
Suriye devrimi, Esad'ın Türkiye girmesin diye kendi eliyle teslim ettiği topraklarda ABD korumasında egemenliğini ilan eden YPG'yi zora soktu.
ABD'de yönetim değişikliğiyle birlikte bölgede oluşan belirsizlikte Rusya ve İran da çekilince iyot gibi açığa çıktılar.
Şimdiden Tel Rıfat ve Münbiç'i kaybettiler, doğuya doğru sıkıştılar.
Ülkenin ayağa kaldırılması için kaynağa ihtiyacı olan yeni yönetimin de petrol, tarım ve su kaynaklarının bulunduğu bölgeyi gözden çıkarma lüksü yok.
Bu esnada TSK tarafından yoğun hava harekâtlarına maruz kalan Irak'taki PKK ise, YPG'nin ABD'nin emriyle psikolojik sınırı olan Fırat'ın batısından çekilmesine şiddetle muhalefet ediyor.
Örneğin, ABD'nin "direnmeyin" dediği Tişrin Barajı'nda hâlen devam eden çatışmalarda SDG'lilerin değil bizzat Kandil ekibinin yer aldığı belirtiliyor.
Çünkü Öcalan'ın silah bırak çağrısı yapmasının tartışıldığı bir atmosferde Kandil, bağımsız devlet motivasyonlarının sıfırlandığını görüyor, İran'a kilitleneceği anlaşılan Trump gelene kadar oyalandıklarını düşünüyor. Trump'ın Stalinist örgütlerin birleşik devlet hayalleriyle ilgilenmediğini de çok iyi biliyorlar.
Bir yandan Suriye'deki "yabancı" teröristlerin gitmesi gerektiğini açıklayan ABD'nin 2019 yılında Suriye harekâtlarından ötürü Türkiye'ye yönelik devreye soktuğu yaptırımları dün kaldırması da epey canlarını sıkmış olmalı.
Üstüne bir de yeni Suriye yönetimiyle "silahları bırakıp orduya dâhil olma" olasılığını müzakere eden Mazlum Kobani'nin Erbil'e giderek Barzani'yle görüşmesini eklerseniz, Kandil'in plana dâhil olmadığını görmemesi zor.
Tüm bunları göz önünde bulundurunca, İran'ın PKK'ya drone, hava savunma sistemi ve radyasyon füzeleri gönderdiğine dair iddialar daha anlamlı hâle geliyor.
Denize düşen PKK, yeni dönemde ABD'nin birinci gündemi olacak İran'a sarılıyor. Bakalım Kandil'in dümen suyundan çıkmayan DEM tercihini kimden yana yapacak? Tişrin'de PKK'nın çıkardığı gürültüye teneke çalarak katkı verdiklerine bakılırsa elleri kolları bağlı.
***

BÖLGEDE TÜRKİYE'SİZ ÇÖZÜM YOK
Son birkaç ayda şahit olduğumuz gelişmeler, yalnızca Suriye'de değil Filistin ve Lübnan da dâhil tüm çatışma bölgelerinde Türkiye'siz bir çözüm olmadığını taraflara açıkça gösterdi.
Veda toplantısında konuşan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın "Hamas'ı masaya yeniden getirebilmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gittik. Anlaşmayı sonuçlandırmak için ağırlığını ve etkisini kullanması amacıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gittik. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu yaptı ve Hamas da masaya geri döndü" sözleri bu durumun en net ifadesi.
***

TRUMP'I BİR DE NETANYAHU EKİBİNDEN DİNLEYİN
Netanyahu'nun Trump'ı coşkuyla beklediğini söyleyenler durum tespiti mi yapıyorlar yoksa temennilerini mi dile getiriyorlar bilmiyorum.
Ancak, ateşkesi değerlendiren Netanyahu'ya yakın gazeteci Eral Segal'ın televizyonda, "Trump'ın seçilmesinin bedelini ilk olarak bizler ödüyoruz. Bu anlaşma bize resmen dayatılıyor. Kuzey Gazze'nin kontrolünü ele geçireceğimizi, bölgeye giren yardımları engellememize ses etmeyeceklerini düşünüyorduk" diye yakınması ülkedeki havayı özetlemesi açısından aydınlatıcı.
***

ULUDAĞ'A HÜCUM
Uludağ'a kayağa gitmek, eski Türk filmlerinde sosyetenin en karakteristik eğlencesiydi. Atatürk Havalimanı'nın apronundaki tek uçakla "Europo"ya uçan zenginler kışın da dönüşte mutlaka kayağa giderlerdi.
Uludağ artık ana baba günü. Sömestir tatili nedeniyle bir gecelik konaklama maliyetinin minimum 16 bin 500 TL'yi bulduğu oteller tıklım tıklım.
Halk Uludağ'ı işgal edince sosyete vatandaş hangi dağa kaydı acaba?