Memleket sevgisi
Memleketi her şart ve ahval içinde savunmaya sazlar çalıp türküler söylemek yetmezmiş...
"Seher yeli"ni bilmek, durduğun yeri sevmek değilmiş, leylim ley...
Memleket neymiş?
Elbette folklorundan ibaret değilmiş...
Ve elbette "Kahrolsun emperyalizm" sloganları atarak antiemperyalist olunmuyormuş...
Yani yüreğini kaptırmışsan bir kere allı pullu yabancı pohpohlanmalara...
Kendini kime sorsan fark etmez, leylim ley...
Sazlarının üzerine ayın şavkı vurunca, "yerli" olduklarını sananlar, ezan okununca öfkeye kapılan, sala okununca müezzin taşlayan zombilere çevrildiler.
Cihangir'in ağızlarına sakız edilen türkülerden "memleket bilgisi ve sevgisi" çıkmazdı, çıkmadı.
Şimdilerde Nişantaşı'yla el ele tutuşan muhafazakarlığın da nasıl liberalleştiğini ve memleketi yerine (ne idüğü belirsiz) "evrenselciliği" tercih etmeye başladığını izliyoruz.
İnsan, içi dışı nefret ve umutsuzlukla kaplanmışsa...
Kırgınlıklarını kendine bayrak yaparak ilerliyor ama hiç durup derinden bir iç çekmiyor ve bastığı yere şükretmiyorsa...
Nasıl sever memleketini?
Sevmiyor, sevemiyorlar işte!
Hatta şimdilerde moda olan politikleştirilmiş sevgi pıtırcıklığı yalanına da dikkatle bakın, göreceksiniz ki, "içimizdeki ecnebiler"in hoyrat karanlığını örtemiyor.
Oysa halk ne güzel ve nasıl sakin biçimde biliyor ve talip olana öğretiyor: Memleket sevgisi, burada geçen hayatın çilesini de sevincini kucaklayan; değer bilen ve değer veren sevgidir. Canı pahasına savunması bundandır.
***
ŞAKA DEĞİL, FENALIK!
Üç günlük "acaba muhalefet 15 Temmuz gerçeğini başından sonuna kabullenmeye mi başlıyor?" sorusu üzerinden yürütülen heyecan salı günü Meclis'te son buluverdi.
Yine eski Kılıçdaroğlu hikayelerine dönüverdik.
Ama şüpheniz olmasın; bu dalgalanmalar sürecek.
Muhalefet, bir yandan "darbecilerle FETÖ arasına çizgi çekme" imkanlarını araştırıp sadece darbecileri mahkum etmeyi ( ki bu yeni Pensilvanya taktiği), bir yandan da FETÖ'nün lafı edildiğinde kafaları iyice bulandıracak laflar etmeyi sürdürecek.
Burada artık dikkat edilecek nokta, kaset operasyonuyla CHP'nin başına getirilen Kılıçdaroğlu'na ve sözlerine asla bir "şaka" gibi yaklaşmamaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)