Bu "açlık" öldürüyor bizi!
Kim bizden manevi kaygılarımızı çekip aldı da yerine devasa maddi kaygılar koydu? Şeytandır o! Ve nasıl kahredici bir değiş tokuştur ki bu, geri dönemiyoruz
Neredeyse herkesin "her şeye sahip" diyebileceği biri nasıl oluyor da daha fazlasını istiyor? Şaka mı? Hayır! Modern finans kapitalizminin sıradan gerçeği... Düzenin çarkı bu "saçmalık" sayesinde dönüyor! İstiflenecek madde tükense bile istiflenecek sayılar var. İstatistik zenginlik bitmez. Dünyanın her yerinde adalet fikri işte bu yolla öldürülüyor. Ve bu "zihinsel uyarıcı/uyuşturucu" tutku zenginlerin dünyasından çıkıp toplumun her köşesine popüler kültür yoluyla aktarılıyor. Sonuç... Hep açız! Ve doymuyoruz.
İsterken, acıkmışken, yetinmezken, doymazken hep haklı bir bahane vardır. Açlık kendini hep saklar, hep aşılması gereken bir sıkıntıyı ve tadılması gereken bir lezzeti öne sürer... Konuta bakışımız mesela. Ruhumuzun nerede, hangi dam altında, hangi kuytuda dinleneceğini soran bir kişi bile zor çıkar. Problem dizimi şöyledir: 80 metrekare yetmez. 180 metrekare. Ne garip, o da yetmiyor! Tabii tabii, 280 metrekare olsa harika olur! Her metrekare bizden özgürlüğü, cömertliği, adaleti, sükuneti alıp götürmektedir ama onlara bakan mı var!
Henüz pek kimse farkında değil. Saydıkça azalıyor hayatımız; istifleyip sakladıkça küfleniyor.
Ömrüm şu dehşetli değişime tanık olmama yetti... Eskiden yalan, yalancılar için de ahlaksızca bir şeydi. Şimdi ayıp dahi sayılmıyor; yalanı yutanlar bile "olur öyle şey" deyip geçiyor. Eskiden yalancı, her yalanında gücünden kaybettiğini hissederdi. Yalan ağızdan kaçar gibi söylenirdi. Oysa şimdi yalan, yalancı için bir güç stratejisi ve kendini sevdirmenin en kestirme yolu!
Haz mı istiyorsun? İleri doğru hamle yapacaksın. Özgürlük mü istiyorsun? Vazgeçeceksin. Durum bu. Fakat yazık ki, gençleri özgürlük denilen şeyle haz peşinde koşmanın birbiriyle kardeş olduğuna inandırıyorlar.
Bıkmadık mı ilginçlik fetişizminden? Hayatımız artık ilginç değil, fakat anlamlı olsun!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Çocuklar bizden ne öğreniyor? (30.04.2024)
- Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar (29.04.2024)
- Güllerin içinden geçmeyen yollar (28.04.2024)
- Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri (27.04.2024)
- İktisat değil, insan... (26.04.2024)
- Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? (25.04.2024)
- Bu ‘ego’larla nereye? (23.04.2024)
- Aynada kendimize bakmaya sıra gelecek mi? (22.04.2024)
- Geçiştirilen geçmiş ve gelecek (19.04.2024)
- Tam o noktadan başlayın! (18.04.2024)