Yüksek Seçim Kurulu'nun hafta başında 4'e karşı 7 oy çokluğuyla verdiği İstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararı da kaygı halini dağıtmaya yetmedi.
Şimdi ortak akla, "Biz birbirimiziyerken birilerine yem olmayalımda" temennisiyle sonuçlanan bir hissiyathakim.
Bence bu hiç de yersiz bir kaygı değil, dahası çok da değerli.
Çünkü Türkiye'deki demokrasi pratiklerine dair bir tartışmaya bizlerdendaha hararetli şekilde katılan Batılı rakiplerimiz artık çok açık oynuyorlar.
Ve bizler, Türkiye'nin pazar pozisyonunda kalması çıkarlarına olanların meşruiyetlerine jilet atmalarını, "Aman yine mi üst akıl" demesinler diye görmezden gelemeyiz.
Siz söyleyin... Türkiye'deki üst düzey anayasal bir kurumun verdiği kararı diplomasinin üst perdesini bile yırtarak "savaş ilanı" diye değerlendiren Avrupalı siyasilerin içişlerimize müdahaleleri sadece işgüzarlıkla açıklanabilir mi?
***
Merak etmeyin, "Kentteki demokrasioyununun kurallarına uymayan birdurum mu var, sen onu söyle" dediğiniziduyuyorum.
Haklısınız... Kural demiri keser.
Şimdi de Batı'nın ekmek kavgasıverdiği her coğrafyada kullandığı şablonlargibi her şey yine "occupy kitabına"uygun...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la verdiği oerimiş pozundan eser kalmayan CemYılmaz'ın bir anda başımıza CHP trolükesilmesi de...
Meşhur Telsim reklamdaki gibi, Asena'nın yerine siyaset sahnemize fırlayan Athena Gökhan'ın Ekrem İmamoğlu'nu "yeni Atatürk" (haşa!) olarak takdis etmesi de...
Şahan'ın, Recep İvedik sempatisini Ekrem Bey'e tahvil etmeye kalkmasının sakilliğini fark ederek ciddileşmesi de... "Tarafsız olması gereken tek meslek grubu hâkimlerdir. Sanatçılar, iş adamları, doktorlar, sporcular, avukatlar, ev hanımları, mühendisler (gazeteciler?) falan değildir" manifestoları yayınlaması da... Mükremin'in, Yenikapı'da Yavuz Bingöl'le birlikte bir plastik sandalyenin üzerinde tünemiş, "püskevityirken" kameralara verdiği pozun imajını silmek için didaktik takılması da...
Burada da tek adını anamadığım, bir ajansın şak demesiyletak yapan diğer tüm ünlülerimizin performansları da...
***
Evet, yakınmanın âlemi yok.
Adamlar, siyaseten doğruculuğun bütün imajları üzerinden kendilerine meşruiyet devşiriyorlar. Kültür endüstrisi, cilalı küresel fake news ağı ve iş dünyası da "sanatın ve sanatçının" dostu zaten.
Buna karşın olan bitene başka pencereden bakan ancak tercihleri, talepleri kategorik olarak "yandaşlıkla" yaftalanan ünsüz çoğunluğun işi çok zor.
Aklıma Olağan Şüpheliler (Usual Suspects) filminde Kevin Spacey'in canlandırdığı Verbal Kint karakterinin Kaiser Soze'yi tarif ederken söyledikleri geliyor:
"Şeytanın en müthiş numarası dünyayı asla var olmadığına inandırmasıdır!" Allah kolaylık versin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.