Konuşamamalar...
Sıkıntılı. Gözlerini kısıp benden başka bir tarafa bakıyor.
Uzaklar görünüyormuş da oralara bakıyormuş gibi... O zaman anlıyorum.
Kastettiği günler değil, zaman değil. Yaratıcı'nın rızasına uymuş olmanın gönül rahatlığı mı peki?
Hiç değil... Basbayağı sürüklenmekten söz ediyor. Günlerle birlikte sürüklenip gitmekten...
"İşin içinden çıkamıyorum" diyor.
Dilimin ucuna gelen sözleri yutuyorum.
Biliyorum, çok hakiki bir derdi var. Fakat nasıl anlatsam, bilemiyorum: Geçmiş onlarca yılda "işin içini" hiç mesele edinmedi ki! Bir an bile durup "na'pıyorum ben, biz na'pıyoruz, nereden gelip nereye gidiyoruz" diye sormadı ki!
Şunlar, bunlar, şu kimseler, bu kimseler, şu yerler, bu yerler... Liste uzadıkça kendisi de sevilecek biri olmaktan çıkıyor, farkında değil.
Uzaklaşsan da, dönüyorsun; tatile çıksan da bitiveriyor. "Orada" değil, olacaksa burada iyi olmalıyız.
Anlatmaya başlıyorum. Sonra vazgeçiyorum.
Tatillerimizin gizli yenilgilerimiz olabileceğini günümüz insanına anlatmak neredeyse imkansız. Gitsin, dönsün.
Bir iki fotoğraf çekilir, Facebook veya Instagram'a koyar. Bak, işte onlar "iyi" gelir. Tatil devam ediyor-muş, hâlâ uzaklarday- mış gibi yapmanın modern yolu.
Sahiden uyuşturucu.
"Olmaz, sen!" diyor. Böyle gidiyor bir süre... Sonra susuyoruz. Bir şey söylemeden.
Gözlerimizdeki pırıltı sönüyor ağır ağır. Suskunluğun battaniyesi altında bir tür uykuya dalıyoruz. Heyecanı yok belki ama tatlı bir uyku. Avutuyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)