Bu ülkede, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, yargı meselesine hep ideolojik bir araç gözüyle bakıldığı için gerçek anlamda adalet üretilemedi.
Bunun bedelini de solundan sağına, dindarından Alevi'sine, Türk'ünden Kürt'üne, başbakanından sıradan vatandaşına toplumun her kesimi ağır biçimde ödedi. Yaralı bir topluma döndük.
Halen ideolojik saplantılar olsa da geldiğimiz yer, artık bu gidişe bir son nokta koyma zamanıdır. Aslında AK Parti, son 17 yılda ceza yasasından, ticaret kanununa, istinaf mahkemelerinden yüksek yargının işleyişine "sorun üreten" bu sistemi değiştiren çok sayıda reforma imza attı. Ancak yetmedi.
Yetmedi çünkü aynı zaman diliminde hem eski vesayet sisteminin direnciyle karşılaştı, hem de onun yerini alan FETÖ'cü yapılanmanın derin tahribatı yaşandı.
Şimdi büyük oranda bu kuşatmadan arınan bir sürecin içindeyiz ve yargı konusunda ortak bir noktada buluşma şansımız yüksek.
Önceki gün Başkan Erdoğan'ın açıkladığı "Yargı Reformu Stratejisi" tam da böyle bir sürecin ürünü...
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül ve başta Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, ilgili bakanlıklar olmak üzere Barolar Birliği, üniversiteler ve diğer hukuk kurumlarıyla görüşerek, bu coğrafyanın değerleriyle evrensel değerleri buluşturan ve deyim yerindeyse kanayan yargı yarasına neşter vuran bir manifesto ortaya çıkartmış. Başkan Erdoğan, önce şu temel tespitin altını çiziyor: "Bu belge güven veren ve erişilebilirbir adalet vizyonuyla hazırlanmıştır. Amacımız tüm kurumlarımızın mülkiyethakkına, salahiyet hürriyetine,hukuki güvenliğe, ifade özgürlüğüne veözgürlükleri kısıtlayan diğer tüm uygulamalarakarşı duyarlı olmalarını sağlamaktır."Sonra da asıl hedefin ne olduğunu açıklıyor: "Yargı reformu belgesi, içerdiği birçokamaç ve hedefle hem vatandaşlarımızınsisteme duydukları güveni artıracakhem de daha öngörülebilir biryatırım ortamının oluşmasına yardımcıolacaktır."Yatırımla hukuk arasındaki ilişkinin nekadar önemli olduğunu son dönemde çokdaha sıcak yaşadık. Bu yaklaşım hukukunsadece bireysel arayışlarımızla değil toplumsalbeklentilerimizle de ilgili olduğunu gösteriyor.
Bunun bir ayağında da AB hedefi var. Başkan Erdoğan, o hedefe de dikkat çekti: "Bu reform belgesiyle, her ne kadarbize verilen sözler tutulmuyorsa daAvrupa Birliği tam üyelik sürecine bağlılığımızıda ifade etmiş oluyoruz. Herşeye rağmen 2005 yılından bu yanasüren müzakere sürecinin bir an öncetamamlanmasının en az bizim kadarAvrupa için de önem taşıdığına inanıyoruz."Bu temel yaklaşımla, A'dan Z'ye yargınınbütün sıkıntılı alanları ele alınmış ve çözümyolları ortaya konmuş. Bunun için de elbettezamana ve yetişmiş insana ihtiyaç var. Buaçıdan birkaç temel tespiti vurgulayalım.
En önemlisi de çok tartışılan ve bugüne kadar pek üzerinde durulmayan hukuk eğitimi meselesi... İlk kez bu konu siyasi iradenin gündemine giriyor ve yeni adımlar atılıyor.
Hukuk fakültelerinde ne yazık ki, ağırlıkla evrensel ve yerli değerlerle ilgisi olmayan, daha çok ideolojik yanı ağır basan "hukukçu" tipi yetiştirildi. Şimdi hukuk fakülteleri 5 yıla çıkartılarak nitelik öne çıkartılıyor. Bu da doğal olarak yargı sisteminin her alanına yansıyacak.
Belgedekinin çok önemli unsurlarından biri de "Belli bir kıdeme sahip hakim vesavcılara coğrafi teminatı" getirmesi...
Belgede buna benzer çok sayıda yeni öneri var ve bunların asıl amacı da yargıya güveni arttırmak ve adaletle ilgili kaygıları ortadan kaldırmak.
Siyasi irade böyle bir yol haritası ortaya koyarak önemli bir adım attı. Şimdi sıra bu yol haritasını hayata geçirecek, hukukçularda ve hukuk okumak isteyenlerde...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.