Onlar... Ve millet!
Halkı folklorik bir gerçeklik...
Dini kişisel bir mesele...
Devleti bir grup imtiyazlı seçkinin tankı, topu, bürokratı sanarak...
Ara sıra bunların her birinden sızlanıp birbirine "kültürlü insan" muamelesi çekerek ve "muasır medeniyet seviyesi" karşısındaki ezikliklerini görmezden gelerek...
Yaşayıp gidiyorlardı.
Siyasetçi önünde ceket ilikleyip yerlere eğilip arkalarından atıp tutuyorlardı.
Paşalar önünde hazır ola geçip arkalarından "bunlar da hiç gelişmiyorlar yahu, asla Batı demokrasileri gibi olamayacağız" diye söylenmeyi seviyorlardı.
Hele bir de sermaye oligarşisinden parmakla sayılan ailelerden birinin dış kapısının dış mandalı bir akrabaları varsa...
Değmeyin keyiflerine...
Acıklıydı halleri ama ne güzel ki, bunu hiç bilmiyorlardı.
Kişisel gelişim kitapları okuyup yıllar boyu yerinde saymak; astronomi öğreneceğim diye başlayıp astrolojiye takılmak...
İki aforizma, üç seyahat, çocukların "iyi eğitimi" falan neye yetmezdi ki!
Bütün bunlar onlar için üretilmişti.
Ölüm mü?
Daha yaşarken korkudan ölüyorlardı zaten.
Cenazelerini nasıl kaldıracaklarını bilemiyor ama neyse ki çarşıdan (halktan) birkaç esnaf destek çıkıyordu da, halledebiliyorlardı.
Dünyaya "fırlatılmış" gibiydiler ama "neden bu coğrafyaya fırlatıldıklarını" sorgulamaya çalışıp kahroluyorlardı.
Aralarından "bir dakika, işin doğrusunu öğrenelim" diyeni unutulmaya terk ediyor ya da açıkça dışlıyorlardı.
Sessizliğe ittikleri, görmezden geldikleri, hamasetin içinde boğdukları millet 2002'de koptu geldi...
Siyaseten tecessüm etti ve iktidara yürüdü.
Üstelik bu kana, cana, dile, kemiğe bürünüş süreci her seçimde, her referandumda biraz daha gelişti.
17 Nisan bu sürecin tamamlanışının ilk adımı olacak.
Seçkinci tayfanın büyük mütefekkiri(!) dün yine "nohut-makarna paketleri"ne bağlamış olayı...
Yarınki referandumda bu paketler etkili olacakmış!
Kafa hâlâ bu.
Böyle gelmiş gidecek.
Bitmez tükenmez bir "demans" hali.
Biz de boşuna dil mi tüketiyoruz ne!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)
- Tam o noktadan başlayın! (18.04.2024)
- Sahnedeki denge bozulur mu? (16.04.2024)
- Bayram tatilinde halk dersleri (15.04.2024)
- Dalgıçlık zamanı... (13.04.2024)