Gazze’de tarihi ateşkes! ABD Başkanı zirvede Başkan Erdoğan’ı böyle karşıladı: Onu Seviyorum | A Haber’de çarpıcı analiz: Trump bölgede Türkiye’nin gücünün farkında
Katil İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim 2023'ten bu yana uyguladığı soykırım, 9 Ekim'de yapılan ve Başkan Erdoğan'ın büyük katkıları ile diğer ülkelerin desteğiyle sağlanan ateşkes anlaşmasıyla sona erdi. Başta Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump ve diğer dünya ülkeleri liderleri, Mısır'da barış müzakereleri için bir araya gelerek Gazze için tarihi niyet belgesini imzaladı. Tarihi zirvede sürekli Başkan Erdoğan'a övgü dolu sözlerle bahseden Trump, Başkan Erdoğan'ın bölgede kilit rol üstlendiğini vurguladı. A Haber ekranlarına konuk olan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Tolga Sakman, Donald Trump'ın Başkan Erdoğan'ın bölgede etkin bir lider olduğunu bilerek, Türkiye'nin gücünün farkında olduğunu bilerek adımlar attığının altını çizdi.
Katil İsrail'in Gazze'ye yönelik 7 Ekim 2023'ten bu yana uyguladığı soykırım, on binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve milyonlarca kişinin zorla yurtlarından göç etmesine yol açtı. Bu, insanlık tarihine utanç ve kara yazıyla geçen işgal, 9 Ekim'de yapılan ateşkes anlaşmasıyla sona erdi.

Başta Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump ve diğer dünya ülkeleri liderleri, Mısır'da barış müzakereleri için bir araya gelerek Gazze için tarihi niyet belgesini imzaladı.

Özellikle de bu tarihi zirvede ABD Başkanı Donald Trump, görüşme öncesinde Başkan Erdoğan'ı karşılayarak "Bu adamın ne kadar sert olduğunu biliyor musun? Onu seviyorum." ifadelerini kullandı.

Başkan Erdoğan'ın özellikle de ateşkese giden süreçte, BM Genel Kurulu'nda yaptığı "İsrail Gazze'de soykırım uyguluyor; buna artık son verilmesi için harekete geçilmelidir." çağrısı ve soykırımın en net görüntülerini paylaşmasıyla diğer ülke liderlerinin desteğini kazanmıştı. Özellikle de Donald Trump'ın, Başkan Erdoğan'ın BM kürsüsünde yaptığı tarihi çağrıya işaret ederek, barışa giden süreçte kilit rol aldığının altını çizdi.
A Haber ekranlarına konuk olan Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Tolga Sakman, Trump'ın Başkan Erdoğan'ın bölgede etkin bir lider olduğunu bilerek, Türkiye'nin gücünün farkında olduğunu bilerek adımlar attığının altını çizdi.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Tolga Sakman, A Haber'de önemli açıklamalarda bulundu
"TÜRKİYE YENİ GÜVENLİK MİMARİSİ AÇISINDAN GİDEREK DAHA MERKEZİ BİR ROL ÜSTLENİYOR"
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Tolga Sakman'ın açıklaması şöyle:
"Donald Trump'ın son dönemde yaptığı açıklamalarda dikkat çeken bir detay var: Neredeyse her konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan övgüyle bahsediyor ve hemen ardından Türk ordusuna vurgu yapıyor. Bu tesadüf değil; aynı kalıpta defalarca tekrarlanması, bölgede şekillenmekte olan yeni güvenlik mimarisi açısından Türkiye'nin giderek daha merkezi bir rol üstlendiğini gösteriyor.
Trump'ın bu söylemleri, olası bölgesel görev dağılımlarına dair de ipuçları veriyor. Örneğin, Gazze'de barış gücü benzeri bir yapı kurulacaksa, hangi ülkelerin bu yapının içinde olabileceğini artık az çok tahmin edebiliyoruz. NATO vurgusunun da boşuna yapılmadığı ortada. Şu an gündemde NATO'ya dair somut bir konu bulunmamasına rağmen, Trump'ın "problemlerimizi NATO ile çözüyoruz" demesi, perde arkasında daha geniş bir güvenlik planlamasının sürdüğünü düşündürüyor.
Trump'ın uzun vadeli, istikrarlı politikalar üretme konusunda başarılı olmadığını biliyoruz; ancak bu söylemlerin bir süredir kararlılıkla devam etmesi, arkasında yalnızca kişisel çıkarlardan değil, "devlet aklı" diyebileceğimiz bir stratejik yaklaşımın da bulunduğunu gösteriyor.
Trump'ın son diplomatik turuna baktığımızda, önce İsrail'i ziyaret ettiğini, ardından Mısır'a geçtiğini görüyoruz. Bu sıralama da tesadüf değil. Mısır'da imzalanacak metnin ve verilecek fotoğrafın İsrail'i rahatsız edeceğini bilen Trump, önce Tel Aviv'de bir tür "gönül alma" ziyaretinde bulunarak gerginliği yumuşatmak istemiş gibi görünüyor.
Ancak Mısır'daki toplantının davet listesi dikkat çekiciydi. Türkiye, baştan beri açık bir şekilde şunu iletmişti: Eğer İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu toplantıya katılırsa, Cumhurbaşkanı Erdoğan orada olmayacaktı. Hatta bazı ülkelerin de aynı nedenle katılmama veya toplantıdan çekilme eğiliminde olduğu Amerikan tarafına bildirilmişti. Buna rağmen Trump'ın Netanyahu'yu davet etmesi, bazı soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Burada önemli bir ayrımı hatırlamak gerekiyor: Amerika Birleşik Devletleri–İsrail ilişkileri bir yana, Trump–Netanyahu ilişkileri bambaşka bir dinamiğe sahip. Trump, genel olarak İsrail'in stratejik çıkarlarını gözetse de Netanyahu ile kişisel düzeyde aynı frekansta değil. Bu nedenle, Netanyahu'yu toplantıya çağırmasının ardında, İsrail'in gönlünü almak kadar, kendi kurmak istediği "yeni Orta Doğu düzeni"ni bozmadan ilerletme çabası yatıyor.
Trump'ın hedefi, önceki "İbrahim Anlaşmaları"nın devamı niteliğinde, hatta belki de "2.0" ya da "3.0" versiyonu sayılabilecek bir bölgesel uzlaşma planı inşa etmek. Bu süreçte İsrail'i tamamen dışlamadan ama onu daha yumuşak bir pozisyona çekerek denge kurmaya çalışıyor. Netanyahu'nun masadaki varlığı da bu bağlamda değerlendirilmelidir. O, orada İsrail'i doğrudan temsilen değil, ülkesinin çıkarlarını olabildiğince az zedeleyerek sürece dahil olma amacıyla bulunuyor. Yani aslında kendi siyasetinin sınırlarını korumaya çalışıyor.
Mısır'daki toplantıda imzalanan metin de bu yeni sürecin somut adımlarından biri oldu. Kamuoyunda bu belge bazen "barış" ya da "ateşkes" metni gibi yorumlansa da, aslında daha farklı bir anlam taşıyor. Asıl ateşkes geçen hafta zaten imzalanmıştı ve uygulanmaya başlanmıştı. Bugünkü belge, barışın sürdürülmesini destekleyen, arabulucu ve garantör ülkelerin niyetini resmileştiren bir anlaşma niteliğinde.
Metne göre, eğer ateşkesi tehlikeye atacak bir durum ortaya çıkarsa, bu dört ülke sürece müdahale etme ve barışı koruma sorumluluğunu üstleniyor. Türkiye'nin bu kez resmen dâhil edilmesi ise sürecin en dikkat çekici yönü. Mısır ve Katar uzun süredir arabulucu olarak biliniyordu, ancak Türkiye'nin etkinliği olmadan bölgede kalıcı bir barışın mümkün olamayacağı son dönemde daha net anlaşıldı.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Tolga Sakman, A Haber'de önemli açıklamalarda bulundu
"TÜRKİYE'SİZ BİR GÜVENLİK DÜZENİ ARTIK DÜŞÜNÜLMÜYOR"
Bu durum aslında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu sonrasında yapılan toplantılarda şekillenmeye başlamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın o dönemde Trump ve bazı Arap liderlerle aynı masada oturması, Türkiye'nin barış sürecinde oynayabileceği rolün ilk sinyallerini vermişti. Bugün imzalanan belge, o sürecin resmî bir uzantısı olarak okunmalı.
Toplantının ikinci ayağı ise daha sembolikti. Dört liderin arkasında sıralanan diğer devlet temsilcileri, barış sürecine küresel destek görüntüsü vermek amacıyla oradaydı. Ancak Trump'ın bazı söylemleri, sahnedeki liderler açısından onur kırıcı bir tonda algılanmış olabilir. Buna rağmen, o görüntü uluslararası kamuoyuna "dünya barışı destekliyor" mesajı vermek için önemliydi.
Sonuç olarak, Trump'ın diplomatik adımları, klasik Amerikan politikalarının ötesinde, kişisel bir vizyonla harmanlanmış bir Orta Doğu tasavvuruna işaret ediyor. Türkiye ise bu yeni mimaride yalnızca bölgesel bir aktör değil, aynı zamanda denge unsuru olarak öne çıkıyor. Trump'ın her fırsatta Erdoğan'ı ve Türk ordusunu anması da tam olarak bu denklemin yansıması: Türkiye'siz bir güvenlik düzeni artık düşünülmüyor."
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN