Kim Milyoner Olmak İster? sorusu Twitter tarihine girdi! Avrupa'nın gerçek yüzü olay oldu
ATV'nin rekortmen programı "Kim Milyoner Olmak İster"deki bir soru Avrupa'nın köle sistemini gözler önüne sermişti. 21 Ocak akşamı ATV'nin Twitter'daki paylaşımı 30 milyon izlenmeyi geçti. Avrupa'nın karanlık yüzünü ortaya çıkartan sorunun paylaşımı Türkiye'de Twitter tarihinin en çok izlenen videoları arasına girdi.
ATV'de yayınlanan "Kim Milyoner Olmak İster?" adlı yarışma programında Avrupa'nın Karanlık Yüzü ile ilgili sorulan soruyla alakalı 21 Ocak 2022'de paylaşılan video Twitter'da 30 milyon izlenmeyi geçti.
Bu rakamla ATV'nin paylaşımı Türkiye'de Twitter tarihinin en çok izlenen videoları arasına girmiş oldu. Birçok Twitter kullanıcısının da video tweetle ile yaydığı paylaşım etkileşim rekorları kırdı.
SÖZDE MEDENİ AVRUPA
Kim Milyoner Olmak İster'de sorulan "1980'lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artırmada satılarak çiftliklerde zorla çalıştırılmıştır?" sorusunun doğru yanıtı İsviçre'ydi.
"HAKLARIN BAŞKENTİ" OLARAK TANINAN İSVİÇRE'NİN GEÇMİŞİNDE NELER VAR?
İsviçre'de devlete borcu olan, boşanan ailelerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olanlar veya suç işleyen çocuklar, kilise aracılığıyla çalışmak üzere başka ailelerin yanına yıllar boyunca yerleştirildi.
AMAÇ KÖLE SİSTEMİ
Buradaki temel amaç İsviçre'nin tarımsal alanda geri kalan ekonomisini canlandırmak ve en temelde iş gücünü ucuz hale getirmekti. Böylece yoksul ailelerin çocukları ailelerinden zorla kopartılıp hatta açık artırma ile satılarak tarlalarda köle olarak çalıştırıldı.
"ÇIPLAK AYAKLI ÇOCUKLAR" TİCARİ MAL GİBİ SATILDI
Verdingkinder (çıplak ayaklı çocuklar) olarak bilinen bu çocuklar pazarlarda zengin çiftlik sahiplerine satılarak adeta bir ticari mal haline getirildi. Küçücük yaşta köle yaşamına mahkum edilen bu bedenler, psikolojik ve fiziksel şiddete de maruz kalıyordu.
SOSYAL MEDYADA GÜNDEM OLDU
Yazar ve tarihçi Loretta Seglias, "İş, bir eğitim yöntemi olarak görülüyordu. Ancak çoğu çiftçi bakıcı ailelere verilen çocuklar, iş gücü olarak kullanılıyor, suistimale uğruyorlardı" diyor. Bu suistimal edilen, kullanılan çocuklar uzun süre sustu. Bu konu İsviçre'nin iyi imajını bozuyordu. Daha bir kaç yıldır bu karanlık tarih hakkında açıkça konuşulabiliyor. Eski yurtlardan biri şimdi anıt haline getirilmiş. Onu devlet yaptırmamış. Bir zamanlar kendisi de burada çocukluğunu geçiren ve mağdur olan bir İsviçreli işveren yaptırmış.
Guido Fluri'nin başlattığı girişimle devletten sadece özür değil maddi tazminat da talep edildi. Sonuç başarılı oldu. İsviçre Parlamentosu o dönemde Verdingkinder denilen mağdurların her birine 20 bin euro verilmesine karar verdi. İşadamı Fluri'nin çabası olmadan bu sonuca ulaşmaları mümkün olmazdı. Verdingkinder İnisiyatifi kurucusu Guido Fluri: "Bu mağdur grubun gücü çok az. Ya da aslında lobileri yok. Böyle olunca konu gündemden kayboluyordu. Medyada konu ediliyordu ama tabii ki diğer taraftan tüm bu girişim güç istiyor ve para gerektiriyor. Bu kesin."
YÜZ BİNLERCE ÇOCUK SUİSTİMAL EDİLDİ
İsviçre'de yüz binlerce çocuğun bu şekilde suistimal edildiği tahmin ediliyor. Çoğu önce bakıcı ailelere sonra da yetimhanelere veriliyordu. Buralarda kendilerini savunmayı öğrenmediler. Onları koruması, güç vermesi gereken ebeveynler ise çocuklarıyla ilgilenmedi.
Walter Steck, "Burada dar bir yol vardı. Yukarı doğru çıkardı ve tepeden tren istasyonu gözükürdü. Biz çocuklar yukarı çıkıp, ailelerimiz geliyor mu diye bakardık. Tabii ki bende. Benim annem babam hiç gelmezdi. Evet bu çok acıydı" ifadelerini kullanıyor.
Onlarca yıl suskunluğun ardından şimdi yaşananların ayrıntılı olarak gün yüzüne çıkarılması için çaba gösteriliyor. Bugün Walter Steck çalıştırılmış bir çocuk olarak geçmişinden açıkça bahsedebiliyor. Ve bu karanlık tarihe tanıklık ediyor.
Loretta Seglias , "Geçmişe bakmak istemeyen insanlar her zaman vardır. Yaşananlar İsviçre için güç, acı veren bir bölüm. Fakat karanlık yanlarınızı da bilmek tanımak çok önemli. Bugün hangi noktada olduğumuzu, hangi yöne doğru gittiğimiz üzerinde düşünebilmek için bu önemli" diyor.
Bu kirli geçmişse, herkesin yakından bildiği bir çizgi karakterle temsil ediliyordu aslında: Heidi. Alp Dağları'nda çıplak ayaklarıyla koşuşturan, öksüz Heidi karakteri, İsviçre'nin çocuk kölelerine adanmış bir hikayeydi aslında.
İsviçre'nin toplumsal tarihinde hatırlanmak istenmeyen bir gerçeğin simgesi olan Heidi, yıllar içinde çocuklara karşı işlenmiş büyük suçun yarattığı utancın da bir simgesi haline geldi.