ENGİN ARDIÇ

Doksanların incileri

O zamanlar RTÜK yoktu. "Özel televizyon" ve "özel radyo" denilen garip yaratıklar Türkiye'ye sanki uzaydan düşmüş gibiydiler.
Sonra, devrin politikacıları, varlığına bir türlü engel olamadıkları özel televizyonları hiç olmazsa "zaptü rapt" altına almak istediler.
Çünkü TRT'yi babalarının çiftliği gibi kullanmaya alışmışlardı ama özel televizyonlara söz geçiremiyorlardı...
Doksanlı yıllar...
Biz çıktık, özel televizyona elbette birtakım kurallar konması gerektiğini, ancak bu denetimi sağlayacak kurula "politikacıların" bulaşmamasını istedik. Bir tek Allah'ın kulu bizi desteklemedi.
RTÜK uzmanlardan oluşmalıydı, psikologlar, pedagoglar, iletişim bilimcileri, vb.
Öyle yapmadılar.
Politikacıların kendi aralarında oluşturacakları bir "televizyon bürokrasisi" yaratmak istediler. Gazeteciler de buna çanak tuttular.
Ceremesini de çektiler.
O günden beri ne zaman RTÜK aleyhinde bir sızlanma duysam gülerim.
***
Daha önceleri TRT'de, sonraları da özel televizyonlarda yayınlanan hemen her görüntü, her ses olay yaratıyordu...
Çünkü bu alanda her şey çok yeniydi, çok çarpıcıydı ve hemen herkes de aynı şeyleri seyrediyordu.
Güner Ümit diye birini hatırlar mısınız? Bir tek dil sürçmesiyle, bir tek kelimesiyle adamı bitirdiler.
O zamanlar "sosyal medya" henüz icat edilmediğinden, halkımız televizyona tepkisini de yayın kuruluşu basma, camlarına taş atma ve koruma görevlisi tartaklama şeklinde ifade ediyordu... Bu, linç etmenin, ayak kaydırmanın, hayat karartmanın ilkel şekliydi.
Şimdi çağ atladı, "elektronik küfür" edip rahatlıyor.
Bütün psikopatlar birilerinin "açığını" kolluyorlar ve yakalayınca üstüne çullanıyorlar.
Ama nefret kusan da kendini çoğunlukla kodeste buluyor.
***
Eski Türkiye'de "ünlülerin" devirdiği çamlar da büyük ilgi uyandırıyordu.
Şimdi orta yaşa gelmiş dayanmış o zamanların bir çocuk sanatçısının "Mozart Türkiye'ye gelip konser verirse gitmek, kendisiyle tanışmak isterim" sözü bomba gibi patlamıştı...
Şimdi bir sergi yapmışlar, devirilen eski ve ünlü çamlar sergileniyormuş.
En çok, o zamanlar ünlü bir oyuncunun "artık daha aristokrat, daha burjuva, daha halktan cümleler kuruyorum" sözüne güldüm.
Hanım sosyoloji bilimine "level" atlatmış meğerse!
Bir de, çalışma hayatına kebapçı çırağı olarak başlamış, daha sonra pavyon şarkıcısı olarak devam etmiş bir televizyon yıldızının şu lafı: "Fransızlar'ın çocukları bile Fransızca konuşuyor!"
Eh, kültürlü insanlardır ne de olsa.
Şu Batılılar kadar olamadık gitti!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.