Güzel yorgunluk
Hayaller dolup taşacak kadar çok... Sonuç?
Kızgınlık, kırgınlık ve muazzam bir can sıkıntısı.
Birbirimize laf yetiştirmeye çalışıyoruz, ondan.
Ama kim demişse doğru demiş: "Bir konuşma sırasında çoğu kez diğerlerinin konuşmamızı istediğinden daha çok konuşuruz."
Yorgunluğun soylu ve güzel bir yanı vardır. Yorgunken arsız arzular, boş tercihler, ölümcül hırslar çekip gider, bizi kendimizle baş başa bırakırlar.
Zeytinliği çevreleyen elle dizilmiş iri taşlara, derenin ilerisinde tek başına duran ceviz ağacının gölgesinde ikindiyi kılan ihtiyara bakıyorum. Zaman duruyor sanki. Ağır ağır ve gittikçe seyrelerek zamanın içinden geçiyorum.
Derin bir soluk alıyorum.
Biraz ötemde dalgalar homurtuyla kumsalı içine doğru çekiyor. Çok nadir yaşanan bir duygu sarıp sarmalıyor beni; bir tür "tamamlanmışlık" hissi hani... Bana ayrılan vaktin sonuna gelmiş olabilirim, diyorum içimden; tamamdır! Hiç itirazım olmaz.
NOT: Eskiden bu köşede yayımlanmış bazı notlarıma geri dönüp bakmak geldi içimden. Bayramın şu iki gününü bu notların hatırlattığı meselelere kısa bir bakış atıp sorgulayarak geçirmek kötü mü olur, bilemiyorum... Yukarıdaki notlar 2015 yılından.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hamburger (05.05.2024)
- Haftanın notları: Budur! (04.05.2024)
- Eğitime dair tarihsel ve güncel masallar (03.05.2024)
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)