İstanbul'da "Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi" düzenlendı! Esra Albayrak'tan anne ve babalara çağrı
NUN Okulları tarafından 2018 yılında hayata geçirilen geleneksel “Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi”, bu yıl beşinci kez düzenlendi. Her yıl eğitim alanında yenilikçi bakış açılarını gündeme taşıyan zirve, bu kez “Eğitimde Dekolonizasyon” temasıyla katılımcılarını ağırladı. Ahaber.com.tr editörü Büşra Arga zirveden detayları aktardı.
Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi'nin 5'incisi 1 Kasım 2025 tarihinde "Eğitimde Dekolonizasyon" başlığıyla NUN Okulları Beykoz Kampüsü'nde gerçekleştirildi.
NUN Eğitim ve Kültür Vakfı'nın ev sahipliğinde düzenlenen zirve, eğitimciler başta olmak üzere eğitimin her alanından katılımcıları bir araya getirdi.
İşte Ahaber.com.tr editörü Büşra Arga'nın da katıldığı zirvede yaşananlar:
EĞİTİMDE 1 ADIM ÖTESİ ZİRVESİ, BEŞİNCİ KEZ DÜZENLENDİ
NUN Eğitim ve Kültür Vakfının düzenlediği Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi’nin beşincisi, 1 Kasım 2025 tarihinde gerçekleştirildi. “Eğitimde Dekolonizasyon” temasını merkeze alındığı zirvede, katılımcılara uzman isimlerin rehberliğinde yeni bakış açıları sunuldu. Türkiye’nin dört bir yanından gelen 700’e yakın kişinin katıldığı zirvede, sömürgeci kalıplardan arınmış, özgün ve yerli bir eğitim tahayyülünün yeniden kurulmasının gerekliliğine vurgu yapıldı.
“EĞİTİMDE SÖMÜRGESİZLEŞME EN BÜYÜK ÜMİDİMİZDİR”
NUN Okulları Beykoz kampüsünde gerçekleşen Eğitimde Bir Adım Ötesi Zirvesi, Dr. Esra Albayrak’ın hoş geldiniz konuşması ile başladı. Albayrak, günümüzde eğitim sistemlerinin, bilginin, kimliğin ve geleceğin inşasındaki rolü nedeniyle kökenlerini sorguladığını belirterek, “Bilgi hiçbir zaman nötr değildir; her zaman bir coğrafyanın, bir iktidarın, bir dilin ve bir dünya tasavvurunun izlerini taşır” sözleriyle eğitimin taşıdığı yönlendirici etkiye dikkat çekti.
Sömürgeci mirasın eğitimde yarattığı ayrıştırma, eşitsizlik ve Batı-merkezli üstünlük iddiasına değinen Albayrak, “Düşüncelerimizi başkalarının kavramlarıyla ifade etmeye zorlandıkça, iç sesimiz kısılır; dillerimiz zenginliğini, toplumlarımız özgünlüğünü, bireyler ise problemlerle baş etme kabiliyetlerini kaybeder” diyerek, eğitimin hakikati aramanın, ortak insanlık zeminini kurmanın ve zihni özgürleştirmenin aracı olması gerektiğini vurguladı.
Konuşmasında ayrıca, “Eğitimde dekolonizasyon, yalnızca tarihsel bir hesaplaşma değil, özgürce ve kendi köklerinden güç alarak geleceğe kendi irademizle yön verme mücadelesidir” ve “Bizler, hakikati herhangi bir topluluğun tekelinden kurtarmak; bilginin, insanın ve kültürün çok katmanlı doğasını yeniden görünür kılmak için buradayız” sözleriyle de zirvenin amacını ve vizyonunu ifade etti.
Albayrak, sözlerini “Eğitimde sömürgesizleşme tartışmasının ülkemizde ve dünyada; adaletin, merhametin ve hakikatin yeniden filizleneceği bir zemin oluşturması en büyük ümidimizdir” diyerek tamamladı.
Zirve, Filistinli büyük eğitimci ve düşünür Dr. Munir Fasheh’in "Eğitimin Dekolonizasyonu: Hayatın Merkezine Yeniden Hikmeti Koymak" başlıklı konuşması ile devam etti. Fasheh, Batı-merkezli bilgi anlayışına karşı çıkarak, yerel bilgeliğin ve yaşamla bütünleşik öğrenmenin önemini dinleyicilere aktardı. Fasheh’in ardından kürsüye gelen Prof. Dr. Mustafa Gündüz, “Zihinlerimizdeki Müfredat: Kimin Hikâyesini Öğreniyoruz?” başlıklı konuşmasıyla müfredatın dekolonizasyon sürecindeki rolünü ve yerel hikâyelerin önemini derinlemesine inceledi.
Sonrasında, zihinsel tahakkümün günümüzde en hızlı ve en görünmez yayıldığı alanın dijital dünya olduğunu vurgulayan Millî Eğitim Eski Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, “Dijital Bağların Dekolonizasyonu” başlıklı konuşmasını yaptı. Selçuk, dijital çağda bilginin kaynağını ve mahiyetini sorgulatırken, zihinsel kolonizasyonun dijital dünyada en hızlı ve görünmez yayıldığına dikkat çekti. Selçuk’un ardından Dr. Nihal Fırat Özdemir, “Dekolonizasyon Perspektifinden Bilim Tarihini Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşmasıyla, bilim tarihinin sömürgeci bir hiyerarşi yaratma aracı olarak kullanılmasına karşı, bilim köklerini sadece Batı’ya indirgeyen anlatının dekolonizasyonun en önemli savaş alanlarından biri olduğunu belirtti.

EĞİTİMDE BİLGİ ANLAYIŞINI YENİDEN SORGULANDI!
Geleneksel ve modern ilerlemeci yaklaşımlar arasında sıkışan eğitim sisteminin özgün sentezini anlatmak üzere, Prof. Dr. Recep Şentürk “Multiplex Eğitim: Geleneksel ve İlerlemeci Yaklaşımların Ötesinde Eğitimi Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşmasında kolonyal eğitimin etkilerine değinerek “Kolonyal eğitim bize ne yaptı? Kısaca kolonyal eğitim bizim çok katmanlı varlık, bilgi, hakikat, insan anlayışımızı; tek katmanlı varlık, bilgi, hakikat anlayışına çevirdi” sözleriyle klasik eğitimdeki çok boyutlu vizyonun modern sistemde nasıl daraltıldığını vurguladı. Bu bağlamda, klasik İslami eğitimin temel amacı “insan-ı kâmil” yetiştirmekken kolonyal ve modern eğitim anlayışının önceliğinin “vatandaş” veya bürokrasi ve ekonomi için eleman yetiştirmek olarak değiştiğine dikkat çekti. Şentürk, ideal insan profilini açıklarken “Kâmil insan, nefsi mutmain olan insan, hevânın tahakkümünden, hevânın kontrolünden kurtulmuş, aklı kendisine hâkim kılmış olan bir insandır” sözleriyle bu vizyonu özetledi.
Türk eğitiminin uluslararası alandaki yüzlerinden olan Mahmut M. Özdil ise, “Anadolu'dan Farklı Coğrafyalara: Maarif Hikâyeleri” ile Türkiye’nin köklü eğitim tecrübesinin uluslararası alandaki izlerini aktardı.
Zirvenin ikinci bölümünde, değerli tarihçi ve düşünür Prof. Dr. Halil Berktay, “Gecikmiş/Yetişmeci Modernleşme Mecralarında, Öğretimin Kurumlaşma, İçerik ve Metot Sorunları” başlıklı konuşmasıyla modernleşme tecrübesinin eğitim sistemlerimiz üzerindeki etkilerini analiz etti. Enstitü Sosyal Genel Koordinatörü Dr. İpek Coşkun Armağan, “Zihnin Dekolonizasyonu: Düşüncenin Haritasını Yeniden Çizmek” konuşmasıyla, kendi düşünme biçimimizi, kendi kavramlarımızla yeniden inşa etmeden gerçek bir dekolonizasyondan bahsedilemeyeceğini vurguladı. Yazar Halil İbrahim İzgi ise, “Bir Kahraman Arıyorsan, Kendi Hikâyene Bak” başlığıyla, kendi hikâyelerimizi onurlandırmanın öz güvenli nesiller yetiştirmenin temel şartı olduğunu söyledi. Son olarak, Prof. Dr. Nilüfer Pembecioğlu, “Çocuklarımızı Kim Kodluyor?” başlıklı konuşmasıyla dijital çağda çocukların zihinlerinin görünmez algoritmalar tarafından kodlanmasına dikkat çekti.
Zirvenin sonrasında eş zamanlı olarak gerçekleştirilen 12 çalıştaya katılımcılar yoğun ilgi gösterdi.
Doç. Dr. Turgay Öntaş, Dr. Abdullah Uğur, Dr. Sümeyra Uzun, Doç. Dr. Zeynep Yıldız, Dr. Oğuz Köklü, Refika Angkasa, Münibe Yılmaz, Güllü Buzunoğlu, Bekir Cantemir, Sümeyye Öztürk Ulu, Mehmet Büyükçorak, Yüce Gümüş ve Volkan Levent Akgünlü tarafından gerçekleştirilen çalıştaylar, eğitim bilimlerinden sanata, matematikten psikolojiye kadar geniş bir yelpazede "Dekolonizasyon" temasını merkeze aldı.
Uzman isimler, geleneksel eğitim paradigmalarını sorgulayarak, “Ölçme ve Değerlendirme Sistemlerindeki Sömürgeci Paradigmalar”, “Dilin Dekolonizasyonu”, “Matematik Eğitiminde Dekolonizasyon” ve “Psikolojik Danışmanlıkta Dekolonizasyon” gibi kritik konularda derinlemesine analizler ve uygulamalı atölyeler sundu.
Zirve Kapsamında Düzenlenen İlhami Atalay Sergisi, Sanatın Yerli ve Özgün Duruşunu Yansıttı!
Katılımcılar, “Eğitimde Dekolonizasyon” teması kapsamında, sanatı bir kimlik beyanı ve varoluş mücadelesi olarak gören usta sanatçı İlhami Atalay'ın eserlerinden oluşan özel bir sergiyle buluştu.
1960’lardan bu yana Batı merkezli sanat dayatmalarına karşı duruş sergileyen ve “Yerel olmadan evrensel olunmaz” ilkesiyle bu toprakların kimliğini taşıyan Atalay'ın eserleri, sanatın bir direniş biçimi olabileceğini ve zihinsel özgürleşmenin görsel dil aracılığıyla nasıl mümkün olduğunu göstermeyi amaçladı.
Sergi, ziyaretçilere unutturulmak istenen estetik bilincini, yerli ve hakiki olanı yeniden hatırlatan güçlü bir görsel dil sundu.

Eğitimde 1 Adım Ötesi Kurum, Eser ve Dijital İçerik Ödülleri İlk Kez Takdim Edildi!
Zirve kapsamında bu yıl ilk kez “Eğitimde 1 Adım Ötesi Kurum, Eser ve Dijital İçerik Ödülleri” de takdim edildi. Bu ödüllerle, toplumsal farkındalığı artırmak ve dekolonizasyon vizyonunu ulusal ve uluslararası ölçekte somutlaştıran öncü çalışmalar görünür kılındı. Eğitimde 1 Adım Ötesi 2025 Dijital İçerik Ödülü, dijital çağın yüzeyselleştirici bilgi akışına karşı düşünceyi kökleriyle buluşturan çalışmalarıyla Klasik Düşünce Okulu'na verildi ve ödülü temsilen, Klasik Düşünce Okulu Genel Koordinatörü Halit Çelikyön aldı.
En İyi Kurumsal Girişim Ödülü ise İslam medeniyetinin bilimsel mirasını sistematik biçimde ortaya koyan ve bilginin sömürgeleştirilmiş anlatılarını dönüştüren İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ne takdim edildi ve ödülü Müze Müdürü Sayın Tuğba Gül kabul etti. En İyi Eser Ödülü ise kültürel üretim ve temsillerdeki iktidar hiyerarşilerini cesurca ele alan "Bias in Popular Culture" adlı kitabıyla Anas Al-Sheikh-Ali’ye verildi.
Zirvenin en anlamlı anlarından biri, araştırmalarını tarihin adaletine ve insanlığın ortak mirasına adamış büyük bilim tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin'e takdim edilen Onur Ödülü oldu. Yüzyıllardır tek yönlü anlatılan bilim tarihinin tahakkümünü sarsan, İslam bilim mirasını gün yüzüne çıkaran ve kurduğu müze ile bu mirası gelecek nesillere aktaran merhum Sezgin, törende saygı ve rahmetle anıldı.
Zirve’de, Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri Sahiplerini Buldu!
Türkiye genelinde öğretmenlerin yenilikçi projelerini ödüllendiren Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri, bu yıl ikinci kez sahiplerini buldu. Eğitimdeki geleceği şekillendiren projelerle, öğretmenlerin topluma ve öğrencilere kattığı değerler ödüllendirildi. Ödül töreni, geçen yıl olduğu gibi Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi'nde gerçekleştirildi.
Bu yılın ana temasını oluşturan dekolonizasyon odaklı projeler arasında, birincilik ödülünü Abdulsamet Ağdaş, Eğitim Kuramları ve Pedagojik Yaklaşımlarda Dekolonizasyon kategorisindeki "Kavramsal Analiz Atölyesi" projesiyle; ikincilik ödülünü Ahmet Göktuğ Kılıç ve Merve Bakır, Kültür ve Sanat Eğitiminde Dekolonizasyon kategorisindeki "Zihin Atölyesi: Dijital Estetik" projesiyle; üçüncülük ödülünü Mustafa Ali Kaya, Eğitsel İçerikler ve Ders Kitaplarında Dekolonizasyon kategorisindeki "Altın Çağın Mirası" projesiyle kazandı.
Öğretmen Ödülleri, eğitimde inovasyonu destekleyerek öğretmenleri onurlandırmayı ve yeni fikirlerin yayılmasını sağlamak amacıyla her yıl düzenlenecek.
Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi, Sorgulamaya ve Sorgulatmaya Devam Edecek!
NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tayfun Kındap zirve için, “Bizler için hakikati arama ve ortak bir insanlık zemini kurma potansiyeline sahip olan eğitim, sömürgeci düşüncenin dayattığı ayrıştırmanın değil; zihni özgürleştirmenin yegâne aracı olmalıdır. Bu zirveyle birlikte kendi kültürel zenginliğimizden ve yerel hikmetimizden beslenerek, çocuklarımızı hakikatle barışık, vicdanı diri bireyler olarak yetiştirmenin yollarını aradık.” dedi.
Bildiklerini ve tecrübelerini cömertçe paylaşan değerli konuşmacılar sayesinde bilginin, gerçekliğin ve en önemlisi eğitimin amaçlarının ve araçlarının sorgulandığını söyleyen Kındap konuşmasını, “Sürekli olarak geliştirdiğimiz ve dönüştürdüğümüz Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvemizi, daha da büyüterek eğitimcilerin ve eğitime gönül veren herkesin ilham alacağı, öğreneceği ve ezberlerini yeniden sorgulayacağı bir platform hâline getirmeye devam edeceğiz.” diyerek sonlandırdı.
KURUM, ESER VE DİJİTAL İÇERİK ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
“Eğitimin gerçek gayesi nedir?” sorusu ile yola çıkan, gerçek insana temas eden, insanın kendisiyle, tabiatla, yaratıcısıyla ilişkisini derinden düşünmeye davet eden, eğitimin amaç ve araçlarının sorgulanması gerektiğini savunan, böylece ezberleri yeniden sorgulamaya imkân sağlayan Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da eğitim dünyasında derinlikli bir düşünme alanı açtı.
Bu yıl zirve kapsamında ilk kez “Eğitimde 1 Adım Ötesi Kurum, Eser ve Dijital İçerik Ödülleri” takdim edildi. Eğitimde yenilikçi düşünceleri, köklü bilgi mirasına sahip çıkmayı ve insanı merkeze alan çalışmaları görünür kılmayı amaçlayan ödüller, “Kurum Ödülü”, “Eser Ödülü” ve “Dijital İçerik Ödülü” olmak üzere üç kategoride verildi.
Eğitimde 1 Adım Ötesi Dijital İçerik Ödülü'ne, dijital çağın yüzeyselleştirici bilgi akışına karşı, düşünceyi kökleriyle yeniden buluşturan ve geçmişimizdeki bilgeliği yeniden açığa çıkaran çabalarıyla Klasik Düşünce Okulu layık görüldü. Kurumu temsilen ödülü, Klasik Düşünce Okulu Genel Koordinatörü Halit Çelikyön aldı.

Eğitimde 1 Adım Ötesi Kurumsal Girişim Ödülü, İslam medeniyetinin bilimsel mirasını sistematik biçimde ortaya koyan, bilgi tarihine hakkını teslim eden ve bilginin sömürgeleştirilmiş anlatılarını dönüştüren kıymetli bir kurum olan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ne verildi. Bu kıymetli müzenin kurucusu, ömrünü İslam bilim ve teknoloji tarihini tanıtmaya adayan büyük bilim tarihçisi merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin’in rahmetle anıldığı törende, ödülü temsilen Müze Müdürü Tuğba Gül teslim aldı.
Eğitimde 1 Adım Ötesi Eser Ödülü, kültürel üretim ve temsillerin uzun süredir görünmez iktidar, bilgi ve kimlik hiyerarşileri tarafından nasıl şekillendirildiğini cesurca ortaya koyan çalışması “Bias in Popular Culture” adlı kitabıyla Dr. Anas Al-Sheikh-Ali’ye verildi.
Zirvenin en anlamlı anlarından biri, araştırmalarını tarihin adaletine ve insanlığın ortak mirasına adamış büyük bilim tarihçisi Prof. Dr. Fuat Sezgin'e takdim edilen Onur Ödülü oldu. Yüzyıllardır tek yönlü anlatılan bilim tarihinin tahakkümünü sarsan, İslam bilim mirasını gün yüzüne çıkaran ve kurduğu müze ile bu mirası gelecek nesillere aktaran merhum Sezgin, törende saygı ve rahmetle anıldı.
EĞİTİMDE 1 ADIM ÖTESİ
Türkiye genelinde öğretmenlerin özgün, fark yaratan ve eğitime değer katan projelerini ödüllendiren Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri, Enstitü Sosyal’in katkılarıyla ve NUN Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından bu yıl ikinci kez sahiplerini buldu. Eğitimin geleceğine yön veren projeler ile öğretmenlerin topluma ve öğrencilerine dokunan çalışmaları ödüllendirildi.
Birincilik ödülü, Kavramsal Analiz Atölyesi projesiyle Abdulsamet Ağdaş’a verildi. Proje, Eğitim Kuramları ve Pedagojik Yaklaşımlarda Dekolonizasyon kategorisinde, epistemik adalet ilkesini pedagojik bir yaklaşıma dönüştürmeyi ve öğrencilerin düşünce üretiminde Avrupa merkezli kolonyal içeriklerden bağımsızlık kazanmasını hedefliyor. Ağdaş’a ödülünü İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü Doç. Dr. Murat Mücahit Yentür takdim etti.
İkincilik ödülü, Zihin Atölyesi: Dijital Estetik projesiyle Ahmet Göktuğ Kılıç ve Merve Bakır’a verildi. Proje, Kültür ve Sanat Eğitiminde Dekolonizasyon kategorisinde, eğitim pratiklerinde hâlâ etkisini sürdüren sömürgeci düşünce kalıntılarını eleştirel bir bakışla görünür kılmayı ve bu kalıntıların etkisiyle gölgelenen yerel bilgi birikimini, Türkiye’nin zengin kültürel mirasını ve Anadolu merkezli estetik değerleri yeniden merkezileştirmeyi amaçlıyor. Kılıç ve Bakır’a ödüllerini, Prof. Dr. Tamer Yılmaz takdim etti.
Üçüncülük ödülü, Altın Çağın Mirası projesiyle Mustafa Ali Kaya’ya verildi. Proje, Eğitsel İçerikler ve Ders Kitaplarında Dekolonizasyon kategorisinde, İslam medeniyetinin bilim tarihinde oynadığı merkezi rolü ve “Orta Çağ’ın Karanlık Çağ” olduğu yönündeki yaygın ve yanlış algıyı değiştirmeyi ve Batı-merkezli bilim anlatısını kırmayı hedefliyor. Kaya’ya ödülünü, NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tayfun Kındap takdim etti.
Eğitimde 1 Adım Ötesi Öğretmen Ödülleri, ülkemizin ve dünyamızın geleceğine katkıda bulunacak, ahlaklı ve bilinçli, sorumluluk hissi taşıyan, entelektüel ve estetik bakış açısına sahip, vizyon sahibi genç nesiller yetiştirmek amacıyla kurulan NUN Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından her yıl düzenlenerek geleneğe dönüşmeyi hedefliyor.
Eğitimin geleceğine dair ilham kaynağı olmayı hedefleyen, projeleri ile fark yaratan tüm öğretmenleri onurlandırarak diğer eğitimcilere de yol gösteren Öğretmen Ödülleri, eğitimde inovasyonu desteklemeye ve eğitim dünyasına ilham veren projeler için paylaşma platformu olmaya devam edecek.
"KENDİ HİKAYEMİZİ YAZIYORUZ"
Akademisyen yazar Dr. Nihal Fırat Özdemir, Ahaber.com.tr editörü Büşra Arga’nın sorularını yanıtladı.
Özdemir, “Eğitimde dekolonizasyon diyoruz. Eğitimde dekolonizasyonun amacı ne? Bizim asıl amacımız Batı sömürgeciliğinden kurtulmak mı yoksa milli eğitim modelimizi köklerimize, kültürel değerlerimize uygun bir şekilde entegre ederek hayata karıştırmak mı?” sorusuna “Bu soruya hepsini birden içine alacak bir şekilde cevap vereyim. Aslında dekolonizasyonla yapmak istediğimiz, özgüvenimizi inşa etmek, önce özgüvenli olmak ve kolonyal fısıltılara, yani "biz yapamayız", "zaten yapamadık", "bizden ne olur ki" gibi küçümsemeyi içselleştirilmiş bu tür fısıltılara kulakları tıkamak, kendine güvenerek ve bu güvenin kaynaklarını da öğrenerek, bunu bilgiyle yücelterek, çünkü bunun için gerekli bütün kaynaklara da sahibiz, bunun için gerekli bir bilgi coğrafyası üzerinde yaşıyoruz, büyük bir kültürler geçişinin yaşandığı bir coğrafya üzerinde yaşıyoruz. Yeter ki ilgi gösterelim. İlgi gösterdiğimizde bu bilgi de birlikte gelecek. Yani ne yapacağız? Önce fark edeceğiz, sonra bu fark ettikten sonra sahipleneceğiz ve sahiplendikten sonra da birlikte inşa edeceğiz. Yani özgüvenle bir özgeçmiş yazacağız ama bilgiye dayalı. Batı merkezli bir hikayede biz figüran değiliz. Aslında biz kurucu kadrodayız. O halde bu hikayeyi biraz da kendi gözümüzden, kendi dilimizden anlatmaya çalışacağız. Yani oryantalistleri dinlemiyoruz, oksidentalist bir söylemle biz de kendi hikayemizi yazıyoruz.” yanıtını verdi.

"GAZZE BİZİM İÇİN MAALESEF HEPİMİZ İÇİN KANAYAN BİR YARA"
Akademisyen yazar Dr. Nihal Fırat Özdemir, Ahaber.com.tr editörü Arga'nın "Peki bizim sömürgeciliği yaşadığımız ve hemen hemen iki yıldır da gözler önünde olan bir Gazze meselemiz var. Gazze'de çocuklarımız şehit ediliyor. İçler yani görüntüleri izlemeye içimiz kaldırmıyor. Asıl oradaki çocukların eğitim hakları ellerinden alındı. Bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?" sorusunu da yanıtladı.
Özdemir, "Ben ayrı görmüyorum, hepimiz bu coğrafyanın çocuklarıyız. Orada olan bize de olmuş sayılır ve gerçekten dediğiniz gibi üzerine konuşma, konuşamıyoruz bile yani çünkü bir şey de yapamadığımız için aynı zamanda üzülüyoruz. Elimizden geleni yapmaya çalışsak da Gazze bizim için, maalesef hepimiz için kanayan bir yara. Belki şöyle düşünülebilir, tabii ben kendi alanım üzerinden ve daha inşa edici bir konuşma yapacak olursam şöyle düşünüyorum Gazze ile ilgili. Aslında burası Bereketli Hilal sınırları içerisinde, Mezopotamya toprakları içerisinde ve ilk alfabenin, Ugaritik alfabenin oluştuğu bir coğrafya, medeniyetin aslında oluştuğu bir coğrafya ve bizim hep birlikte kendimizin ne olduğunu tekrar hatırlayıp ve birbirimizle olan o çatışmaları asla yani kenara bırakıp, birbirimize güvenerek yine tek bir vücut olarak bu coğrafyayı birlikte ayağa kaldırmamız gerekiyor. Çünkü aslında bu sömürülerle, savaşlarla, saldırılarla sürekli yıpratılıyoruz ve bu arada birbirimizle de bir birlik kuramıyoruz. Oysa İslam medeniyetinin ilk kuruluş dönemi aslında adalet, himaye ve hoşgörü üzerine yükselmiş bir medeniyet. Bu birliği o coğrafyada oluşturmuş bir medeniyetin çocuklarıyız. Tekrar o birliğe ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
ALBAYRAK'TAN AİLELERE ÇAĞRI!
Esra Albayrak Ahaber.com.tr'nin sorusunu yanıtlarken, anne ve babalara da çağrıda bulundu. Albayrak, Ahaber.com.tr editörü Büşra Arga'nın "Burada devlete ve öğretmenlerimize, eğitim birimimize çok önemli bir görev düşüyor. Ama ailelere de aynı zamanda çok büyük bir görev düşüyor diye düşünüyorum. Ailelere çağrınız ne olur burada?" sorusuna Ailelere çağrım önce kendilerini yetiştirmek olur. Gerçekten anne babaların bizim önümüze hazır konan pedagojileri sorgulayarak işe başlamaları lazım. Yakınlarda bir kitap vardı, Anne Baba Cumhuriyeti olabilir ismi. Orada onu anlatıyor. Aslında şunu söylemek istiyorum. Anne babaların kendi bilgeliklerini kaybettiği bir dönemde yaşıyoruz. Yani hemen hemen her şeyin bir uzman eline teslim edildiği bir çağda yaşıyoruz. Bunun da bir yanılsama olduğunu aslında dekolonizasyon düşüncesi bize gösteriyor. Çünkü geldiğimiz döneme kadar bizler bir üst nesilden aktarım yaparak aslında bizden sonraki nesli nasıl yetiştireceğimize dair kalıplara sahiptik. Yaşadığımız dönemde ise biraz dijitalleşmenin biraz işte yapay zekanın da hızlandırdığı bir süreç tabii bu. Anne babaların bilhassa kendilerini gerçekten güçsüz hissettiğini görüyorum. Kendilerine güvenmediklerini, ciddi bir özgüven kaybı yaşadıklarını görüyorum. Bunu aşmanın yolunun yeniden kendi kökleriyle temas kurarak aslında üzerlerine bocalanan bilginin bir tek merkezli bir dünyanın ürünü olduğunu görmeleri ve belki orada problem olarak anlatılan problemin bizim problemimiz olmayabileceğini gözlerini açmaları gerektiğini düşünüyorum. O ihtiyaç bizim ihtiyacımız olmayabilir. Dolayısıyla sorgulayarak bilgiyi almaları, mukayeseli öğrenmeyi hem kendileri için hem evlatları için bir metot haline getirmelerini tavsiye ediyorum. Herhangi bir alanda çalışma yaparken sanat olabilir, müzik olabilir karşılaştırmalı, orada da karşılaştırmalı olsunlar. Batı müziğini dinlemeyelim diye bir şey yok. O da bir zenginlik, çok büyük bir zenginlik. Batı sanatı. Ama Batı sanatını taklit ederek Batı’nın önüne geçmek gibi bir hikayeye inanmıyoruz. Yani biz kendi değerlerimizle insanı kendi bakış açımızla eğer sanata farklı bir yorum getirebilirsek bunun batıda da daha muteber olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla ailelere bence temelde düşen şey o sorgulayıcı bakış açısını ve karşılaştırmalı kültürü aile hayatları içinde de harekete geçirmek olur." şeklinde yanıt verdi.
ESRA ALBAYRAK AHABER.COM.TR'NİN SORUSUNU YANITLADI
NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Esra Albayrak, Ahaber.com.tr'nin "Türkiye Yüzyılı vizyonu merkezinde özgüvenli ve milli şura sahip bir nesil yetiştirmeyi planlıyoruz. Peki yeni milli eğitim modeli hedefine giderken batıdan arınmış bir sistemi mi hedefliyoruz? Yoksa köklerimizden beslenen özgün bir model mi hedefliyoruz?" sorusunu yanıtladı.
Albayrak, "Aslında burada çok teşekkür ederim. Çok önemli bir soru. Burada yanlış anlaşılan bir konuyu da açıklığa kavuşturmak isterim. Çünkü dekolonizasyon dediğimizde böyle bir anti batıcı söylem ya da işte kökten bir yapı söküm algılayanlar olabiliyor. Yani var olan bütün yapıyı bozalım, parçalarına ayıralım, ondan sonra her şeyi tartışılır hale getirelim. Bizim yapmak istediğimiz şey bu değil. Biz kazanımlarıyla insanlık tecrübesini önemsiyoruz. Ama bu kazanımların tamamını tek sesli bir merkezden yönetme fikrine karşıyız. Dolayısıyla kendi seslerimizle insanlık tecrübesinin geleceğine daha özgün katkılar sunabileceğimizi, daha farklı daha özgün çözümler üretebileceğimize inanıyorum. Konuşmamda az önce söyledim yani varoluşsal olarak insana farklı değer atfeden insan tiplerinin hayata ve eğitime atfettikleri değer de, anlam da değişecektir. Dolayısıyla o çeşitliliği görmek gerektiğini ve o çeşitlilik içinde insanların birbirleriyle temas halinde olmalarının anlamlı olduğunu, bir hiyerarşik ilişki değil bir saygı çerçevesinde, Münir Hoca’nın konuşmasında bahsettiği gibi, insanın insana değer verdiği, bilginin dekolonizasyonundan biz bilginin insanileşmesini anlıyoruz derken bunu ifade ediyoruz. İnsanın insana saygı duyması. Afrika'daki bir yerli kabilenin ürettiği bilgi, Londra'da bir akademisyenin ürettiği bilgiden daha değersiz görülmemeli. Çünkü hakikaten orada da bir gözlem var, orada da bir tecrübe var ve orada da çözülen ihtiyaçlar var. Dolayısıyla biz bu çok seslilik içinde insanlık geleceğinin daha renkli, daha güçlü, daha huzurlu olacağına inanıyoruz." dedi.
"DİL VE DÜŞÜNCE ÜZERİNDEKİ PRANGALARI KALDIRMAK GEREKİYOR"
Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Ömer Faruk Yelkenci A Haber’in sorusunu yanıtladı. Ahaber.com.tr editörü Büşra Arga, Yelkenci’ye “Zihinlerdeki bağımsızlık için yalnızca müfredat değişikliği yeterli mi yoksa kökten bir zihniyet devrimi mi gerekiyor?” sorusunu yöneltti.
Yelkenci, soruya “Evet çok güzel bir soru. Kesinlikle. Tabii bir genel bir kabul var. Bu tartışılacak bir kabul. Her şeyi eğitimle halledebiliriz kabulü. Evet bir yere kadar doğru. Birçok şeyi eğitimle halledebiliriz ama öncesinde bilimsel paradigmalara gitmek lazım. Yani eğitimden geriye doğru gitmek lazım. Bilimi yeniden üretmemiz gerekiyor bu zincirleri kırabilmemiz için, zihinsel prangaları kırıp özgürlüğümüze kavuşabilmemiz için bilimi yeniden üretmemiz gerekiyor ve bilgiyi yeniden ele almamız gerekiyor. Bunu yapabilmemiz için de başka bir dekolonizasyon adımı gerekiyor. O da dil. Dil ve düşünce. Dil ve düşünce üzerindeki prangaları kaldırmak gerekiyor ve tamamen bizim kendi kavramlarımızla ürettiğimiz kendi kavramlarımızla düşündüğümüz ve ürettiğimiz bir düşünce biçimi bir felsefe ortaya koymamız gerekiyor. Bunları yaptığımızda tam anlamıyla eğitimde de bir özgürleşmeden söz edebiliriz.” şeklinde yanıt verdi.
“EĞİTİM YALNIZCA BİLGİ AKTARMAK DEĞİL”
NUN Eğitim ve Kültür Vakfının "Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi"nde "eğitimde dekolonizasyon" konusunda uzman isimlerin yer aldığı söyleşiler ve atölyeler düzenleniyor.
NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Esra Albayrak, NUN Okullarının Beykoz'daki kampüsünde düzenlenen zirvenin açılışında yaptığı konuşmada, zihinleri şekillendiren hakim anlatılara gömülü iktidar biçimleriyle hesaplaşmak için bir araya geldiklerini söyledi.
Albayrak, eğitimin yalnızca bilgi aktarmak olmadığını dile getirerek, "Bu yüzden 'Ağustos Böceği ve Karınca' hikayesini bir medeniyet çatışması olarak da okuyabiliriz. Cezayir'in, Libya'nın, Endonezya'nın, Kongo'nun, Ruanda'nın, Meksika'nın, Arjantin'in ve nihayetinde Filistin'in hikayesini anlamak için 'Ağustos Böceği'ni' daha farklı bir zihinle yorumlamalıyız çünkü onların hikayesi de yüzyıllarca 'çalışkan', 'medeni', 'ilerici' olduklarını ileri sürülen bir dünyanın altında ezilen, kendi müziği, şiiri, hikayesi ve bilgeliği unutturulmuş bir insanlığın hikayesidir." diye konuştu.
Modern eğitimin karınca metaforuyla değer sistemine göre inşa edildiğine dikkati çeken Albayrak, ders programları, sınav sistemleri ve başarı kriterlerinin hep aynı ezberi tekrar ettiğini vurguladı.
Albayrak, insanın sadece rekabetle var olmadığının altını çizerek, "İnsan, aynı zamanda düşünür, hisseder, hayal kurar. Eğitim, insanın bu çok katmanlı yapısını kuşatmadıkça insanı verimsizleştirdiği gibi ruhunu da tüketecektir. Sömürgecilik, sadece siyasal bir süreç değil. Yalnızca Batı'nın üstünlüğü üzerine kurulmuş hikayelerin sorgusuz kabulü, dinleyicileri gönüllü uygulayıcıları haline getirmek, insanlığı bir afaziye sürükler." diye konuştu.
Afazinin aynı zamanda anlamlandırma ve düşünme kabiliyetlerini de etkilediğini anlatan Albayrak, düşünceler başkalarının kavramlarıyla ifade etmeye zorlandıkça, iç seslerin kısıldığını, dillerin zenginliğinin, toplumların özgünlüğünün, bireylerin problemlerle baş etme kabiliyetlerinin kaybolmaya başladığını söyledi.
Albayrak, yapay zeka algoritmalarının çok dar bir grup şirket tarafından kontrol edildiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çağımızda eğitimde dekolonizasyon sadece geçmişte sesi kısılmış, bilgelikleri unutturulanlar için değil gelecekte biz de dahil, düşüncesi, dili ve bilgelikleri unutturulma tehlikesi altında olanlar için büyük bir ihtiyaçtır. Bugün eğitimde dekolonizasyonu konuşurken ilkesel olarak Batı karşıtı bir söylem geliştirmek, yıkıcı bir yapı sökümcülüğü yapmak, yalnızca bilgiyi Türkleştirmek ya da sadece bilgiyi İslamileştirmek gibi tepkisel bir yaklaşımdan söz etmiyoruz. Sorgulayıcı bir yaklaşımla durduğumuz yeri tanımlamak, zihnimizin koordinatlarını dikkatle konumlandırarak zihinlerimizi yeniden inşa etmekten söz ediyoruz. Zihnimizin koordinatlarını belirlerken yani düşünme biçimlerimizi yeniden haritalarken biz eğitimcilerin özellikle bilginin jeopolitiğine daha dikkatli bakması gerektiğini düşünüyorum."
Bilginin her zaman bir coğrafyanın, iktidarın, dilin ve dünyanın tasavvurunun izlerini taşıdığına işaret eden Albayrak, "Bugün bilgiyi kimin ürettiğini, dolaşıma soktuğunu takip ederseniz zihinlerinizi yöneten o gizli eli de keşfedersiniz. Bu nedenle, bilginin merkezlerinin tarih boyunca nasıl kaydığını görmek bir farkındalık eşiğidir. Bir zamanlar Horasan'da, Bağdat'ta, Semerkant'ta, Kurtuba'da ve İstanbul'da üretilen bilgi, düşüncenin, bilimin, sanatın ve maneviyatın merkezindeydi. Bu şehirler yalnızca bilgi üretim yerleri değil aynı zamanda insanlığın anlam arayışının kalbiydi." ifadelerini kullandı.
- "BİLGİNİN MERKEZİ LONDRA'YA, AMSTERDAM'A, PARİS'E, BOSTON'A KAYDI"
Albayrak, zamanla bilginin merkezinin değiştiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bilginin merkezi Londra'ya, Amsterdam'a, Paris'e, Boston'a kaydı yani bilgi üretimiyle birlikte anlamın, değerin ve otoritenin ekseni de değişti. Eğer bu kaymanın tarihsel, politik ve kültürel nedenlerini anlayamazsak maruz kaldığımız zihinsel kolonizasyonu fark etmeden sürdürecek, rotasını çizmediğimiz bir seferde başkalarının amaçlarına hizmet ederken kendimizi bulacağız. Kendimizi daimi bir mağlup olarak edilgenleştireceğiz. Gerçek özgürleşme tam da bu yüzden bilginin jeopolitiğinden geçiyor. Eğitimde dekolonizasyon, bilginin dekolonizasyonuyla başlar. O da bilginin insanileştirilmesi demektir. Bu duruşun merkezinde nefret değil adalet, yıkmak değil onarma, zıtlaşmak değil anlamı yeniden buluşturma iradesi vardır. Her insana ve insan topluluğuna saygıyla yaklaşmak ve onların insanlığa katkısını görmek vardır."
ESRA ALBAYRAK’TAN HOŞ GELDİNİZ KONUŞMASI
NUN Okulları tarafından ilk kez 10 Mart 2018'de düzenlenen geleneksel zirveye bütün eğitimciler davet edildi. Saat 09.00'da başlayan zirvede hoş geldiniz konuşmasını NUN Eğitim ve Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Esra Albayrak yaptı.
"EĞİTİMDE DEKOLONİZASYON"
Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi'nin 5’incisi bugün "Eğitimde Dekolonizasyon" başlığıyla NUN Okulları Beykoz Kampüsü'nde gerçekleştiriliyor.
BÜTÜN EĞİTİMCİLER DAVETLİ!
Türkiye’nin en özgün eğitim platformlarından biri haline gelen Eğitimde 1 Adım Ötesi, bu yıl düzenleyeceği zirve ile eğitim dünyasında önemli bir tartışmayı gündeme taşıyor. Bu yılın teması “Eğitimde Dekolonizasyon” olarak belirlendi.
Sömürgeciliğin yalnızca geçmişte kalmadığı, günümüzde de farklı biçimlerde etkisini sürdürdüğü vurgulanan zirvede; eğitim sistemlerinin Batı merkezli bilgi anlayışını yeniden üreten yapısal unsurları ele alınacak. Zirve, yerel bilgi birikimini görünür kılmayı, sömürgeci zihniyetin izlerini ortadan kaldırmayı ve kültürel çeşitliliğe saygı duyan bir öğrenme ortamı oluşturmayı hedefliyor.
NUN Okulları ev sahipliğinde 1 Kasım 2025’te gerçekleşen Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi, alanında uzman isimlerin katılımıyla yapılacak konuşmalar, söyleşiler ve atölyelere sahne olacak. Organizasyon, daha adil, eşitlikçi ve kültürel olarak duyarlı bir eğitim anlayışı için önemli bir platform olmayı amaçlıyor.
