SON DAKİKA HABERİ | Kısa süre önce, Pakistan Başbakanı İmran Han İsrail'i tanıması için bazı ülkelerin baskısı altında olduğunu söyledi.

Peki, Pakistan'ın Arap ülkeleri gibi normalleşme sürecine girmesi mümkün mü?

Pakistan'ın Ankara Büyükelçisi Syrus Sajjad Qazi, A Haber'e özel açıklamalarda bulundu.

Dış Haberler Editörü Eda Ulusoy'un özel röportajı…

SORU: Türkiye ve Pakistan arasındaki iyi ilişkiler ortak din ve kültürel miras üzerine kurulu tarihi bağlara dayanıyor. Özellikle son dönemde iki ülke arasında hızla gelişen ilişkiler dikkat çekiyor. Peki, bu durumda hangi faktörler etkili. Sayın Qazi, Siz özellikle Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan İmran Han döneminde ilişkilerin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyükelçi Qazi: Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkinin dünyada benzeri yok. İlişkiler tarihe, kültüre, dine ve iki ülke halkının kalpten kalbe dostluğuna dayanıyor. Şu anda Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan İman Han döneminde ilişkilerin daha da iyi bir seviyeye taşınması sürpriz değil. İlişkiler tüm boyutlarda gelişiyor. İki ülkenin işbirliği yaptığı çok sayıda alan var. İki ülke arasında oldukça somut benzerlikler var. Örneğin, iki ülke İslamofobiye karşı birlikte çalışıyor. Bu aynı zamanda, Başkan Erdoğan ve başbakan han'ın yakından ilgilendiği bir konu. İki lider arasında muazzam bir kimya var. Yani ilişkiler 1947'den beri aynı yönde ilerliyor. İnşallah böyle de yükselmeye devam edecek. Bizim için tek limit gökyüzü. Pakistan ve Türkiye doğal ortaklar. Dünyanın oldukça önemli bölgelerini birbirine bağlıyoruz. Pakistan, Güney Asya, Orta Asya ve Orta Doğu'yu bağlıyor. Türkiye 3 kıtayı birbirine bağlıyor. Avrupa, Asya ve Afrika. Yani ortak bir tarih var. Ortak stratejik zorluklar var. Tabi, iki ülke arasında oldukça benzersiz bir ilişki var. Pakistan ve Türkiye, coğrafi, demografik ve ekonomik büyüklükleriyle bölgedeki düzen için hayati derecede önemli.

SORU: Özellikle batılı ülkelerde İslamofobik saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Çoğu zaman batılı liderler de İslam karşıtı söylemler de bulunuyor. Son olarak, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un sözleri Pakistan'da halkı sokaklara döktü. Siz Avrupa'daki İslam karşıtı bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyükelçi Qazi: Ne yazık ki, oldukça garip zamanlardan geçiyoruz. Pakistan ve Türkiye gibi ülkeler batılı ülkeler tarafından 'yeterince demokratik, hoşgörülü, çoğulcu' olmadıkları gerekçesiyle geçmişte eleştirildiler. Ne yazık ki şimdi, en büyük hoşgörüsüzlük dalgasını, anlayış eksikliğini, uzlaşma eksikliğini, kendi prensiplerine olan saygının eksikliğini görüyoruz. Bu ülkeler önceden kendilerini dünyanın geri kalanına 'insan haklarının koruyucusu' olarak lanse ediyordu. Yani bu bir paradoks. Çok talihsiz. Aynı zamanda, dünyanın büyük bir kısmında Müslümanların büyük saygı duyduğu Hz. Muhammed'e karşı kasti bir anlayış eksikliği var. Müslümanların, Hz. Muhammed'e olan aşkını kendi çıkarları için kullanmak istiyorlar. İslam'a ait simgeleri hedef alıyorlar. Dini yerleri, Kur'an-ı Kerim'i hedef alıyorlar. Bunlar son dönemde Avrupa'da yaşandı. Aynı zamanda, Hz. Muhammed'in kişiliğini de hedef alıyorlar. Haklara sahip olmak, bu hakları herhangi birinin duygularını incitmek için kullanmak anlamına gelmez. İçinde bulunduğumuz durumda, bunu milyarlarca Müslümana karşı yapıyorlar. Yani bu konuda fazlasıyla endişeliyiz. Bunu kınıyoruz. Sürekli olarak bir tarafa ders verip sonra da kendine ait olduğunu iddia ettiğin prensipleri çiğneyemezsin. Şu anda tanıklık ettiğimiz şeyler çok üzücü. Pakistan ve Türkiye, İslamofobiye karşı birlikte savaşıyor. İfade özgürlüğünü savunmalıyız. Ama aynı zamanda, ifade özgürlüğünün Müslümanların değerlerine zarar vermek olmadığını dünyaya söylemeliyiz.

SORU: Pakistan, Filistin davasına sahip çıkan ülkelerin başında geliyor. Ancak son dönemde Arap ülkeleri İsrail ile normalleşmeyi seçiyor. Siz bu tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Büyükelçi Qazi: Pakistan'ın pozisyonu, bu gelişmeler yaşanmaya başladığından beri oldukça netti. Pakistan bu yoldan gitmeyecek. Pakistan, Filistin halkının kendi kaderini tayin etme hakkını savunuyor. Çok sayıda BM kararı var. Filistinliler, onlara sunulanlarla mutlu olmadığı sürece Pakistan, İsrail ile ilişki geliştirmeyecek. Bunu başbakanımız da, dışişleri sözcümüz de söyledi. Pakistan halkı da aynı görüşte. Bir demokrasi olarak Pakistan, Müslümanlar için böylesine önemli bir konuda halkın isteklerini görmezden gelemez.

SORU: Cammu Keşmir'de özel statünün kaldırılmasından sonra ilk kez seçim yapılıyor. Peki, bölgedeki son durum ne? Keşmirli Müslümanlara yönelik hak ihlalleri sürüyor mu?

Büyükelçi Qazi: Öncelikle şunu söylemek istiyorum. İnsan hakları ve özgürlüklerin ihlalleri, Keşmir'de bir gerçeklik. Bu yeni bir şey değil, 1947'den bu yana devam ediyor. İşgalci güçlerin yaptıkları bu. İşgal ettikleri yerlerin halklarının haklarını reddediyorlar. Yani Keşmir halkı, Hindistan işgali altında. Hiçbir hakka sahip değiller. Barışçıl bir şekilde onlara BM Güvenlik Konseyi, Pakistan ve Hindistan tarafından verilen özerklik için mücadele ederken yüzlerce kayıp verdiler. Bahsettiğiniz seçimler, Keşmirlilere BM tarafından söz verilen özerkliğin yerine geçemez. Bu seçim, ciddi bir ilaç tedavisi duyan kimseye aspirin vererek 'bununla idare etmelisin' demeye benziyor.

A HABER UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN