çekecek? Eyvallah bu partinin bunca yıldır tek başına iktidar olmasında en büyük etkenlerden biri
'Kol kırılır, yen içinde kalır' ilkesini bire bir hayatta tutması ama bu kadarı da fazla değil mi? Bence şu olurdu: Ortalık ana baba gününe döner ve o güne kadar kırılmış ne kadar kol varsa sergiye çıkarılırdı...
Tabii ki bunun böyle olması hevesiyle elinden geleni yaptı Okyanus Medyası ve uzantıları ama "
Gül'ü mindere çıkarırsak iktidar dibinden sarsılır" komplosu Gül'ün "
düşünmüyorum" kararıyla daha başlamadan çöktü.
'
Yiğidi öldür ammaaa hakkını yeme!' deyiminden yola çıkıp bu komplonun çökmesinde rol oynayan o yiğidin yani Sayın Gül'ün hakkını teslim ediyor ve kendisini bu ayak oyunlarına alet olmadığı için ayakta alkışlıyorum efendim!