HAŞMET BABAOĞLU

İyi mi şimdi bu?

Kapanma arefesinde trafikteyim.
Araçlar ilerlemiyor.
Bastıran uykumu gidermek için radyoyu açıyorum...
Aşina olmadığım bir sohbet programı... Sunucu senli benli olduğu konuğuna kahkahalar arasında soruyor: "Neden başka bir konuk daha almamı istemedin? Kıskanç mısın, kibirli misin?"
Genç kadından cevap şöyle geliyor: "Hayırrrr!.. Ben çok iyi biriyim, o yüzden istemedim."
Şaka sanıyorum.
Sonra anlıyorum ki, gayet ciddi: "Hem zaten tek konuk olmayı hak ediyorum" diyor kelimelerini uzata uzata...
Eminim, bu genç kadına sorsanız Şeyma Subaşı'yla dalga geçer ama belli ki çoktan dünyaya aynı gözlükle bakmaya başlamış...

***

Bütün koltukları satın alınmış boş uçakla seyahat edişinin gerekçesini anlatırken ne demişti Şeyma Subaşı, hatırlarsınız...
"Çok değerliyim, çok özelim. Her zaman en iyisini hak ettiğimi biliyorum."
Kişisel gelişim ekolünün "kendini beğen, kendini sev, kendine değer ver" patırtısından gele gele bu noktaya geldik dayandık işte!
Görgüsüzlüğün teşhiri her türlü hak edişe kanıt sayılıyor...
Sürekli kendine dair hikayeler kurgulamak kişiyi özelleştiriyor...
Tanınmak başlı başına ve eşsiz bir değere dönüşüyor...
Senin içinde olmadığın bir dünya yok yerine koyuluyor.
Sonuç?
Bu sokak artık bir yere çıkmaz.

***

Bakıyorum da...
Gençler sosyal medya hesaplarında profil fotoğraflarının altına "her zaman en iyisini hak ediyorum" yazmaya başlamışlar bile.
Ne yalan söyleyeyim, derme çatma fotoğrafların üzerinde bu ifadeler çok dokunaklı kalıyor.
Sanki "çok söylersen olur" inancına kapılmış gibiler.
Ve belli ki hiçbiri "en iyisi" gerçekte neyin nesi, sormuyor.
"Hak etmek ne demek?" diye sorsak, hepsinin asabı bozulacak, çok hassas konu çünkü...
Ama onları da geçtim...
"İyi"yi sorup soruşturan, hatta dönüp en baştan tarif etmeye yanaşan var mı?

***

Şunu da söylemek zorundayım...
Politikacılar, ilahiyatçılar, bilim insanları, iş adamları, hukukçular konuşup duruyorlar.
Sözleri bitmek bilmiyor.
Ne var ki, günün sonunda hepsi devasa bir "gürültü"ye dönüşüyor.
Zihinleri hamur gibi yoğuran söylemler onların dilinden geçmiyor ve bunun farkında değiller.
Diziler, reklamlar, dijital oyunlar, magazin hikayeler, trendler ve diğer "arzu makinaları" gümbür gümbür çalışırken, onların anlattıklarını kaç kişi dinler?
Oturup düşünmek gerek artık...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.