İslamofobi kavramını bırakın artık!
Doğru düşünmek doğru seçilmiş kavramlarla mümkün...
Kavramlar yoluyla anlaşır, uzlaşır; kavramlar yoluyla kavga eder, yener, yeniliriz...
Kullandığımız kelimeler ve kavramların ağırlığını unutmamalıyız.
O halde...
İslamofobi deyip durmamızın artık hiçbir anlamı yoktur.
İslam düşmanlığını ve Müslümanlardan nefreti kaynağı muğlak, ruhsal dinamikleri tartışmalı bir fobi (korku) olarak tanımlamakta ısrar edersek, daha başlangıçta çuvallıyoruz demektir.
Çünkü olay bir "ruh durumu bozukluğu"ndan, yani fobik tutumdan kopalı çok oldu. Yani iş homofobi, zenofobi ve diğerlerinde olduğu gibi "aslında tanısalar severlerdi" perspektifinden çıktı.
İslamofobi, zaten yakın dönemde icat edilmiş bir kavramdı ve hep "kötü Müslümanlar"ı işaret edip Batı'nın ellerini temiz tutmaya, suçlarını "psikolojiye bağlama"ya hizmet ediyordu.
Bitti o dönem.
Bizzat Batı'nın kendisi tarihsel köklerini kaşıyor, derin çatışmayı ve düşmanlık duygularını yeniden diriltiyor.
Bunu anlayalım artık.
Şimdi şöyle diyecekler olacaktır...
Tamam da Batı medyası ve kültürel çevreleri bu kavramı kullanıyor ve biz de onlara bir şeyler anlatmaya çalışıyorsak, "İslamofobi" demek zorundayız.
Zorunda değiliz.
Ama diyelim ki, dert anlatmak için bunu seçiyoruz.
Yine de Diyanet İşleri gibi kurumların sözcüleri bunu asla yapmamalılar!
Hele kendi aramızda bu kavramı kullanmak kabul edilir bir şey değil.
Düşünün...
Gerçeği örten bir kavramla nasıl yol alabiliriz?
****
DİKKATİ YİNE DAĞITTILAR!
Sosyal medya öyle etkili bir şey ki...
O yolla uluslararası medya bütün dünyanın bakışını, dilini, duygusunu yönetip yönlendirebiliyor.
Buyrun, Yeni Zelanda'daki alçak saldırıdan sonra bir iki gün içinde bizim bile değişen dikkat alanlarımıza bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Başını örtüp çok içten bir konuşmayla üzüntüsünü dile getiren Y.Zelanda Başbakanı'nı, faşist senatörün kafasında yumurta patlatan Eggboy'u konuşuyoruz şimdi.
Arkası da gelecek, eminim.
Hatta korkuyorum ki, biraz daha gayret ederlerse... İbadet ederken katledilenleri unutup sadece "Batılılar"ın hikayesini konuşacağız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Eğitime dair tarihsel ve güncel masallar (03.05.2024)
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)