TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'tan A Haber'e özel açıklamalar! Terörsüz Türkiye sürecinde son durum ne?
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Macaristan'da A Haber canlı yayınına konuk oldu. TBMM Başkanı Kurtulmuş, A Haber spikeri Haktan Uysal'ın sorularını yanıtladı. Kurtulmuş, Terörsüz Türkiye Komisyonu'nun çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. Terör örgütü PKK'nın tüm bileşenleri ile tasfiye edilmesi gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, af çalışması olup olmayacağı ile ilgili soruya da yanıt verdi. Kurtulmuş, komisyonun yasa hazırlama komisyonu olmadığını ancak yasal tavsiye çalışmalarının komisyonda sürdüğünü ifade etti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Macaristan'da A Haber canlı yayınına konuk oldu. TBMM Başkanı Kurtulmuş, A Haber spikeri Haktan Uysal'ın sorularını yanıtladı.
İşte Kurtulmuş'un açıklamalarından öne çıkanlar
Bu yaz ayları boyunca çok sıkı bir çalışma temposu içerisindeydik. Mecliste özel olarak oluşturulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yani Meclis'te 5 siyasi parti grubunun ayrıca 6 grubu bulunmayan partinin katıldığı yani aşağı yukarı Meclis'in yüzde 90'ından fazlasının temsil edildiği bir komisyon çalışması. Çok sıkı bir çalışma sürdürdük. Devam ediyoruz. Bir kere önce şunu söyleyeyim; bu komisyonda bu kadar, Türkiye'nin en zor meselesi, Cumhuriyet tarihimizin en zor meselesinin işte adına ne derseniz deyin, işte terörsüz Türkiye deyin, Kürt meselesi deyin, Türkiye'nin demokratikleşmesi deyin, hiçbir şey fark etmez. Yani Türkiye'nin 50 yılını mahvetmiş olan terörden Türkiye'nin kurtulabilmesi, bu prangayı ayaklarından kırıp atması için önemli bir inisiyatif aldı Türkiye Büyük Millet Meclisi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Terörsüz Türkiye Komisyonu'nun çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi. (A Haber arşiv)
KOMİSYONUN ÇALIŞMALARI NE AŞAMADA?
Ve çok farklı fikirlerden siyasi partiler bir araya geldiler ve böylesine önemli bir meseleyi çözümüne katkıda bulunmak üzere müzakereleri sürdürdüler. Çok farklı toplum kesimlerini dinledik. 91 sivil toplum kuruluşu ve şahıs komisyonumuzda dinlendi. Şu bu çalışma şunu gösterdi. Farklı fikirlerden insanlar bir araya gelebilir. En zor konuyu bile kavga etmeden, birbirini ötekileştirmeden müzakere edebilir ve bir çözüm yolu bulmak için gayret sarf eder. Ben 5 Ağustos'tan bu yana çalışmalarını sürdüren Meclisimizin bu komisyonunun çalışmalarının inşallah Meclis Genel Kurulu'na da olumlu yansımasını ümit ederim. Yani tabii ki demokrasinin gücü bu kadar güçlü ve farklı siyasi partilerin bir arada olmasıdır. Şu andaki parlamento, 28. parlamento dönemi aslında Türkiye'nin en önemli demokratik katılımının olduğu bir parlamentodur. Halkın yüzde 95'inden fazlasının oyu parlamentoda temsil edilmektedir. Bu dahi başlı başına bir başarıdır ve bunu inşallah ümit ederim ki önümüzdeki dönemde bu önümüzdeki yasama yılında güçlü bir şekilde bu demokratik olgunluğumuzu yansıtabilelim. En zor meselelerimizi konuşalım ama karşı tarafı ötekileştirmeden, karşı tarafı küçük görmeden, hakaret etmeden, dilimizi sivriltmeden, sözümüzü sivriltmesini başarabilelim. Yani en zor konuları tartışabiliriz. Ama eskilerin güzel bir lafı var, çok beğenirim. Üslub-u beyan ayniyle insan. Bir insan nasıl konuşuyorsa aslında kendi karakterini öncelikle ortaya koyuyordur. Ben bu parlamento yılının demokratik olgunluk içerisinde zor meseleleri tartışıp karara bağlandığı önemli bir çalışma dönemi olmasını temenni ederim.
Kurtulmuş, 1 Ekim'de başlayacak yeni yasama dönemine de değindi. (A Haber arşiv)
YENİ YASAMA DÖNEMİ
Bu çerçevede tabii ki 1 Ekim tarihi Anayasamıza göre belirlenmiş. Her yıl 1 Ekim'de Meclis yasama faaliyetlerine başlıyor ve 1 Ekim'de de o gün Meclis'in önemli günlerinden birisi icra ediliyor. Bütün partiler orada yer alıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı geliyor ve parlamentoya kendi siyasi perspektiflerini bir şekilde ülkenin genel perspektiflerini parlamentoya ifade etmiş oluyor. Bu bakımdan da fevkalade önemli. Yani yürütmeyle yasama arasındaki senkronizasyonun sağlanması bakımından da önemli. Bir de sembolik değeri var. Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin bir tane Cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanımız parlamentoya geldiği zaman, parlamentodaki siyasi partilerin de Cumhurbaşkanımızı gerçekten olgunlukla karşılamaları ve AK Parti Genel Başkanlığı sıfatı dolayısıyla farklı kanaatlere ve fikirlere sahip olsalar bile Cumhurbaşkanı sıfatıyla Cumhurbaşkanımızı parlamentoda ağırlamaları, bu ağırlama törenine, Cumhurbaşkanının katıldığı törenle de onların da yer alması doğru olandır. Demokrasi bakımından şık olandır. Gönlümüz arzu eder ki bütün siyasi partiler 1 Ekim'deki açılış törenine gelsinler ve yerlerini alsınlar.
Yani hatırlayın geçen sene ki Meclis törenini. Orada bütün partiler, Cumhuriyet Halk Partisi de dahil geldiler, katıldılar. Cumhurbaşkanımızı ayakta karşıladılar. Ondan sonra da istedikleri siyasi fikirleri söylediler. Doğrusu budur. Ümit ederim ki bu 1 Ekim'e daha çok var. Cumhuriyet Halk Partisi de bu kararını gözden geçirir.
"PKK'NIN TÜM UNSURLARI SİLAH BIRAKMALI"
Bir kere yani komisyon dediğim gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin en zor meselesini konuşan tartışan bir komisyon. Tabii ki tek başına komisyondaki gelişmeler bu süreci belirleyecek değil ama komisyon millet adına, milli irade adına sürece vaziyet eden, burada tabiri caizse sürecin nasıl işleyeceğine öncülük eden, gözcülük eden bir fonksiyon icra ediyor. Tabii ki meselenin başlangıcı terör örgütü liderinin İmralı'dan yaptığı açıklamayla örgütünü lağvettiğini ilan etmesi ve örgütün silah bırakma sürecinin devam etmesini arzu ettiğini, hatta bütün şubeleriyle birlikte örgütün tamamını bu çağrının kapsadığını ifade etmesi, ardından Süleymaniye'de silahların yakılması töreniyle birlikte sembolik bir alan açılmış oldu.
Ümit ediyoruz ki örgüt silahlarını bıraksın. Örgüt üyeleri bir şekilde kendilerini feshettiklerini bütün şubeleriyle birlikte feshettiklerini ilan etsin ve tabii bunun nasıl olduğunu takip etmek Meclis'in yapacağı bir iş değil. Bu devletin güvenlik birimleri, Milli İstihbarat Teşkilatımız ve Genelkurmay Başkanlığımızın kontrolünde, gözetiminde tamamlanacak bir süreçtir.
TBMM Başkanı Kurtulmuş genel af olup olmayacağı ile ilgili soruya ʺKomisyon çalışmalarını sürdürüyorʺ yanıtını verdi. (A Haber arşiv)
GENEL AF GÜNDEMDE Mİ?
Sonunda da örgütün silahlarını bırakıp teslim edildiğini tescil ve tespitiyle birlikte, PKK diye bir örgütün artık Türkiye'de var olmadığı ortaya konulmuş olacak. Bu tabii ki birtakım yasal düzenlemeleri de gerektirecek. Teslim olan örgüt üyelerinin durumunun ne olacağı, özellikle herhangi bir şekilde olaylara karışmamış, birtakım cinayetlerin, birtakım suçun içine bulaşmamış olanlarınla ilgili süreçler söz konusu olacak. Örgütün üst düzey yöneticileriyle ilgili birtakım teklifler gündeme gelecek. Bunlarla ilgili ben şu anda somut bir şey söylemek istemiyorum. Çünkü komisyonumuz bütün çalışmalarını açık ve şeffaf bir şekilde yürütüyor. Bir tek toplantısı dışında yani Adalet ve İçişleri Bakanımızın, Milli Savunma Bakanımızın ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızın dinlendiği toplantı dışında bütün toplantılar basına açık oldu ve bütün tutanaklar orta yerdedir.
Dolayısıyla bu sürecin gerektirdiği yani örgütün kendisini feshettiğinin tespit ve tescilinin ortaya çıkmasıyla birlikte, sürecin gerektirdiği birtakım düzenlemeler neler olabilir? Bunlarla ilgili zaten partiler çalışmalarını sürdürüyor. Partilerimizin çalışmaları sonrasında da bu komisyon yasa hazırlayacak değil. Ama hangi alanlarda yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğunu, hangi alanlarda birtakım işte uygulamaya dönük işlemlerin yapılması gerektiğine dair bir tavsiye raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna çerçeve raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunacak ve zaten burada karar da ittifakla beşte üç çoğunlukla alınacağı için bu şu demektir, siyasi partiler de bu işe evet diyor demektir. Böylece parlamentoda da çok kısa bir süre içerisinde yasal süreçlerin tamamlanması mümkün olur.
TERÖR ÖRGÜTÜ ELEBAŞIYLA GÖRÜŞME OLACAK MI?
Henüz belirlenmedi. Dediğim gibi bu da milletvekillerinin yani komisyondaki milletvekillerinin nitelikli çoğunluğuyla alınacak bir karardır. Nasıl olacak, ne şekilde olacak? Bunlar konuşulduktan sonra tespit edilecektir.
"KOMİSYONU DEĞERSİZLEŞTİRMEYE KİMSENİN HAKKI YOK"
Komisyonla ilgili iki temel yanlışın içerisinde olundu. Çok büyük çoğunluk için söylemiyorum ama bunlardan birisi komisyonun itibarsızlaştırılması, değersizleştirilmesini düşünen yaklaşımlar çok marjinal gruplar. Bunu yapmaya devam ettiler. Halen de devam ediyorlar. Bu komisyon fevkalade değerli. Şunu da çatışma çözümleriyle ilgili çalışan üniversite öğretim üyelerinin ve uzmanların takdiminde de sunumlarında da gördük ki başka örneklerde görülen 5 ila 9 yılda gelinen seviyeye Türkiye yaklaşık dokuz aylık sürede geldi. Bu fevkalade büyük bir kazanımdır. Bu komisyon marifetiyle Türkiye modeli diyerek tarihe mal edebileceğimiz yeni bir barış çözümlemesini ortaya koyacak. Bu bakımdan fevkalade değerlidir. Bir tarafta böyle bir yanlışlık. Diğer tarafta da bütün sorunların çözümü bu komisyonda olacaktır gibi çok yüksek bir beklenti. Çok şükür zamanla bu makul bir seviyeye geldi. Bu ikisini dengelememiz lazım. Komisyon Türkiye'nin bütün sorunlarının çözüm yeri değildir ama aynı zamanda da komisyonu değersizleştirmek kimsenin hakkı yoktur. Dolayısıyla komisyon kendi gündemine hakimdir. Bir laf vardır, komisyon gündemine hakimdir. Bu komisyon çözümsüzlük için komisyona havale edilen meselelerden birisine sahip değildir. Çözmek iradesiyle bütün partilerin, sadece oradaki 51 üyenin değil bütün partilerinin siyasi kadrolarının ortak iradesiyle oluşmuş bir komisyondur ve çözecektir. Bu ben her toplantıdan sonra işin gerçekten çözülebileceğine ilişkin kanaatim kuvvetleniyor.
Kurtulmuş, Terörsüz Türkiye Komisyonu'nun şu ana kadar aldığı 3 kararı da ittifak halinde aldığını vurguladı. (A Haber arşiv)
"ÜÇ KARARIN ÜÇÜNÜ DE İTTİFAKLA ALDIK"
Doğru istikamette yürüyoruz. Kimsenin komisyon üzerinden siyasi pazarlık yapması ya da kendi siyasi konumunu tahkim etmesine de çok fazla fırsat vermeden yolumuza devam ediyoruz. Herkesi dinliyoruz. Bütün siyasi partilerin temsilcilerini ve çok şükür şimdiye kadar üç karar aldık, üçünü de ittifakla aldık. Bunlar Türkiye demokrasisi bakımından önemlidir. Allah nazardan saklasın. Bu işin olmasını isteyenler çok olduğu gibi az sayıda olmamasını isteyenlerin de fitne fücurlarına fırsat vermemek lazım.
SÜRECİN İŞLEYİŞİ VE RAPOR TAKVİMİ
Yolunda devam ediyor. Her şeyin bir vakti var; her şey olması gerektiği şekilde ilerliyor, icra ediliyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi, nihai bir dinleme süreci olmayacak. Bu süreç bir takım çalışması içinde ilerliyor. Rapor ne zaman olgunlaşırsa o zaman ortaya konulacak. Keşke Türkiye'de bu konuda görüş bildirmek isteyen herkesi dinleyebilecek kadar geniş bir vaktimiz olsaydı. Ancak şimdiye kadar dinlediklerimizden şunu rahatlıkla söyleyebilirim: Sağdan, soldan, farklı görüşlerden, Türkiye'nin çok çeşitli kesimlerinden fikir sahibi herkes gelip düşüncelerini paylaştı. Şehit aileleri de, yakınları da, barış anneleri de görüşlerini ifade etti. Hatta çoğu aynı gün komisyona geldi. Bir tek kişi bile "Ben barış istemiyorum, bu memlekette terörsüz bir Türkiye olsun istemiyorum." demedi. Bu başlı başına önemli bir kazanımdır.
KATKILAR VE FARKLI YAKLAŞIMLAR
Herkes çözüm için katkı sunmaya çalışıyor. Kimisi sürecin hızlanmasını isterken, kimisi daha temkinli yaklaşıyor. İşte bu yüzden ben "metro ve pedal metaforu"nu kullandım. Çünkü burada esas muhatap İmralı'dır.
ÖRGÜTÜN FESİH GEREKÇELERİ
Örgüt, "Ben feshedildim." diyerek gerekçelerini de açıkça ortaya koyuyor. Buna göre, Türkiye'de artık ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının kalmadığı, dolayısıyla silahlı mücadeleye ihtiyaç duyulmadığı ifade ediliyor. Ayrıca örgütün ortaya çıkmasına zemin hazırlayan ideolojinin, yani rasyonel sosyalizmin ortadan kalktığı vurgulanıyor. Bunun yanında silahların artık bir yük haline geldiği dile getiriliyor. Gerek bu açıklamalardan, gerekse gelen giden heyetlerin değerlendirmelerinden bu durum açıkça anlaşılmaktadır.
TBMM Başkanı Kurtulmuş A Haber'de
BÖLGESEL GELİŞMELERİN ETKİSİ
Türkiye dışındaki gelişmelerin Türk-Kürt kardeşliğine zarar verebilecek tehlikeler barındırdığı da malumdur. Suriye'de ve diğer bölgelerde yaşananlar buna örnektir. Dolayısıyla tam da zamanıdır, tam da vaktidir. Örgüt bu açıklamayı yapmışken ümit ederiz ki Suriye'deki bileşenleriyle birlikte tüm unsurları silah bırakmayı kabul eder. Burada "önce yasalar çıksın, biz ondan sonra silah bırakırız" gibi bir yaklaşım doğru değildir. Çünkü bu süreç, pedalı tek ayakla çevirmeye benzemez; iki tarafın da aynı anda adım atması gerekir.
SİYASİ İRADE VE DEVLET POLİTİKASI
Bu noktada siyasi iradenin rolü büyüktür. Sayın Devlet Bahçeli'nin el sıkışması ve ortaya koyduğu fikirlerle başlayan süreç, ardından devletin başı Sayın Cumhurbaşkanımızın "Ben bu sürece bütünüyle sahip çıkıyorum." demesiyle bir devlet politikası haline gelmiştir. Bizim komisyon olarak yaptığımız ise, devlet politikası haline gelen bu süreci bir millet politikası haline dönüştürmeye gayret etmektir. Dolayısıyla herkes üzerine düşeni yapmalı; kimse başkasına ödev yüklememelidir. Herkes görevini zamanında ve doğru şekilde yerine getirirse, bu süreci kazasız belasız sonlandırabiliriz.
RAPOR VE MECLİS SÜRECİ
Bu noktada en önemli adımlardan biri de bir rapor hazırlanmasıdır. Genel çerçevenin ortaya konulması, hangi yasal düzenlemelerin teklif edileceğinin belirlenmesi ve Türkiye'nin demokratikleşme perspektifi doğrultusunda yapılan tartışmaların önceliklendirilmesi bu raporda yer alacaktır. Ümit ediyorum ki Ekim ayı sonuna kadar bu sürecin tamamlanması mümkün olur. Komisyon, başlangıçta aldığı kararla 31 Aralık'a kadar çalışmalarını sürdürecektir. Eğer gerekirse komisyon açık kalır; fakat rapor sonrası asıl görev Türkiye Büyük Millet Meclisi'nindir.
TBMM Başkanı Kurtulmuş A Haber'de
ABD'NİN ROLÜ VE İSRAİL'E VERİLEN DESTEKLER
Öncelikle şunu söylemek gerekir: Amerika Birleşik Devletleri, İsrail'in arkasında durmasaydı İsrail bir gün bile bu katliamları sürdüremezdi. Son iki yıllık perspektifte, sürecin bu noktaya gelmesinde 70 binden fazla kişinin—çoluk çocuk, kadın, yaşlı—öldürülmesinde verilen askeri, siyasi ve hukuki desteklerin belirleyici olduğu açıktır. Bu desteğin zayıflamaya başlaması tabiî ki memnuniyet vericidir.
ULUSLARARASI TEPKİ VE "İNSANLIK CEPHESİ"
Bir diğer sembolik gösterge, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki Netanyahu konuşması sırasında salonun büyük ölçüde boşalmasıdır; bu, sürecin İsrail açısından başarısızlığının ilanı sayılabilir. Batı hükümetlerine rağmen sokaklarda oluşan yaygın protestolar—her hafta sonu binlerce, on binlerce, bazen yüz binler—"Viva Palestine!" sesleriyle yankılandı. Bu kamuoyu baskısı, Siyonist lobinin etkisini bir ölçüde geride bırakmış ve geniş bir İnsanlık Cephesi'nin güç kazanmasının işareti olmuştur.
ATEŞKESİN SAĞLANMASI VE UYGULANABİLİRLİK SORUNU
İlk yapılması gereken şey ateşkesin derhal sağlanmasıdır; bu açıklamalardan ümitliyim. Ancak hatırlatmak gerekir ki şimdiye kadar altı–yedi kez Hamas ile İsrail arasında anlaşma sağlandı fakat uygulamada başarısız olundu. Hamas kabul ettiğinde bile İsrail yeni, daha yüksek talepler gündeme getirdi ve anlaşmalar uygulanamadı. Bu kez umudumuz, ortaya konacak anlaşmanın uygulanabilir olmasıdır.
TBMM Başkanı Kurtulmuş A Haber'de
FİLİSTİN HALKININ DİRENİŞİ VE GELECEK UMUDU
Gazze toprakları Filistin halkının toprağıdır; eğer halk, istenildiği için burayı terk edecek olsaydı iki yıl önce giderdi. Bu kadar on binlerce şehide rağmen direnen halka takdir, şükran ve saygı duyulmalıdır. Sonuç olarak, uzun vadede Filistin'in kazanacağına inanıyorum; şu anda bir barış umudunun doğduğunu düşünüyorum. Ancak bu süreç bir kez daha göstermiştir ki Siyonizm güçten başka bir şeyle anlaşmıyor—dolayısıyla uluslararası baskı, çok uluslu işbirlikleri ve politik güç kullanımı gerektiğinde saldırganlığı durdurmanın yolları olacaktır.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN