HAŞMET BABAOĞLU

Kıymetlin, anladık da... Hangisi?

Tamam!
Halin tavrın, giyimin kuşamın, cep telin, boynuna attığın çakma kaşkolun, ona buna borç takıp aldığın araban, yiyip içtiğin mekânların "zengin görünüyor", anladık!
Hatta ilişkilerin bile zengin görüneni gözde.
En "zengin" çağrışımlara sahip pozlar ve aforizmalar el üstünde tutuluyor, farkındayım.
Heva ve heves dünyası bu!
Ama aşkın ne işi var o kalabalığın ortasında?
Tabii derdin gerçekten oysa...
Sevdiğinden başkasını görmeyeceksen...
Neden gözünü nesnelerin parıltısından alamıyorsun?
Gerçek şu ki...
Kaybetmekten korktuğu çok şeyi vardır zenginlerin.
Oysa aşk yalnızca kendini talep eder; cesurdur.
O yüzden yoksullara uyuyor, yoksulluğa yakışıyor.
***
"Haydaa, şimdi bu da nereden çıktı?" diyeceksiniz.
Günümüzün yaygın kültürel kodlarını anlatıyorum da, beni böyle yazmaya iten şey bir müzik klibi.
Geçenlerde dikkatimi çekti; baktım, neredeyse herkes aynı şarkıyı dinliyor:
"Kıymetlim." Mustafa Ceceli ve İrem Derici düeti.
Pek benim anladığım tarz değil ama güzel şarkı. Sanırım, şarkının sevilmesinin esas nedeni melodisinden çok sözlerinin yarattığı nostaljik etkiden kaynaklanıyor.
Nakarata bakın: "Canım, canım, gülüm... en kıymetlim." Sevdiğine "kıymetlim" demek bugünler için ne kadar farklı ve etkileyici.
Herkes sevgili şimdi. Fakat acaba "kıymetli" mi?
Nostaljik dediğim de o zaten.
İç seslerimizin "tadını çıkar, keyfine bak" deyip durduğu bir hayatta "kıymetini bilmek"ten söz etmek...
***
Fakat şarkının klibini izleyince iş değişiyor.
Niye böyle korkunç klipler çekiliyor, neden şarkıları yazanlar buna izin veriyor?
Yoksa...
Kimse artık ne dediğini bilmiyor ve güzel sözler, güzel şarkılar öylesine söylenip geçiliyor mu?
Daha klibin başında çok ama çok zengin işi bir spor araba hızla Avrasya Tüneli'nde ilerliyor.
Şarkıda ise tam o sırada "en kıymetlim" deniyor.
Dalga geçer gibi...
Bilmeyen mi var?
Arabası böyleyse bir erkeğin, "en kıymetlisi" de odur.
Sonrası rezidans koridorları; lüks restoranlar şamdanlar, varaklı aynalar, vs.
Hele ultra-abiye kıyafetler içinde "üstümdeki hırkada bak, hâlâ saçının teli var" deniyor ya...
Orada bittim!
Neyse, uzatmayayım.
Böyle olmaz.
Böyle yalan dünyalara heves yaratıp güzel şarkıları ve sözleri tüketerek ilerleyeceksek, sonumuz fena!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.