ENGİN ARDIÇ

Yanlış yaptılar

İster erken olsun ister zamanında, seçim yaklaştıkça muhalefet, cumhurbaşkanımızın "adaylığını" tartışma konusu yapmaya çalışıyor.
Başka türlü başa çıkamayacaklarını mı düşünüyorlar?
Sonuna kadar da kaşıyacaklardır, hatta sonundan yani seçimden sonra da.
Hem amigo yazarlar ikide bir yazıyorlar hem de "kendi kafalarına uygun" hukukçulardan "fetva" koparmaya çalışıyorlar.
Hani "Menderes'i asalım mı?" diye de hukukçulara sormuşlardı ya...
Bunlara göre, Erdoğan'ın adaylığı "üç oluyor", onun için geçersizdir, adaylığını koyamaz.
Oysa Erdoğan'ın eski Anayasa'ya göre iki dönem, yeni Anayasa'ya göre de bir dönem görev süresi olmuştur, demek ki bir ikinci de olabilir.
Bir şey elde edemeyecekler, bu sefer de dönüp Yüksek Seçim Kurulu'nu, hatta Anayasa Mahkemesi'ni suçlayacaklar.
İçlerinde en ahmakları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bile gidebilir, karşılığında "Bundan bize ne be?" cevabını alır.
Hazindir, içlerinde "Erdoğan isterse elli sekiz kere adaylığını koysun, havada karada gene ben kazanırım" diyebilecek çapta politikacı olmaması...
Lafta kazanırlar, o ayrı. Muharrem bile kazanıyormuş.

***

İktidar başından yanlış yaptı.
Niçin bu işi "iki dönemle" sınırladı?
Eski Türkiye'nin sakatlıklarına sahip çıkmak gerekli miydi?
Bazı kişiler, "O arada nasıl olsa Tayyip Erdoğan'ın yerine yeni bir lider çıkar" diyorlardı, çıkmadı.
Laf aramızda, bu iktidarın kesintisiz yirmi yıl süreceğine kendileri de pek inanmıyorlardı...
Ama oldu işte ve de tarihe geçti.
Bir başkan niçin iki dönemle sınırlanıyor?
Bakınız Kılıçdaroğlu genel başkanlıktan düşürülme korkusuyla kurultay bile yapmıyor! Ne kadar demokratik!..
Burada çatır çatır kazanan, seçimden asla kaçmayan, kendine çok güvenen birisi var.
Ama çok çok da başarılı olsa, on yıldan fazla başta tutulmuyor.
Neden? Ne zararı var?
Amerika'da Roosevelt dört kere üst üste kazanınca büyük lider sayılıyor ama...
Roosevelt 1932, 1936, 1940 ve 1944 seçimlerini kazanmıştı...
İlk ve tekti ama olabiliyordu demek ki...
Ölmeseydi, kalıbımı basarım, 1948 seçimini de kazanırdı.
Eh, bizde de, rakip olmayınca Atatürk 1923, 1927, 1931, 1935 seçimlerini kazanmıştı canım!
İnönü de 1939, 1943, 1947...
O zaman başkaydı...
O zaman başkaysa şimdi niçin başka olamıyor?
Bu iş şuna benzedi:
"Kuvvetler ayrılığı" ilkesini Atatürk ve İnönü çiğnerlerse olur, Erdoğan çiğnerse olmaz!..
"Tek adam" yönetimini Atatürk ve İnönü uygularsa harikadır, Erdoğan yaparsa dünyanın sonu!...
Hadi yürüyün.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.