Gündelik hayat notları: Hiperaktif toplumda aşk...
***
Hiperaktif bir toplumda aşk mümkün mü?.. Aşk, bu alabildiğine hızlı, bu sürekli kıpırdanan dünyaya ayak uydurabilir mi? Oysa aşk, coşkun hoşnutlukların değil bekleyişin (durup beklemenin) akrabasıdır. Roland Barthes şöyle sorar ya kendine: "Aşık mıyım? Bekliyorsam, evet!" ( Dikkat, burada kastedilen platonik ısrar değildir!)***
Dün İspanyol Gribi (Nezlesi) adı verilen büyük salgını üzerine yazdım, okumuşsunuzdur. Yeryüzü nüfusunun üçte birini yakalayan ve on milyonlarca insanı öldüren bu salgının günümüzün toplumsal hafızasında yer etmemiş olması çok ilginç. Belli ki, insan zihni savaşları bile kabulleniyor ama salgın fikrinden dehşete kapılıyor, derhal unutmak, yaşanmamış saymak istiyor. Oysa İspanyol gribine yakalanıp kurtulan çok sayıda ünlü tarihi şahsiyet var. Sırf o yüzden bile aklımızda yer etmeliydi. Mesela Kafka, Gandi, Roosevelt, Walt Disney kurtuldular. Bir iddiaya göre Mustafa Kemal de Viyana'da bu hastalığa yakalanmış, Akaretler'deki evinde tedavi olmuştu.***
Küçük kitapçılar birer birer kapanıyor. Belki günümüzün kaçınılmaz gidişatı... Ama kapanıp başka bir işyerine dönen kitapçının önünden geçerken pek "kültürlü" (!) bir havayla "ayyy yazık olmuş, kitapçı gitmiş" diyenlerin çokluğu dikkatimi çekiyor. Sanırsınız ki, o kitapçıdan her hafta kucak dolusu kitap almışlar. Yok, tabii öyle bir şey!***
Haftanın tadı mı? Bir kez daha Kadıköy'deki Basta Street Food'un sütlacı... Bu kez yer elmalı günün salatası da enfesti.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)
- Tam o noktadan başlayın! (18.04.2024)