Unutkanlık mı unutmak mı?
Umutsuzluğunu ideolojiye, mutsuzluğunu ahlaka, korkaklığını öfkeye dönüştürmeye çalışanların yanından uzaklaşmalı mı? Evet! Hemen.
"İçimizdeki çocuk" diye bir şey uydurduk, suyunu çıkardık!.. Oysa o çocuk dışımızda! Koskoca insanların şımarıklığına, mızıkçılığına, arsızlığına, etrafı sürekli kırıp döken yaramazlığına, sıkışınca "abi"lerine sığınmasına baksanıza...
Hani diyorum ki... Bir de "içimizdeki yetişkin"i fark edip pohpohlasak! Biraz da o içimizde sıkışıp kalmış, kaç yaşına gelirsek gelelim bir türlü serpilip büyüme fırsatı verilmemiş yetişkinliğimizin üzerinde dursak!.. Belki onun üzerinde çalışır; kıyısından köşesinden pişer, olgunlaşırız.
Şu an harika bir melodiye kulak vermiş durumdayım. Çok uzaklarda kalan gençliğimi bugüne bağlayan bir şarkı sanki... Ne mi o? Çamaşır makinesinde yıkanan converse ayakkabılarımın çıkarttığı patırtı...
Peygamberlerin, azizlerin, dervişlerin çiçeklerle, böceklerle, ağaçlarla, taşlarla konuşmalarına "fantezi hikâyeler" gözüyle bakan bir dünya "çevre sorunları"nı çözemez... Zaten dünya da artık bizimle konuşmak istemiyor!
Günümüz ilişkileri: Kimseyi bir başkasına bağlamayan bağlar, bağlılıkları mahveden bağımlılıklar...
Unutkanlık ile unutmak farklı şeylerdir.
Karıştırmamalı! Unutkanlık aptallıkla kardeştir, unutmak abdallıkla...
Dünkü "Samimiyetsizler evlerine dönüyorlar" başlıklı yazımı okuyan bir ahbap "sen de bildiğim Neşet Ertaş dışında hiç türkü dinlemezsin, ömrün rock ve klasik müzik dinlemekle geçti" dedi. Eleştiri ifadesiyle söyledi bunu. "Ne var bunda?" diye cevap verdim; "ben halkçı olmaya çalışmadım hiç. Halktan herhangi biriydim." Anladı mı, emin değilim.
Onlara benzermiş gibi yaparak başkalarına yakın ve samimi olamayız. Kişisel, sosyal ve siyasal samimiyet "kendine yakın" durmakla başlar.
(Meraklısı için not: Yukarıda okuduğunuz notların bir bölümü çok taze, bir bölümü ise 2009 yılında bu köşede okuduğunuz notların yeniden elden geçirilmiş hali. Bazıları tanıdık geldiyse, bundan...)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Geçen yüzyıla bakmak... Ama nasıl? (02.05.2024)
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)