Sosyal medya... Anlayın artık şunu!
Kabul ettirmek daha da zor.
Bir sohbet içinde "iyi de, işler sosyal medyada öyle dönmüyor" diyorsunuz mesela...
Hemen yüzlerini buruşturup "sen esas hayata bak" diyorlar, sanki sosyal medya doğrudan hayattan değil de yapay bir kaynaktan filizleniyormuş gibi...
Şu "virtual" kavramının "sanal" diye çevrilmesi kötü oldu, kelli felli adamların dijital dünyadaki şeylerin bir nevi "sanrı"dan ibaret olduğunu düşünmelerine yol açtı galiba!
Bir de tabii sosyal medyada ipini koparanın konuşmasına takılıyorlar.
Oysa oraya değil, haberin nasıl yayıldığına, nasıl şekil aldığına bakacaksın...
Hani gençler belki basılı medyayla ilgilenmiyorlardı ama dünyayla ilişkilerini TV üzerinden sürdürüyorlardı ya...
Yani öyle düşünülüyordu...
Ama araştırma sonuçları yavaş yavaş değişimi ortaya koymaya başladı.
Mesela İngiltere'de 16-24 yaş grubunun televizyona günde sadece iki dakika baktığı ortaya çıktı.
Hele TV haberlerine hiç bakılmıyor!
Buraya dikkat! Yalnız gençler değil, İngilizlerin yarısı haberleri sosyal medyadan öğrenip yorumluyormuş.
Sonuçları yorumlayan uzmanlar hâlâ televizyon bültenlerine yaslanan politikacıların gidişatının kötü olduğunu, daha çok 65 yaş üstü nüfusa etki edebildiklerini söylüyor.
Durumun bizde de çok farklı olduğunu düşünmeyin.
Çevremde çok çeşitli kesimlerden gençler var ve hepsinin tek haber kaynağının sosyal medya uygulamaları olduğunu yakından biliyorum.
Birkaç yıl içinde durum İngiltere'dekiyle aynı olursa, şaşırır mıyız? Hayır!
O halde biz "bakış"ımızı acilen değiştirmeliyiz.
Fakat bütün paylaşımlarını sokaktaki insan için değil de genel başkanlarına gösteriş için kullanan ("Bugün toplandık, dün de toplanmıştık, yarın da toplanacağız" türü mesajlarını biliyorsunuz) politika tayfasının duruma intibak etmesi imkansız.
Zaten bu yüzden ne FETÖ'nün toplumun zihin ayarlarıyla oynayışını, ne de Suriyeliler üzerinden yaratılan huzursuzluk kampanyalarını anlayabiliyorlar.
Şimdilik bu notu koyayım.
Daha söylenecek çok şey var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)
- Tam o noktadan başlayın! (18.04.2024)
- Sahnedeki denge bozulur mu? (16.04.2024)