Yeni sevgi pıtırcıkları!
Sınavdan çaktığında bile dönüp "onunla değil, hep işiyle ilgilenen" babasını suçlu çıkarmayı seven...
Her mutsuzluğunda "sevgi yok bu dünyada!" diye sızlanan...
Başarısız beraberliklerinin kaynağında anne babasının uyumsuz evliliğini görüp kendi eylemlerinin bedelini ödemekten kaçan...
Psikoterapinin loş salonlarında birbirinden acayip aile içi şiddet ve istismar hikâyeleri anlatmaya doyamayan...
Pek "çağdaş", pek "kültürlü" malum tayfa var ya...
Birdenbire kendisini "sevgi denen o yüce duygunun meyvesi" sanmaya ve toplumun geleneksel kesimlerinden gelenlere "sevgisiz, hürriyetsiz, ilgisiz büyümüş zavallılar" muamelesi çekmeye başladı.
Gülüp geçilecek bir şapşallık belki ama insan üzülüyor da...
Çünkü söylediklerine inanmaya başladılar.
Şimdi onlara nasıl anlatacaksın ki, "sevgisiz büyümek" modern bir olgudur. Geleneksel ailelerin değil, daha çok "çekirdek aile" denen felaketin yalnızlıktan kavrulan üyelerine has bir şeydir.
Hem düne kadar hayatlarından çekilip kaybolduğunu söyledikleri "sevgi dolu kalpler" ne zaman geri döndü de, haberimiz olmadı?
Fakat burunları büyük ve küstahlar...
Kendi hayatlarına dair yakınmalarını unutup dindar insanlara ve muhafazakâr politikacılara dönüp dönüp soruyorlar: "Söyle, çocukken kim sevmedi seni?"
Akılları sıra acıyarak aşağılıyorlar.
Okudukları gazetelerin hafta sonu eklerinden mülhem siyasal psikanaliz de bu kadar oluyor işte!
Belki gün gelecek psikiyatri kodeksinde beyaz semtlere özgü hezeyanlarla seyreden yeni bir hastalık tanımlanacak: "Gezi sonrası duygu bozukluğu" adını bile verebilirler.
Geçen gün gördüm.
Yerlisi yabancısıyla bir grup Gezici bir araya gelmiş ve Erdoğan'ı bile "direniş"e katılmaya çağıran bir şarkı yapmış.
Fakat şarkı "sen seçmedin, ben seçmedim, hayat bir kaza farz et!" diyerek başlıyor, iyi mi?
Kültürden, halktan, memleketten, siyaset felsefesinden, hatta kendi durduğunuz yerin anlamından bile habersizsiniz, tamam da...
Ya bu çocuksu kendine güven neyin nesidir?
Neyse...
Sağlık olsun, başka ne denir!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Eğitime dair tarihsel ve güncel masallar (03.05.2024)
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)