Televizyonlara sıklıkla çıktığım dönemde bir umumi tuvaletin kapısından çıkmış, elimi yıkamak için lavaboya tam yönelmişken biri dan diye "Salih Bey..." diye seslendi. Döndüm baktım; biraz daha kaptırsa ağzı kulaklarında olacak denli "güleç" yüzlü bir yurdum insanı.
"Çok beğenerek izliyorum sizi Salih Bey..." dedi.
Kurtuluş yolu olarak "Benzettiniz galiba, insanlar çift yaratılmıştır ya hani..." demeyi zihnimden geçirmeye kalmadı, lavabodakilere dönüp "Bakın bakın, Salih Tuna" demez mi!
Kendisi tanıdı, yetmedi bir de etrafa duyuruyor!
Daha fazla rabarbaya maruz kalmadan "Acil bir işim vardı..." yollu geveleyip kendimi açık havaya attım.
Hayır yani, bir yazara tanıdığını söyleyeceğin veya iltifatta bulunacağın yer mi orası kardeşim. Nihayetinde hacet giderip çıkacağın bir lokasyon yahu. Kendini frenleyemiyorsan çık dışarı kapıda bekle bari, "tanıma" eylemine orda geçersin. Hem "Bakın bakın, Salih Tuna..." yaygarası da nedir öyle? Derdin ne; "Yazarlar da tıpkı bizim gibi küçük-büyük hacet gideriyorlar..." yollu sübliminal mesaj falan mı? Madem öyle, söyleyeyim: Yazarların okurlardan tek farkı, yazdıklarından dolayı kimi zaman soruşturmaya konu olmaları ve hatta cezaevini boylamalarıdır. Eskiden yasak kitapla yakalanan okurlar da aynı muameleye tabi tutulurlardı ya neyse...
Yolda izde AVM'de, hülasa hiçbir yerde benim tanımadığım hiçbir insanın beni tanımasını istemem.
Her şeyden evvel mevzuyu bir şekilde siyasete getiriyorlar. Siyasi gündemden bitap düşen fakir için ne kadar dayanılmaz bir durumdur, anlatamam. "Yazıyorum işte açın okuyun" nobranlığı da bizden uzaktır. Naçar, siyasetten uzak "güvenli liman" mesabesinde futbol muhabbeti açarsın.
Bundan 5-6 yıl evvel aynen böyle yaptım. Yani, "muhalif bir elemanla" siyaset konuşmamak için futbola kaçtım. Yanılmışım ki ne kadar. Eleman şappadak "Akepe futbola siyaseti soktu..." dedi. Kestirip atmak için huyuna gittim. "Hiç sorma!" dedim. Anlamadı daha da coştu: "Koç'a bile laf söylüyorlar..." dedi. "Yok canım o kadar değildir..." diye takıldım. "Hıncal Uluç 'Ali Koç insanlık suçlusudur' dedi; kendi kulaklarımla dinledim..." karşılığını verdi. Sonra da "İslamcılar hep böyle zaten" diye ekledi. "Hangi İslamcılar?" diye sordum: "Siyasal İslamcılar mı Karasal İslamcılar mı?"
Yine anlamadı.
"Ben İslamcılığı sizin kadar ayrıntılı bilemem..." dedi. "Ben de çok bilmem" dedim, "Hıncal Uluç'un İslamcı olduğunu biraz önce sizden öğrendim..."
Yukarıdaki satırları, eski hakemlerimizden Ahmet Çakar'ın geçen pazar günü Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe-Rizespor maçı dolayımında gazetemizdeki yazısından okuyunca rahmetli Hıncal Uluç yaşasaydı ne derdi diye düşündüm.
Sevgili Ahmet Çakar'dan aşağı kalmazdı. Hatta, eleştirilerinin odağında hakem değil, kuvvetle muhtemel Ali Koç yer alırdı.
Zira, Ali Koç'a kimseciklerin gözünün üstünde kaşın var diyemediği dönemde bile "Bu ülke sporunu Ali Koç mu yönetiyor?" diyen birinden söz ediyoruz.
Ben mi?
Futbol en popüler seyir sporudur denir ama maçlarda artık futbol yerine hakemleri seyretmek zorunda kalıyoruz. Bu da bana zevk vermiyor, başka ne diyeyim.
"Çok beğenerek izliyorum sizi Salih Bey..." dedi.
Kurtuluş yolu olarak "Benzettiniz galiba, insanlar çift yaratılmıştır ya hani..." demeyi zihnimden geçirmeye kalmadı, lavabodakilere dönüp "Bakın bakın, Salih Tuna" demez mi!
Kendisi tanıdı, yetmedi bir de etrafa duyuruyor!
Daha fazla rabarbaya maruz kalmadan "Acil bir işim vardı..." yollu geveleyip kendimi açık havaya attım.
Hayır yani, bir yazara tanıdığını söyleyeceğin veya iltifatta bulunacağın yer mi orası kardeşim. Nihayetinde hacet giderip çıkacağın bir lokasyon yahu. Kendini frenleyemiyorsan çık dışarı kapıda bekle bari, "tanıma" eylemine orda geçersin. Hem "Bakın bakın, Salih Tuna..." yaygarası da nedir öyle? Derdin ne; "Yazarlar da tıpkı bizim gibi küçük-büyük hacet gideriyorlar..." yollu sübliminal mesaj falan mı? Madem öyle, söyleyeyim: Yazarların okurlardan tek farkı, yazdıklarından dolayı kimi zaman soruşturmaya konu olmaları ve hatta cezaevini boylamalarıdır. Eskiden yasak kitapla yakalanan okurlar da aynı muameleye tabi tutulurlardı ya neyse...
***
Şöhreti, kuyruğuna teneke bağlanmış kediye benzeten kimdi unuttum; lakin o gün bu sözün tastamam künhüne vardım. Kıyısına geldiğim "şöhretten" ışık hızıyla uzaklaştım.Yolda izde AVM'de, hülasa hiçbir yerde benim tanımadığım hiçbir insanın beni tanımasını istemem.
Her şeyden evvel mevzuyu bir şekilde siyasete getiriyorlar. Siyasi gündemden bitap düşen fakir için ne kadar dayanılmaz bir durumdur, anlatamam. "Yazıyorum işte açın okuyun" nobranlığı da bizden uzaktır. Naçar, siyasetten uzak "güvenli liman" mesabesinde futbol muhabbeti açarsın.
Bundan 5-6 yıl evvel aynen böyle yaptım. Yani, "muhalif bir elemanla" siyaset konuşmamak için futbola kaçtım. Yanılmışım ki ne kadar. Eleman şappadak "Akepe futbola siyaseti soktu..." dedi. Kestirip atmak için huyuna gittim. "Hiç sorma!" dedim. Anlamadı daha da coştu: "Koç'a bile laf söylüyorlar..." dedi. "Yok canım o kadar değildir..." diye takıldım. "Hıncal Uluç 'Ali Koç insanlık suçlusudur' dedi; kendi kulaklarımla dinledim..." karşılığını verdi. Sonra da "İslamcılar hep böyle zaten" diye ekledi. "Hangi İslamcılar?" diye sordum: "Siyasal İslamcılar mı Karasal İslamcılar mı?"
Yine anlamadı.
"Ben İslamcılığı sizin kadar ayrıntılı bilemem..." dedi. "Ben de çok bilmem" dedim, "Hıncal Uluç'un İslamcı olduğunu biraz önce sizden öğrendim..."
***
"Bir hakem nasıl hak yer, maçı bir taraftan alıp öbür tarafa nasıl verir Türkiye canlı canlı izledi. Dün gece gördük ki Türk hakemliği, Türk futbolu için değil sosyal barış için de bir beka sorunudur..."Yukarıdaki satırları, eski hakemlerimizden Ahmet Çakar'ın geçen pazar günü Kadıköy'de oynanan Fenerbahçe-Rizespor maçı dolayımında gazetemizdeki yazısından okuyunca rahmetli Hıncal Uluç yaşasaydı ne derdi diye düşündüm.
Sevgili Ahmet Çakar'dan aşağı kalmazdı. Hatta, eleştirilerinin odağında hakem değil, kuvvetle muhtemel Ali Koç yer alırdı.
Zira, Ali Koç'a kimseciklerin gözünün üstünde kaşın var diyemediği dönemde bile "Bu ülke sporunu Ali Koç mu yönetiyor?" diyen birinden söz ediyoruz.
Ben mi?
Futbol en popüler seyir sporudur denir ama maçlarda artık futbol yerine hakemleri seyretmek zorunda kalıyoruz. Bu da bana zevk vermiyor, başka ne diyeyim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Sonraki Haber
Daha Fazla Gör
- Son dakika video izle
- Son dakika haberleri
- A Haber analiz
- Gündem haberleri
- Ekonomi haberleri
- Otomobil haberleri
- Namaz vakitleri
- Hava durumu
- İstanbul Yol durumu
- Atv canlı yayın izle
- Spor haberleri
- Foto galeri
- Son dakika emekli haberleri
- Teknoloji haberleri
- A Haber programlar
- Sabah – Takvim yazarları oku
- Kuruluş Osman izle
- Gazete manşetleri
- Instagram dondurma
- En uygun konut kredisi faiz oranları: 800 bin TL taksit tablosu
- ÖGG sınav sonuç tarihi | Özel Güvenlik sınav sonuçları ne zaman açıklanacak?
- İstanbul'da okullara kar tatili 19-20-21 Şubat | İstanbul'da okullar tatil edilecek mi, kaç gün? Valilik-MEB açıklama...
- Vapur seferleri iptal edildi mi? İDO, BUDO, ŞEHİR HATLARI... 19 Şubat Çarşamba vapur seferleri son durum
- 19-20 Şubat İptal Olan Uçak Seferleri | İstanbul Havalimanı-Sabiha Gökçen hangi seferler iptal edildi?
- Altay Kar Fırtınası geldi: İstanbul dahil Türkiye'yi kara kış saracak! 19 Şubat MGM hava durumu raporu
- ALES başvuruları başladı mı, ne zaman? ÖSYM AİS 2025 ALES/1 başvurusu nereden yapılır, ücreti ne kadar?
- Olumsuzluklara uzun süre takılmazlar! Affediciliğiyle öne çıkan burçlar
- Gece acıkınca bunu sakın yemeyin! Gece tüketilen bu besinler cildi yaşlandırıyor
- 5 çayı yanına Anadolu’nun gizli lezzeti: Çiriş otlu börek tarifi
- 2025 Ramazan kolisi fiyatları ne kadar? CarrefourSA ve Migros Ramazan kolisi çeşitleri ve içindekiler
- TEKNOFEST son başvuru tarihi ne zaman? 2025 TEKNOFEST başvuruları nereden, ansıl yapılır?