OKAN MÜDERRİSOĞLU
- 26.04.2025, Cumartesi
Bir CHP klâsiği ve tipik örneği!
Mesaj yazdım. "Beni ne kadar tanıyorsunuz da hakkımda hüküm veriyorsunuz?" diye sordum. "Sizi, Cumhurbaşkanının sadece uçağında görüyorum, zaman zaman tv programlarındaki görüşlerinizden iyi tanıyorum" şeklinde -bence pişkin- cevap vermiş. Yetmemiş bir de bana, "tarafsız gazetecilik ders notu" yazmış!
Neden? Çünkü CHP'nin mitinglerini izlememiş, yazmamışım. Yani, CHP'ye müzahir olursanız, partinin eskiden beri angaje ettiği bu akademisyen, şimdilerde taze genel başkan yardımcısı, Mülkiye hocası edasıyla sınıfı geçmemizi sağlayacak!
Dedim ki "Hocam, benim bir tarafım, dünya görüşüm var!" Ona göre, "objektiflik ne ise" işte o gerekli imiş. Bu derece ahkâm kesme yetkisini izah ederken, "Ben siyasetçiyim, tarafsız olmam gerekmez" mealinde bir gerekçenin arkasına saklanmış.
"Buyurun yüz yüze görüşelim. Bir çayımı için. Belki anlaşamamakta anlaşırız" teklifime ise henüz cevap vermiş değil. "Halkın" dediği gazetecileri kamyonet kasasında haber izletecek durumda bırakan partisi, yerel muhabirler için asgari insani şartları hazırlamaması bir yana, onlardan birini bile tanımaz, ne mücadele verdiğini bilmez!
Bizlerin, stajyerlikten itibaren medya düzenindeki o eski kalıpların arasında ezilerek ama dik durarak, ne bedeller ödeyerek bugünlere ulaştığımızı asla bilemez. Bilmesi gerekmezse de merak da etmez! Nasıl yaşadığımız konusunda asgari fikri yoktur, ihtiyaç da duymaz. Adeta iman ettiği sabit fikirleri ve sembolizmi bu gibilere yeter de artar bile!
İlk ateş ondan geldiği, birebir konuşmaya açık olmadığı için bize de iki satır yazma hakkı doğdu. Akademik tarafına, gettosunda medeni olarak anlatılan insani ilişkilerine -şimdilik- diyeceğim bir şek yok.
Ben de bir Mülkiyeli olarak… CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe'yi, peşin hükmünü sorgulayana, kutuplaştırmaya hizmet eden tarzını gözden geçirene kadar "Kaba-Tepede bir siyasi" olarak not edeceğim.
Bizler, kamuoyu önünde olan, inandığı gibi yaşamaya çalışan, kul hakkını gözeten, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın şahsında karşılık bulan adil, müreffeh, inançlı Türkiye idealine bağlı, barış içinde bir arada yaşamayı esas alan, farklılıkları zenginlik kabul eden, "Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet" ülküsünden taviz vermeyen, lâik, sosyal, demokratik, hukuk devletini asli manasıyla önceleyen, her türlü vesayete karşı, localara dayalı elitizmden ve kapalı devre sistemlerden uzak insanlarız.
Görüşlerimizin farklı olduğu insanlardan -onların bazıları gibi- nefret etmez, anlamaya çalışır, müzakere etmeye değenlerle oturur konuşur, kendimizi eleştiriye ve özeleştiriye tabi tutarız.
Konjonktürden medet uman, halk avcılığına soyunan, asli kimliğini ve ajandasını gündemdeki olayların ardına gizleyip iktidar oyunu oynayanları dahi ciddiye alır, dikkatle izleriz. Sebebi de gayet açıktır. İnsanlar gelip geçicidir. Devlet ebed müddettir! Emanete sahip olmak milletin takdir ve teveccühünden geçer. Emaneti ele geçirmek için milletin duygularını istismar taktikleri ise bizden geçmez.
Günü geldiğinde CHP'nin girdiği yol, Genel Başkan Özgür Özel'in çoklu stratejisini, CHP'ye bulaştırılan hastalıkları, elbette Ekrem İmamoğlu bahsindeki adli-siyasi iddiaları da ele alacağız. Hele şu "Terörsüz Türkiye" için tarihi adımlar atılsın, silahlar gömülsün, bugünkü toz duman biraz durulsun…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Gün, bugündür! Eteklerdeki taşlar dökülsün Samimi olanlar ayrışsın! (11.12.2025)
- Ankara’daki TÜSİAD... Ve 2026’nın öncelikleri... (09.12.2025)
- “DEM” süzülmeden, algoritması çözülmeden barış olmaz!.. (06.12.2025)
- Terör örgütünün yüzde 30’u çözüme ayak sürüyor! (04.12.2025)
- Kürt aktörlerin tavrı ve milletimizin sinir uçları! (02.12.2025)
- Özgür (!) CHP’ye Ekosistem ipoteği! (30.11.2025)
- Terörsüz Türkiye’nin kritik eşikleri... (29.11.2025)
- PKK silah bırakıyor! Peki ya SDG? (27.11.2025)
- Ukrayna: Acı barışa katlanmak! (25.11.2025)
- Küresel barış için Erdoğan reçetesi... (23.11.2025)