Türkıye'de iş yapanlar, ülke menfaatine siyaset ve üretimlere imza atanlar, "Yerli ve Milli" olanlar son 20 yılda sürekli ve sistematik saldırılara maruz kaldı. En başta en büyük saldırıların hedefinde Başkan Erdoğan'ı gördük. Bu saldırılar Hillary Clinton'ın ABD Dışişleri Bakanı olduğu dönemde başladı.
Hillary o dönemde "Türkiye büyüyor ama maalesef dramatik ve trajik bir büyüme bu" diyordu. Anlamı şuydu; "Evet büyüyor ama büyüdükçe söz dinlemeyen bir ülke haline geliyor." ABD'li Bakan o yüzden adını "Dramatik ve trajik büyüme" koymuştu. Trump da ilk Başkanlık koltuğuna oturduğunda sert bir Erdoğan ile karşılaşmıştı. Sık sık çatışma yaşamış ve sonunda Trump "Erdoğan önce Türkiye diyor" şeklinde açıklama yapmak zorunda kalmıştı.
Erdoğan'ın politikaları bir dönem, ezik Türkiye algısına ve alışkanlığına sahip Batı'yı ve İsrail ile onun kurucusu Siyonist zengin aileleri canından bezdirmişti. O yüzden dört koldan saldırdılar. Medya ile manşetlere taşıdılar. Öyle ileri gittiler ki seçimle ve büyük çoğunlukla iktidara gelen bir seçilmişi "Diktatör" ilan edecek kadar zıvanadan çıktılar. Ancak gelin görün ki Batı başkentlerinde ve Siyonist masalarda pişirilen bu saldırı argümanlarına en çok sahip çıkan içerideki muhalefet oldu. O argümanları alıp papağan gibi ülkenin her yerinde haykırdılar. İş bununla da bitmedi. Türkiye'nin Libya'dan tutun, Suriye'de, Karabağ'da, Etiyopya'dan Pakistan'a kadar birçok ülkede yaptığı muhteşem İnsansız Hava Araçları teknoloji şovu birilerinin adeta kazığa oturmuş kadar büyük acılara gark etti. ABD'de askerlerden stratejistlere, Siyonist kongre üyelerine kadar birçok kişiyi ayağa kaldırdı.
Amerikan senatosunda "Türk İHA'ları durdurulmalı hatta yasaklanmalı" diye önerge veren, çığlık atan Siyonist senatörlere tanıklık ettik. Tel Aviv'den bağırsalar o kadar etkili olmazdı. O yüzden Amerikan kongresini ve senatosunu tercih ettiler. Oradaki kuklaları ile Türk SİHA'larına savaş açtılar. Yasaklama çağrıları yaptılar. Ve bir baktık onlardan daha fazla gırtlağını yırtanların enflasyonu Türkiye içinde patladı.
İçerideki ittihatçı kafalar hemen Batı menşeli koroya katılıp kullanışlı eleman olmak için sıraya girdi. Muhalefetten Türk Savunma Sanayii'ne ve bunun öncülerinden Bayraktar kardeşlere öyle saldırılar başladı ki, dünyada bunun örneği yoktu. Ülkesine güç katanlarla tüm dünya halkları gurur duyarken bizde birileri dizilerin dövip "Ah-vah" ediyor, itibarsızlaştırmak için vücutlarında yırtmadıkları yer kalmıyordu.
Şimdi son dönemde muhalefetteki CHP'de yeni bir kişi hedef tahtasına kondu. CHP'nin dış ilişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı bile Hakan Fidan'ı hedef alan tweetler atmaya başladı. CHP'den isnatsız belgesiz suçlamalar peş peşe geldi? Peki ama neden? Cevabı gayet basitti. Çünkü Siyonist medya aniden Hakan Fidan'a karşı hücuma geçmişti.
"Adam Erdoğan'ın İsrail'e karşı bölgesel stratejisini yönlendiren kilit isim. Çok güçlü. İsrail'e karşı hamleler yapıyor, ülkesinin Arap dünyasındaki nüfuzunu genişletiyor. Türkiye'nin merkezi bir güç aracısı konumunu korumasını sağlıyor. Bizim İsrail'deki dışişleri bakanı gibi pasif değil. Çok sert ve tavizsiz bir siyasetçi. İsrail'in yok olması gerektiğini bile söylüyor" diye yorumlar gırla gitti.
Hatta "Eyvah Erdoğan sert ve güçlü Hakan Fidan'ı halefi gibi yetiştiriyor. Cumhurbaşkanımız Herzog bile Avrupa'ya giderken Türkiye üzerinden geçemedi uzun bir rotaya katlanmak zorunda kaldı. Fidan gidiyor, Mısır Devlet Başkanı'yla görüşüyor, dönüyor Suriye Devlet Başkanı'yla masaya oturuyor. Bu diplomasi hamleleri ile Suriye Türkiye'nin birincil müttefiki haline geliyor" diye manşetler attılar.
Fidan'la ilgili o kadar çok "Aman bu adam canımıza ot tıkayacak ha" yorumları vardı ki, burada anlatmaya sayfalar yetmez. Siyonist medyada pişirilen saldırı kıvılcımlarını dev dalgalar haline getirmek için kolları sıvayanlara bir baktık ki yine içeriden birileri. Hemen harekete geçti ana muhalefetimiz. Her zaman olduğu gibi görevini yaptı.
Dışarıdan başlatılan kıvılcımları ve feryatları sahiplenmek için aynı anda toplu hücuma geçti. O yüzden Türkiye'de muhalefet birilerini hedef tahtasına koyarsa ben hemen gözümü dışarıya çeviriyorum. Bizim muhalefetin kullandığı saldırı argümanlarını hep önce Siyonist medyanın sayfalarında görünce seviniyorum. Demek ki saldırılan kişi doğru adam diyerek.
Siyonist medyanın üflediği sufleyi çığlık çığlığa haykıran muhalefetimizin, Türkiye'yi Batı'da ülke ülke gezerek şikayet etmelerini de o yüzden yadırgamıyorum. Her daim sahibinin sesi olanlar, en ufak bir şeyde dahi tabii ki sahiplerine koşacaklar. Bundan daha doğal ne olabilir? Gelip bana mı ağlayacaklar? Ama ne?