Yalan kimin işi?
Hani ABD'nin Irak Savaşı ve İşgali boyunca dünyanın üzerine kilitlendiği Irak Enformasyon Bakanı...
Açıklamalarıyla bir süreliğine Araplar'ın kahramanı olmuştu.
Batı içinse "yalancı komedyen"di; hatta bizim gazetelerde de "Saddam'ın stand-up'çısı" gibi başlıklar atılmıştı.
El Sahaf tv'ye çıkıyor; Baas mensupları ve Cumhuriyet muhafızları tarafından görüldükleri yerde imha edildiklerini iddia ettiği Koalisyon Güçleri'yle bir nevi dalgasını geçiyordu.
Zekâsı kadar zevzekliğiyle de tanınan düşünür Slavoj Zizek ondan söz ederken şu noktaya parmak basmıştı: "El Sahaf bazen doğru söylüyordu;
Amerikalıların Bağdat'ın bir kısmını kontrol altına aldıkları söylendiğinde şöyle karşılık vermişti: Hiçbir şeyi kontrol altına almadılar, henüz kendilerini bile kontrol edemiyorlar."
Kendi arkadaşlarımdan biliyorum;
Irak Enformasyon Bakanı'na güleyim derken ABD işgaliyle yüzleşemediklerini; bir anlamda "uyuşturulduklarını" göremediler.
Daha beteri şuydu...
El Sahaf "Amerikan tanklarının çevresini sardık, artık kıpırdayamıyorlar" açıklamasını yaptığında tv karşısında gülenler, Irak'ta kitlesel imha silahları olduğu yalanını akıllarından bile geçirmediler.
Batı'nın işgal için uydurduğu yalanların bini bir paraydı.
Ama o yalanlara bakan yoktu.
İçine "düşürüldüğümüz" dünya böyle bir dünya!
Umarım Suriye ve genel olarak Ortadoğu'da yeni gelişmeler karşısında 2003'ün medyatik sersemliklerine kapılmayız.
Burada, her seferinde "agâh olmak ve tetikte durmak gerek" diyerek neyi kastettiğimi anlatabildim mi?
************
CANI SIKILAN GENÇLER...
Kızlı erkekli dört genç yan masamdalar.
Anladığım; üniversitedeki derslerini kırıp gelmişler.
Öyle canları sıkılıyor ki, birbirleriyle iki çift laf etmek dahi içlerinden gelmiyor.
Hep oflama poflama.
Sonunda içlerinden biri cebinden oyun kâğıtları çıkardı.
Çare diye bunu bulmuşlar.
Geçen gün ajanslardan geçen bir haberi hatırladım:
"Gençler sosyal medya paylaşımlarından da sıkıldılar, ilgilerini kaybediyorlar." Bazıları bunu "hayırlı" bir gelişme sanıyor, değil oysa.
Bu konu üzerinde durmak zorundayız.
Çünkü "can sıkıntısı" dediğimiz şey buzdağının görünen yüzü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)
- Tam o noktadan başlayın! (18.04.2024)
- Sahnedeki denge bozulur mu? (16.04.2024)