Eksilen insan!
Fakat aynı zamanda alabildiğine köklü, biraz müphem, hatta sırlarla dolu bir derinlik...
Özlem nedir?
Bana sorarsanız, aşkın ta kendisi...
Sanatın ve bilme iradesinin çekirdeği...
İnanç ırmağının yatağı...
Eksikliğe, hamlığa, yalnızlığa teslim olmamak yani...
Ve elbette kalkıp toparlanma enerjisi.
Binlerce yıldır olduğu gibi, hâlâ özlüyor muyuz?
Yoksa bu his yavaş yavaş bizden çekip alınıyor olabilir mi?
Basit anlatayım...
Hiç ara vermeksizin birbirini "gören" ve birbirinden hep haberdar olan insanlar birbirini gerçekten özler mi? Eskiden zihnimizden rüzgârı geçse "hadi kalkıp gideyim de göreyim" dediğimiz dostlarımız, akrabalarımız, tanışlarımız artık hep yanımızda gibiler.
Çok uzaktaki sevgiliye özlemin bile güçlü ilaçları var: whatsapp/facetime/ Skype, vd.
Eskiden gittiğimiz bir yerin en fazla iki üç fotoğrafı olurdu elimizde, gitgide solan ama içimizi özlemle dolduran görüntüler.
Şimdiyse elimizin altında özlemi anında dindiren yüzlerce fotoğraf oluyor.
Gerçekten de sürekli eksiliyoruz.
Mesela ilk önce yüz yüze görüşmektense telden görüşmeyi tercih eder olmuştuk.
Sonra telefon edeceğimize mesajlaşmayı tercih etmeye başladık falan...
Foer sözünü etmemiş ama beni esas "özlem meselesi" rahatsız ediyor; özlem hissinin giderek ateşini kaybetmesi...
Üstelik daha keskin bir soru geçiyor aklımdan...
Bu "tembellik" bizi sert bir statükoculuğa yöneltiyor olabilir mi?
Hasret nedir bilmeyen kuşaklar daha iyi, daha güzel, daha doğru bir hayata nasıl hasret duyacaklar?
Geçmişe dönemeyiz. Mızmızlığın da âlemi yok!
O halde buradan; bu teknolojik gelişmenin içinden başlayarak insani bir çözüm aramalıyız.
Var mı? Varsa nerede?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)