İyi bir seçim süreci yaşadık ama ne yazık ki gidişat o kadar iyi görünmüyor. Bunun nedeni de İstanbul seçimleriyle ilgili tartışma, daha doğrusu CHP'nin İstanbul Büyükşehir başkan adayı Ekrem İmamoğlu'nun seçim sonuçlarına yapılan itirazlara karşı tutumu. Bu tutum toplumda ciddi kaygı yaratıyor.
Oysa aynı İmamoğlu seçim gecesi, BinaliYıldırım'ın erken başkanlık açıklamasına çok daha serinkanlı yaklaşmış, "YSK kararlarınıbekleme" çağrısı yapmıştı.
Peki, bir gün sonra ne oldu da İmamoğlu bu kadar değişti?
İstanbul gibi önemli bir şehrin seçimlerinde aradaki fark yüzde 0.28 gibi gerçekten çok küçük olunca, bırakın kirli ellerin devreye girip sabote etmesini, doğal yapılabilecek yanlışlar nedeniyle bile itiraz etme hakkı doğar. Bu sonuçları değiştirebilir de değiştirmeyebilir de.
Ortada, sadece 21 binlik bir oy farkı var. Kesin olmayan geçersiz oy miktarı ise 400 bini aşıyor. Bırakın geçersiz oyları, somut belgelerle 17 bini aşkın oyun kaydırıldığı iddiası da var.
Böyle bir tablo varsa sonucun değişmesi için itiraz etmekten daha doğal bir şey yok. İmamoğlu adeta itiraz edilmesine öfkeleniyor. Ama daha vahim bir şey yapıyor; bir yandan hukuki sürece saygılı olduğunu söylüyor öte yandan toplumun sinir uçlarına dokunan çıkışlar, eylemler yapıyor. Sürecin geleceğine ilişkin tehlike işaretleri veriyor. Öyle ki resmi sonuçlar açıklanmadığı halde attığı her adımıyla adeta toplumsal gerilimin fitilini ateşliyor.
Anıtkabir'e gidip "İstanbulBüyükşehir Belediye Başkanı" imzasıatmak tam da öyle bir şey... İmamoğlu,toplumsal hassasiyeti bile bile bunu yapıyorve tehlikeli oyunun başrol oyuncusuoluyor.
Öte yandan bununla da yetinmiyor, yıllardır önyargılarla öfkeli hale getirilen laik kitleyi ajite edecek imalarda da bulunuyor: "İstanbul BüyükşehirBelediyesi'nden bilgisayarlar siliniyor,araçlar devrediliyor"
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Ankara'da daha somut bir el değiştirme olmasına rağmen Mansur Yavaş aynı şeyi yapmadı. Ne Anıtkabir'e gitti ne de Ankara Belediyesi'ne ilişkin ipe sapa gelmez iddialar ortaya attı. Orada da itiraz var ama sorun yok.
Sorun İmamoğlu'nun tavrında. O, sakin beklemek yerine sinir uçlarına dokunan çıkışlar yaptı. Bu acele niye? Makul bir insan, resmi süreç tamamlanıp mazbatasını almadan kendisini fiilen başkan ilan etmez, edemez. Sonuçtaneminseniz, sizi siyasi aktör yapanbu halk için en azından birkaç günbekleyebilirsiniz. Bu çok mu zor? Ayrıca yasal bir zorunluluk bu. AK Parti ne yapsın, itiraz etmesin mi? İşin belki de en tehlikeli noktası, demokratik itiraz hakkıyla sonucun değişmesi ihtimalini zora sokmak ve toplumsal gerilimin önünü açmak. Asıl korkulan da bu.
Bunu da hakkı yenilmiş havasınagirerek yapıyor. Artık siyasetin bunuaşması gerekiyor. Sağduyu çağrısı yapanbiri Türkiye'ye bunu yaşatmamalı. Butür süreçler, pusuda bekleyenleri sevindirmektenöteye geçmiyor. ABD DışişleriBakanlığı sözcüsü Robert Palladina'nınhukuki süreci beklemeden devreyegirip, "Meşru sonuçların kabuledilmesi"nden söz etmesi boşuna değil. ABD'nin meşruiyet konusundaki hassasiyetini 15 Temmuz kanlı darbe girişimine verdiği destekten, Venezüella'da kurduğu siyasi tezgahtan biliyoruz. Bu öyle hayra alamet bir hassasiyet değil.
Süreci dikkatle izlemekte yarar var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.