Birleşik Krallık, Kraliçe 2. Elizabeth'in Başbakan BorisJohnson'un talebi üzerine parlamentoyuaskıya almasını tartışıyor.
Karşı olanlar amacın, parlamentonun Avrupa Birliği'nden çıkış için öngörülen Anlaşmasız Brexit seçeneğine muhalefeti engellemek olduğunu söylüyorlar. Hükümet cephesi ise adımın, halkın referandumda verdiği kararın bir an önce sonuçlandırılması hedeflendiğini...
Ülke ayakta! Bu kararın, 1945'ten bu yana en uzun askıya alma dönemi olacağını belirten muhalefet eyleme hazırlanıyor.
İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn bu gelişmenin üzerine Kraliçe Elizabeth'ten görüşme talep etti. İşçi Partisi Milletvekili Clive Lewis ise daha kararlı olduklarını ifade ediyor:
"Bizi Parlamento'dan çıkarmaları için polis çağırmalarıgerekir. Halkı sokağa çağıracağız. Parlamento'da olağanüstü oturum talep edeceğiz."
Avam Kamarası Başkanı John Bercow ise "Ulusumuzun tarihindeki en zor dönemlerden birinde Parlamento'nun sözünü söylemesi hayati öneme sahip. Parlamento'yu askıya almak demokrasiyehakaret olur" diyor.
Kraliçe'den onay alan Başbakan Johnson ise talebini yasama döneminin 340 gündür kapanmadığını, bunun Avam Kamarası tarihinde son 400 yılın rekoru olduğunu" söyleyerek savunuyor.
AB ise "Bizi ilgilendirmez iç meseleleri" havasında
***
Evet, konuştuğumuz bir parlamentermonarşi.
Ama sıradan bir "krallık" olmadığı kesin. Kuzey Kore, Çin, İran gibi "Cumhuriyetler"de esamisi bile okunmayan demokrasi adada yüzyıllardır yaşıyor.
Ta 1215'te Magna Carta ile Kralın yetkilerini yazılı olarak sınırlandırıp anayasacılığın evriminde kalıcı bir yer edinmiş bir medeniyetten bahsediyoruz. Başarılı olduklarının da tartışılacak bir yanı yok. Kişibaşı geliri 39 bin dolar olan bir devlet.
Ne var ki bunca deneyim bile, son askıya alma kararında olduğu gibi, sistemin krizler üretmesine ve Kraliçe'nin sembolik denilerek gerekçelendirilen olağanüstü yetkilerini kullanmasına engel olamıyor.
Evet, yeryüzünde kriz çıkartmayacak bir model henüz bulunmuş değil. Ama en iyimodellerin en çok kriz çözenler olduğuda kesin.
***
Alakası olmamasına karşın yıllardır Türkiye'deki çarpık parlamentersisteme dayanak olarak gösterilen İngiltere'deki son krize baktıkça bir yıl önce geçtiğimiz yeni hükümet modelini düşünüyorum.
Türk halkının kendi geleceği için karar kıldığı yeni hükümet modeline yönelik tartışmadaki "dünyada benzeri yok" argümanının, söylenmekten öte bir anlam taşımadığını daha iyi anlıyorum.
Şeklen benzemek için, tarihi, kültürel, coğrafi kodlarımızla alakası olmayan giysilerin içinde ne trajikkomik hallere düştüğümüz ortada.
Bize düşen komplekslerimizden sıyrılıp kendimiz için diktiğimiz elbisenin içinde nasıl daha rahat hareket edeceğimizin yollarına kafa yormak. Halkın kararına mızıkçılık yapmayı bırakıp, icraatı hızlandırarak Türkiye'nin önünü açan bu yeni modele katkı yapmak.
Demokrasi her halkın kendineyakıştırdığını giymesidir, gelip geçici birmoda değil.
Hem baksanıza, elin oğlu kimseye aldırmadan kıyafet balosunda gibi geziyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.