HAŞMET BABAOĞLU

Yağmur

Ramazan'ın bazı günleri öyle yapıyorum.
Boğaz kıyısından içerilere doğru yayılan iyot kokusuyla, bir çay bahçesi masasıyla, önümde dalgalara uyup kıpırdanıp duran dolmuş motorlarıyla, Gazi İskender Paşa Camii'nin meydanındaki ağaçlarla birlikte iftarı ediyorum.
Görenler tek başıma olduğumu sanıyor.
Bilmiyorlar ki, masamız kalabalık...
Sohbetimiz pek koyu.
İçimiz pek ferah...
Kim demiş ağaçlar, meydanlar, mekanlar, manzaralar dilsizdir?
Varsa bunu diyen, fena yanılıyor.
Sustuğumuz olmuyor mu? Oluyor.
Dev gibi bir yük gemisi geçiyor mesela...
Makine dairesinden gelen tok gürültü ile Boğaz sularının yarılmasının çıkardığı hışırtı birbirine karışıyor. O zaman sanki gözlerimizle işaretleşip susuyor ve bu sesi dinliyoruz.
***
Geçen perşembe akşamı da öyleydi ve ne güzeldi!
Erken gittim Kanlıca'ya.
Masama oturup kitabımı açtım.
Okuduğum roman yağmur mevsimi geldiğinde şemsiyenin altına girmekten hiç hoşlanmayan, yağmura âşık küçük bir çocuğu anlatıyordu.
İşte tam o satırları okurken hava dönüverdi.
Önce rüzgâr çıktı.
İftara beş kala masama demliği bırakan garson içeri girmeyi isteyip istemediğimi sordu.
Yok, dedim kalacağım.
"Muhabbet iyi, bozmak istemiyorum" desem, anlamayıp kafası karışacaktı.
Dilimi tuttum.
Bunun üzerine tenteyi açıp üzerimizi kapattı.
Derken vakit geldi.
Hurma, zeytin, bir yudum su ve çay...
***
Masa boşalmış, demlik ve bardağım bir başına kalmışken yağmur usul usul dökülmeye başladı.
Bir süre tenteye düşen damlaların tıkırtısına kulak verdim. Sonra hesabımı ödeyip yürümeye çıktım.
Akşamın lacivert örtüsü yerini iyice alçalmış kara bulutlara bırakmıştı.
Sıra sağanak yağıştaydı artık.
Yüzümü kaldırmamla sakallarımın sırılsıklam kesilmesi bir oldu.
Bir yerlerden yasemin çiçeklerinin yoğun kokusu geldi burnuma. Caddenin karşı kaldırımında tentenin altına sığınmış adam sigarasını yaktı. Yağmur ve yasemin kokusuna bir de yanık tütün kokusu eklendi.
Onlarca yıl şehre yağan yağmurla aram iyi olmamıştı. Bir uyumsuzluk buluyordum; çamur, trafik derdi, şu bu. Kendimi ıslanınca buruşacakmış gibi hissederdim.
Bu yüzden ne çok güzel duyguyu tecrübe etmeyi kaçırdığımı bir kez daha anladım.
O güzelliği geç de olsa yakaladığıma hamd ettim.
Bunu yazayım dedim...
Yazdım.
Budur!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.