Sürekli tapınan inançsızlar!
Yeryüzünü uzayda sürüklenen yapayalnız bir madde olarak görmeye başlarsan, gün gelip "evren"e dua edecek kadar saçmaladığını fark edebilir misin?
Hayır!
Öyledir çünkü...
Yaratıcıyı ve onun her ana yayılan rahmetini gündelik hayatından çıkartırsan, boşluğu nasıl dolduracağını bilemez, tuttuğun her şeyde kutsallık aramaya başlarsın.
Ah keşke bilip anlasak!
Putlaştırma denen şey dindar, seküler ayrımı yapmaz.
Her kesimi tehdit eden bir sapkınlıktır.
Sürçtüğün anda yakana yapışır.
Birçok çevrenin sandığının aksine din dışı (alabildiğine dünyevi) bir hayat sürmek insanı kutsallar üretmekten ve onlara tapınmaktan alıkoymuyor.
Mesela tam bu satırları yazarken aklıma ne geldi, biliyor musunuz?
Anıtkabir önünde Tibetli rahipler gibi yerlere kapanarak saygı duruşunda (!) bulunan Kemalistler fotoğrafı...
Geçenlerde bir tv kanalında Fetullah'ın ağzını sildiği kâğıt peçetenin bağlılarınca küçük parçalara ayrılarak yutulduğunu öğrenince şaşıran sunucu hanım "aa, bir dakika bu çok önemli!" diye konuşmacıyı durdurmuştu.
Uzun süre o peçeteyi parçalara ayırıp saklayanlar tartışıldı durdu.
Onları izlerken FETÖ'nün daha birkaç gün önce alabildiğine gaddar bir darbe kalkışmasında bulunduğunu unuttuklarını sandım.
Program bittikten sonra da sosyal medyaya baktım. Malum "beyaz" hesaplar hemen peçete konusuna odaklanmışlardı.
Tabii kendilerinin ciddi ciddi evrenden dilek tuttuklarını; sevdikleri şarkıcı veya artiste ait eşyayı kırk yıl sakladıklarını, içinde ne yazdığını bilmedikleri kâğıt parçalarını uğurdur diye ömürleri boyunca üstlerinde taşıdıklarını unutup "insanlar nelere inanıyor kardeşim" havasına geçmişlerdi.
Malum, "Aydınlanma" ideolojisinin savunucuları aklın göklere çıkartılmasının insanı özgürleştireceğini sanıyorlardı.
Tersine, aptallaştırıldık ve köleleştik.
Çoğumuz paraya tapınıyoruz.
Kimisi iş hayatına "din" muamelesi yapıyor, kimisi uzaylıların gelmesini bekliyor.
Dinsel bir bağlam içinde adamın birine tapınırcasına bağlananlar da onlardan farklı değil!
Bu sapkınlıkların hepsi Yaratıcı'nın gündelik hayat içindeki varlığını "unutmak"la başlıyor.
Biliyor musunuz?
Putlarımıza ve putlaştırma çabamıza iyice yakından baksak...
Orada insanın içini burkan hüzünlü bir boşlukla karşılaşacağız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)