HAŞMET BABAOĞLU

İnsan kafasından uydurur!

ANLAŞMAK. Aramıza "iletişim" girdiği için anlaşamıyoruz. Bir de uzmanların dahi diline pelesenk olan şu "iletişim kopukluğu" lafı var. Anlaşmamızı bu önlüyormuş. Çok bilmiş biçimde teşhis koyuluyor: "Aranızda iletişim kopukluğu var!" Onca öfke, kırgınlık, laf geçirmeler iletişimden sayılmıyormuş; mimikler, jestler bir "dil" değilmiş gibi... Oysa bu basbayağı kopmuşluk!
ARABA. Bağımlılık yapar. Dışarı çıkması, ayrılması, uzak kalması zordur. Ortamdaki ısıyı, kokuyu, sesi ayarlar; böylece karmaşık bir dünyada her şey kontrolümüzdeymiş gibi davranırız. Hele direksiyon bizdeyse, ölümümüz bile elimizin altındaymış gibidir. O hareket eder, biz ise kendimizin hareket ettiğimizi sanır ve bundan çok hoşlanırız. Aslında onun bizi kontrol ettiğini, yavaş yavaş bizi ele geçirdiğini fark ettiğimizde geç olur. Bazı sosyal bilimciler arabalarımızı "balon gibi şişkin fakat içi boş benliklerimiz" olarak tarif ediyorlar. Öyle mi gerçekten, bilemiyorum. Ama arabaların artık ev gibi bir "iç mekan" işlevi gördüğünden eminim.
DOSTLUK. Koşuşturma, mecburiyetler ve gevşek dokulu sosyal ilişkiler çağında dostluktan çok dostluğa özlem var. "Dostluğumuz bitti" denen durumlara gelince, dikkatle bakın; göreceksiniz ki, "yol" bitmiştir ve sona eren "yoldaşlık"tır.
GECE. Kim demiş karanlık diye! Geceyi karanıkla özdeşleştirenlere şaşarım. Işıl ışıldır. Zihni aydınlatır.
HAKLI ÇIKMAK. Küçümsenmesinde mutlaka fayda olan bir haz.
UYDURMAK. Hiroshi Ishiguro'yu biliyor musunuz? "Dünyanın en çekici robotları"nı üreten bilgisayar mühendisi. Hatta aşrı gerçekçi görünüşte, üzerinde siyah-beyaz desenli bir bluz ve mavi eşarplı bir Japon kadını robotuyla meşhur... Harvard'lı ünlü psikologlar bu robotta "ikna edici bir kişilik" bile bulduklarını söylediler. Böyledir, insan kafasından uydurur! Robotlara değil, başka insanlara bakarken de böyle "uyduruyor" ve sonra inanıyoruz.
VİTRİN. Nietzsche sanki sosyal medya çağındaymış gibi yazmış: "Biz, başkalarının bize uygun gördüğü sözde özelliklerimizi sürekli düzene sokan, gizleyen ya da ortaya çıkaran vitrinler gibiyiz- kendimizi kandırmak için." (1881. Tan Kızıllığı)

***

KISA BİR ARA
Sevgili okurlarım, azıcık uzaklaşmanın zamanıdır. Bir hafta yokum. Sonra görüşmek üzere, sağlıcakla kalın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.