Millet İttifakı'nın İstanbul'da BinaliYıldırım'ın karşısına çıkarttığıEkrem İmamoğlu mazbatasını aldı.
Pazartesi günü sürecin hukuken buşekilde gelişmesinin beklendiğini yazmıştım.
Kesin sonucun ne olacağını öğrenmek için de sözünü ettiğimiz hukuki sürecin tamamlanmasını beklemek zorundayız. YSK "olağanüstü itiraz gerekçelerini değerlendirmesinin ardından kararını açıklayacak.
Ya itirazları yerinde görüp seçimi iptaledecek ya da nihaisonuç budur diyecek.
Bu işleyişin gerekçesini, CHP'nin İmamoğlu'nun mazbatasının bir an önce verilmesi için yaptığı resmi başvurudan okuyalım:
"8)... İstanbul seçimlerine yönelik olağanüstü itiraz ile seçimin iptali ve yenilenmesi talebi tutanak/mazbata verilmesine engel değildir.
9) YSK'nın Keskin kararında da anlaşıldığı üzere tutanak/mazbatanın verilmesinden sonra YSK kararı ile seçimin iptali ve yenilenmesi kararı verilmesi halinde mazbata iptal edilebilmektedir." Evet, bu iş fazla uzadı, hepimiz sıkıldık, yorulduk. Ama yapacak bir şey yok.
Hayatımıza devam ederken, hukuk devletinin işlevsel olduğunun göstergesi olan bu uzatmalara da tahammül etmek zorundayız.
***
Geldiğimiz noktada İstanbul'da yaşayan bir seçmen olarak beni düşündüren, Belediye Başkanlığının hangi partiye geçtiği falandeğil. Neticede İstanbul son 25 yılında ilmik ilmik işlendi. Taş üstüne taş konulmasabile köprüleriyle, tünelleriyle, alt yapısıyla daha kendini uzun yıllar götürebilir.
Dolayısıyla seçimi kimin kazandığından bağımsız olarak kaygılandığım şey, içime kuşku düşüren "organize işler" iddiaları.
Zira medyadan takip ettiğimiz iddialar, bir partiye seçim kazandırmak için yapılacak, oy çalmak, pusula yırtmak türünden "basit"hile hurda işlerine pek benzemiyor.
Delillere, iddialara ve kamuoyundaki havaya baktığımızda, seçimi şaibelibırakmak gibi, daha önemli toplumsal sonuçlara yol açacak bir algı için çalışılmışa benzemiyor mu?
***
İşin kötü yanı, partizanlıktan yakasını sıyırmış hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının göz ardı edemeyeceği bu güçlü olasılığın, muhalefet tarafından üstününörtülmeye çalışılması.
İmamoğlu başta olmak üzere ağzını açan her CHP'li, 19 bin sandık yetkilisine, aylar öncesinden görevlendirilen nüfus memurlarına, cep telefonunun şifresini memuruolduğu devletin yargısıyla paylaşamayan şüphelilere kadar ne kadar iddia varsa hepsini yalanlıyorlar.
"Bize ne, yapılmışa yapandan hesap sorun , hatta biz de yargı sürecine katkı yapalım" demiyorlar. Tek söyledikleri bu iddiaların külliyen uydurma, bahane olduğu.
Bu yükü niçin taşıdıklarını anlamak imkansız. Tamam belki zafer sarhoşluğundan belki üzerlerine alınmadıkları için böyle davranıyorlar diyebilirsiniz.
Ama bugün değilse yarın, yargının söz konusu iddialarla ilgili olarak alacağı her kararın kendilerini de bağlayacağını unutuyorlar.
Zaten sonuçlara dair seçmenin ciddi bir bölümü meşruiyet tartışması içindeyken, bir siyasinin bu yükü sırtlanmasının mantığı ne olabilir?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.