İç savaşın başladığı 2011'den sonra Suriye bir kez daha bölgenin, hatta dünyanın gözünü diktiği bir savaş alanına dönüşmenin eşiğinde.
İlk hedef olarak Halep'in seçilmesi bu açıdan ilginç... Çünkü son iki gün içinde Halep, İdlib'de etkin olan ve başını El Nusra örgütünden ayrılan terör örgütü Heyet Tahrir El Şam'ın çektiği bir ittifak tarafından kuşatılmış durumda. Çatışmalar sürüyor. Bu işin arka planında hangi güçler var belli değil.
Acaba HTŞ, kendi iradesiyle İran ve Rusya'nın bölgede sıkışmasını bir fırsata mı dönüştürmek istiyor yoksa arka planda küresel bir oyun mu var?
Kuşatılan şehir Halep olunca, sadece rejimi değil tarihsel önemi nedeniyle Türkiye'yi de yakından ilgilendiriyor. Bu ilgi yeni de değil, Misak-ı Milli meselesi bir yana daha iç savaş başlamadan bakın o dönem Başbakan olan Erdoğan ne diyor: "Suriye aynı zamandaHalep demektir. Halepdemek aynı zamandaHatay demektir."
Ne zaman Suriyeiç savaşı konuşulsa,Türkiye'de başta CHPolmak üzere muhalefetaktörleri, gazetecileri insafsızbir biçimde Türkiye'yive yönetimdeki AK Partihükümetini suçlayıp durdu. Kimse gerçeğin peşine düşmedi, gerçeği bilenler de sustu. O isimlerden biri de şimdi DEM Parti Diyarbakır Milletvekili olan gazeteci Cengiz Çandar... Bir süre önce Başkan Erdoğan, Meclis'te İsrail tehdidiyle ilgili çarpıcı bir konuşma yapmıştı: "İsrail'in Lübnan'dansonra gözünü dikeceğiyer bizim vatan topraklarıdır."
Çandar bu açıklamayıbir öğretmen edasıyla şöyleeleştiriyordu: "Türkiye topraklarınınİsrail tehdidi altındabulunmasını savunmakyanlıştır..."
Oysa "MezopotamyaEkspresi" kitabında bu söylediğinintam tersini yazıyorve İsrail'in bölgeyi bölmeplanlarına geniş yer veriyor: "1980'lerle birlikteİsrail de Ortadoğu'nunküçük devletlere bölünmesiniöngören 'bölgesenaryosu' üzerinde kafayormuştu..."
Etnik ve mezhepselbölünmeyle ilgili genişayrıntı da veriyor.
Bugün geldiğimiz noktaya bakın, bu plan büyük oranda hayata geçirilmiş, Irak üçe bölünmüş, Suriye de üçe bölünmenin eşiğinde. Bu sonuçta belki de en az hatası olan ülke ise Türkiye... Bunu da CengizÇandar gibi bölgeyle ilgili birçok siyasetçi, aydın biliyor ama bildiği hâlde susuyor.
Gelin o günlerde, daha iç savaş başlamadan önce neler söylendiğini bizzat onun kaleminden okuyalım:
Dönemin Türkiye Başbakanı Erdoğan: "Eğer reform yapmazsan,reformları başlatmazsan,gece yatarsın,sabah kalktığında bir debakmışsın, seni seven ohalk yok. Halkı kaybedersin. Harekete geç. Üçyıldır her seferinde bunukendisine söylüyorum. Evet Başşar ile benimkişisel ilişkim çok iyiama ben Türkiye'ninBaşbakanı'yım. Türkiye'nin çıkarlarıile Başşar'la dostluğumçelişirse, birincisinegöre davranırım. Suriye halkının yanındaolurum."
Iraklı Kürt siyasetçiCelal Talabani: "Suriye rejimi azınlıkbir rejimidir. Ayaktakalmak için yapmayacağışey yoktur. Çok sertbiçimde güç kullanacaktır. Ama Alevilerinyanı sıra Hıristiyanları,Dürzileri, İsmaillileriyanına alabilir. Kürtlerinötralize edebilir. Buşekilde bir kitlesel desteğinönemi göz ardıedilemez. Sanıldığındançok daha dayanıklı çıkacaktır. Suriye giderekbir iç savaşa sürüklenecek."
Lübnanlı siyasetçi VelidCunblat: "Bu rejimin arkasındaİran var ve sonunakadar destekleyecek. Başşar'ın askeri faaliyetlerinindoğrultusuve niyetine bakıldığında,Suriye'nin tümünehükmedemediği takdirdekıyı bölgesiyle Şam-Halep arasında kalankesimde bir Alevi devletikurma ve oraya çekilmehesabı var."
Esad'ın neden görüşmelereyanaşmadığı açık değilmi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.