HAŞMET BABAOĞLU

Herkes aynı, hepsi birbirine karşı!

Dikkatinizi çekiyordur...
Sosyal medyada ve eş dost arasında herkes birbirine şöyle der gibi: "Ben farklıyım, çok farklıyım, kimselere benzemem!"
Hele gençler...
Birbirlerini yiyorlar bu konuda.
Havalar bin beş yüz...
Peki var mı birbirlerinden farkları? Yok!
Hatta çoğunun makul, sıradan, bildik fakat anlamlı bir özelliği dahi yok.
Sanki fena halde can sıkan bir "boşluk" hissiyatı böyle abartılı iddialarla bastırılmaya çalışılıyor.
En kötüsü de şu ki, artık gündelik hayatımıza dair kıymet ölçüleri geleneksel çizgisini kaybedip "farklılık" üzerine inşa ediliyor.
Oysa yandaki şeritlerinin rengi değişik ama hepsi aynı biçim ve marka spor ayakkabılar gibiyiz.
Instagram'da ve Facebook'ta iyi göründüğümüzü sanabiliriz ama bizi bir rafa dizseler birbirimizden zor ayırt ediliriz.
***
Bir de "benim inancım başka" tezine yaslanıp tembellik yapanlar var; "ben çok farklı düşüncedeyim" havası atanlar var; "kalbimdekileri ben bilirim" savunmasıyla ortalığı dağıtanlar var...
Ve hepsi de aynı hayat tarzına meftun olduklarının farkında değil.
"Hayat tarzı" denilen şeyin nasıl bir anafor olduğunu, bütün farklılıkları içine çekip yuttuğunu görmek istemiyorlar.
Sonuçta ne oluyor?
İnançlar ve ibadetler muazzam bir hızla alışkanlıklara dönüşüyor; derin düşünceler ise önemsiz bir süs veya (akademisyenlerde olduğu gibi) "iş" olup çıkıyor.
Kalbimizdekilere gelince...
Hırpalanmış duygular, derin kırgınlıklar ve yaraya merhem sanılan kayıtsızlıkların ötesini görmek zor.
***
Şimdi bir cumartesi günü köşemi okuyanların tadını daha fazla kaçırmak istemediğimi söyleyeceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz...
Ortada tat falan yok ki!
Lafını dolaştırıp duruyoruz. Tadını çıkart, tadını bil, vd.
Kıymetini bilmediğin şeyin tadını nasıl çıkartacaksın?
"Farklılık" üzerine lafazanlıklar da öyle.
Kimse hayat tarzını değiştirmeye yanaşmıyor.
Herkes aynı başarı hedeflerine koşuyor; aynı "beğenilme" kriterlerini kabulleniyor; üç aşağı beş yukarı benzer heveslere kapılıyor.
Sonra da aynı mutsuzluklar, aynı doyumsuzluklar...
Neymiş, farklı kültürel kabulleri veya farklı dünya vizyonları varmış!
Geçiniz...
--------------------------------------------------------------
Ayna
Özgür kişi o ki, öldü yokluk içinde. Çünkü muhtacın malından yediği aş yoktu midesinde. ŞİRAZLI SADİ
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.