HAŞMET BABAOĞLU

CUMARTESİ NOTLARI: NATO’da bize ayrılan sürenin...

Bizi artık NATO'nun güvenlik ittifakı olup olmadığı ilgilendirmiyor. Orası çok şüpheli çünkü. Bizi ilgilendiren şey açık: NATO, güvenliğimiz ve diplomatik pazarlık gücümüz açısından bir sigorta mı, değil mi? Şimdilik sigorta gibi... Ama şunu da sormadan yapamayız: NATO'da bize ayrılan sürenin sonuna yaklaşıyor muyuz? ABD'nin bölgemizde attığı adımlar önemli. Son gelişme mesela, yani Suriye'de PKK bölgelerine özel ekonomik muafiyet kararı ABD'nin "terör devleti" kurma konusundaki ciddiyetini bir kez daha gösterdi. Daha neler var! ABD'nin yüzmeyen uçak gemisi Girit'e gönderdiği F-35'ler, Yunanistan'a verdiği cesaret, NATO'nun Montrö Antlaşması'nı zora sokacak biçimde "Eninde sonunda Karadeniz'e çıkacağız" ısrarı, vs. Bana Biden'ın F-16'lar için yaktığı yeşil ışıktan falan bahsetmeyin. Sanki bizim NATO'yu oyaladığımız gibi, NATO da bizi oyalıyor ama nereye kadar? Anlayacağınız, çok sıcak günler yaklaşıyor.

***

Şu notu da koyayım... Türkiye'nin NATO kaderini ABD ve Birleşik Krallık arasındaki "örtülü" bilek güreşi belirleyecek: ABD, Türkiye defterini çoktan kapatmış da çaktırmıyormuş gibi yapıyor; Birleşik Krallık ise "Gelecek planlarımız için Türkiye'ye ihtiyacımız var" havalarında...

***

Belki çatırtısı şimdi duyulmayacak ama tarihsel bir kırılma anı... Erdoğan, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılmalarını olumsuz bulduğumuzu söyledi.
Dikkatlerimiz savaşa ve global enflasyonun yol açtığı sorunlara odaklandı. Fakat biz o taraflara bakarken "küreselci tezgâh"ın çalışmalarını durdurduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz... Pandemi belasının başaktörü DSÖ, devletlerüstü iktidarını bırakır mı hiç? DSÖ kendi kontrolünde Dünya Sağlık Meclisi (Buna Global Bilim Kurulu da denilebilir!) diye bir oluşum inşa ediyor. Hatta Biden yönetiminin bu ayın sonunda ulusal sağlık sisteminin yönetimini yeni bir yasa çıkartarak bu birliğe devredeceği iddia ediliyor.

***

Eminönü'nde hanların çay ocaklarında bile kahve 20 lira olmuş... Şimdi diyeceksiniz ki, e n'olmuş? Artık ben de bilmiyorum, ne olduğunu... Eminönü'ndeyseniz, tavsiyem şu: Bir kahve için, ikincisine heves etmek yerine, nasılsa yakın, Mısır Çarşısı'nın arkasındaki Tahmis Sokak'a gidin. Kurukahveci Mehmet Efendi'nin orada bedavaya mis gibi kahve kokusunu içinize çekip yolunuza devam edin.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.