“Sahte -e-imza çetesi” skandalıyla Türkiye’ye yeni operasyon! 5. kol faaliyeti tek tek böyle deşifre edildi! Hedef: devlete güveni sarsmak!
Türkiye’de son dönemde kamu kurumlarına ve eğitim sistemine yönelik çok katmanlı bir algı operasyonu devreye sokulmuş durumda. Eski CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sahte diplomasının iptaliyle birlikte, devletin kurumsal yapısına yönelik güveni zedelemeye dönük uluslararası merkezli bir karalama kampanyası hız kazandı. Sahte e-imza ve diploma çetesi üzerinden yayılan yalanlar ile birlikte, 2025 LGS sonuçları hakkında sosyal medyada dolaşıma sokulan asılsız iddialar da bu algı zincirinin bir parçası olarak değerlendiriliyor. Devlet ile millet arasındaki güven bağını zayıflatmayı hedefleyen bu sistemli propagandanın, organize yapılar ve dış bağlantılı odaklar tarafından yönlendirildiği öne sürülüyor. İşte dolaşıma sokulan yalanlar böyle çürütüldü…
Türkiye son günlerde, kamuoyunun algısını hedef alan çok yönlü bilgi kirliliği ve kara propaganda operasyonlarıyla karşı karşıya. Devletin kurumsal itibarını hedef alan bu sistemli girişimler; sahte e-imza çetesi soruşturmaları, diplomaların sahteliğine ilişkin iddialar ve özellikle eski CHP'li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptaliyle gündeme gelen gelişmeler üzerinden yürütülüyor. Son olarak, 2025 LGS sonuçlarıyla ilgili sosyal medyada yayılan sahte belgeler ve yanıltıcı içerikler, bu algı operasyonunun yalnızca siyaseti değil, eğitim sistemini de hedef aldığını ortaya koydu. Güven duygusunu zayıflatmaya yönelik bu planlı süreçte, organize yapılarla birlikte uluslararası odakların da etkili olduğu ifade ediliyor.
(fotoğraf: x paylaşımı)
HEDEF: MİLLETİN DEVLETİNE GÜVENİ
Son dönemde Türkiye'de devlet ile millet arasındaki güven bağını zayıflatmaya yönelik çok katmanlı ve organize bir algı operasyonu yürütülüyor. Konuya ilişkin MAH Ajansın'ın yayınladığı bilgiye göre bu operasyonlar; eğitim kurumlarını, kamu belgelerini ve devletin güvenlik birimlerini hedef alırken, uluslararası odaklı sistematik bir kara propaganda sürecine dönüşmüş durumda. Özellikle sahte e-imza ve diploma çetesi üzerinden yürütülen bilgi kirliliği, Ekrem İmamoğlu'nun sahte diplomasının iptali ve LGS 2025 üzerinden yayılan asılsız iddialarla derinleştiriliyor.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
USULSÜZ YATAY GEÇİŞ VE BELGEDE SAHTECİLİK RESMEN TESPİT EDİLDİ
Operasyon zincirinin ilk halkası, eski CHP'li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesiyle başladı. Yapılan incelemelerde İmamoğlu'nun, KKTC'de denkliği olmayan bir üniversitenin 2 yıllık programına kayıtlıyken, hiçbir akademik eşdeğerliği bulunmadan İstanbul Üniversitesi'nin 4 yıllık İngilizce İşletme bölümüne usulsüz biçimde yatay geçiş yaptığı tespit edildi.
Bu geçiş sırasında İmamoğlu'nun, hem okul adı hem de bölüm bilgisini gerçeğe aykırı olarak değiştirdiği ve not ortalaması şartını sağlamamasına rağmen özel kontenjan açılarak bölüme alındığı belirlendi. Kontenjan artırımı ise ilan yapılmaksızın gerçekleştirildi. Tüm bu belgeler YÖK ve üniversite kayıtlarında açıkça yer aldı.
Yükseköğretim Kurulu, geçişin hem usul hem içerik açısından hukuka aykırı olduğuna hükmetti. İstanbul Üniversitesi, ilgili mevzuat gereği İmamoğlu'nun öğrenciliğini geçersiz saydı ve diplomasını iptal etti. Bu işlem, belgede sahtecilik ve açık hata hükümlerine dayanılarak gerçekleştirildi.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
ALGI OPERASYONU: "TÜM BELGELER ŞAİBELİ" ALGISI
İmamoğlu'nun diplomasının iptalinin ardından, muhalefet cephesinden "Bu iptal, tüm resmi belgelerin geçerliliğini sorgulatır" algısı pompalanmaya başlandı. CHP'li Mahmut Tanal, vatandaşların "Benim tapum da iptal edilir mi?" diye endişelendiğini ileri sürdü. İYİ Parti Grup Başkanvekili Buğra Kavuncu da benzer şekilde, "Bugün diploma, yarın tapu, her belge tehlikede" şeklinde açıklamalarda bulundu. Bu söylemler, hükümeti hedef alıyor gibi görünse de aslında doğrudan devletin kurumsal güvenilirliğini hedef alıyorlardı.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
LGS 2025 YALANLARI: ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN ALGI MÜHENDİSLİĞİ
2025 Liselere Geçiş Sınavı'nın ardından sosyal medya ve bazı muhalif basın yayın organları üzerinden sınav güvenliğine dair birçok asılsız iddia dolaşıma sokuldu.
En yaygın yalan, "LGS soruları sınav sırasında çalındı ve WhatsApp gruplarında paylaşıldı" yönündeydi. Ancak sözel oturum 10.45'te sona erdi, söz konusu görseller ise 11.57'de paylaşıldı. Dolayısıyla bu içeriklerin sınav sürecini etkilemesi mümkün değildi.
Milli Eğitim Bakanlığı anında soruşturma başlattı. Sınav sonrası bazı öğretmenlerin kitapçıklardan fotoğraf çekip özel kurslara gönderdiği tespit edildi. Bu kişiler açığa alındı, gözaltına alındı ve tutuklandı. Ancak bu durum sınav sürecine değil, yalnızca sınav sonrasına aitti.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
Ayrıca, Bursa'daki Mahmut Celalettin Ökten İmam Hatip Ortaokulu'ndan 36 öğrencinin tam puan aldığı iddiası da gerçek dışıydı. Bursa genelinde sadece 20 öğrenci tam puan aldı ve bunlar farklı okullardandı. Sosyal medyada farklı illerdeki imam hatipli başarılı öğrencilerin, bu okulun öğrencileri gibi gösterilmesi, kasıtlı bir algı çalışmasıydı.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
Bu yanlış bilgi, İYİ Parti milletvekili Turhan Çömez ve bazı basın organları tarafından 15 Temmuz'da haberleştirildi. Oysa 14 Temmuz'da Bursa Valiliği tarafından, Bursa'daki LGS birincilerinin isimleri ve okulları kamuoyuna duyurulmuştu. Yani kamuoyu bilerek ve isteyerek yanlış yönlendirildi. "Soruların çalınarak bir imam hatip lisesine verildiği" şayiası yayılmaya çalışıldı.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
DİYARBAKIR'DA DA AYNI YALAN ÇÜRÜTÜLDÜ
Benzer şekilde, "Diyarbakır'da 300 birinci çıktı" yalanı da resmî verilerle çürütüldü. Diyarbakır'da yalnızca 10 öğrenci tam puan aldı. Ayrıca 719 tam puanlı öğrencinin illere dengeli dağıldığı açıklandı. İstanbul'da 163, Ankara'da 56, İzmir'de 49 birinci vardı. Bu veriler, sınavda herhangi bir kümelenmenin olmadığını ortaya koydu.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
2023 yılında tam puan yapan öğrencilerin %44'ü devlet okullarından çıkmışken, bu oran 2024'te %43, 2025'te de %43 olarak gerçekleşti. Ayrıca, 2025 yılında devlet okullarında tam puan yapan öğrencilerin bulunduğu il sayısı 61 idi. Bu sayılar, sınavda herhangi bir yapay kümelenme bulunmadığını somut biçimde ortaya koydu.
Sonuç olarak, sınavın güvenilirliğini ve devletin kurumsal itibarını hedef alan bu kara propaganda, çocuklar üzerinden oynanan tehlikeli bir algı mühendisliğine dönüştürüldü.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
SAHTE E-İMZA VE DİPLOMA ÇETESİ İFTİRALARI
Sahte e-imza ve diploma çetesi soruşturması üzerinden de devleti hedef alan manipülasyonlar hız kazandı. Bazı yayın organları, "400 kişinin sahte diplomalarla akademisyen yapıldığı" yalanını ortaya attı. Ancak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından şüpheli olarak işlem yapılan 220 kişi arasında ne bir akademisyen ne de devlet okulunda görev yapan öğretmen bulunuyor.
Bazı medya isimleri, ÖSYM sistemine girilerek sınav puanlarının değiştirildiği yönünde haberler yayımladı. Fakat iddianamede ÖSYM sadece iki yerde geçiyor ve bunların hiçbiri sınav sistemine müdahaleyi içermiyor.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
ZAFİYET DEĞİL GÜÇLÜ DEVLET REFLEKSİ VAR
Devletin kendisi bu çeteyi aylar önceden tespit etti. BTK'ya bağlı USOM ekiplerinin teknik incelemeleriyle başlayan süreçte; MEB, Adalet ve İçişleri Bakanlığı koordineli çalıştı. 13 Ağustos 2024'te Gazi Üniversitesi'nin savcılığa yaptığı başvuru sonrası, sahte e-imza ile üniversite sistemlerine girildiği, ehliyet sınavları ve diplomalarla oynandığı tespit edildi.
İçişleri Bakanlığı iki ayrı operasyonda 37 kişiyi tutukladı, 199 kişi hakkında dava açıldı. Çetenin Milli Emlak ve üniversitelerde işlem yapma girişimleri başarısız oldu. YÖK tüm üniversiteleri denetledi. Ortada bir güvenlik zafiyeti değil, güçlü bir devlet refleksi vardı.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
EĞİTİM KURUMLARI ÜZERİNDEN GÜVEN SALDIRISI
Algı operasyonunun en dikkat çekici yanı, çocuklar ve eğitim sistemi üzerinden yürütülmesi. Ailelerin en hassas olduğu sınavlar, diplomalar ve belgeler gibi konular seçilerek devlete olan güven duygusu hedef alınıyor. Bu sayede kamuoyunda sistemli bir güvensizlik ortamı oluşturulmak isteniyor.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
5. KOL FAALİYETİ: TÜRKİYE'NİN KÜRESEL DURUŞUNA SALDIRI
Tüm bu süreç, yalnızca iç siyasi aktörlerin değil, uluslararası merkezli bir psikolojik harekâtın parçası. Ekrem İmamoğlu'nun diplomatik bir proje olduğu, bu projenin çökmesiyle birlikte devreye alınan 5. kol faaliyetlerinin ülke içinde destek bulduğu belirtiliyor.
Türkiye'nin Gazze'deki soykırıma karşı Uluslararası Adalet Divanı'na sunduğu belgeler, Suriye ile kurduğu siyasi işbirliği ve "Terörsüz Türkiye" vizyonu bu odakları rahatsız ediyor.
Örneğin Uluslararası Adalet Divanı'nda (UAD) İsrail'in Gazze'deki soykırım davasına müdahil olan Türkiye, İsrail'in katliamlarına dair delil ve belgeleri mahkemeye sundu. Türkiye'nin etki alanını genişletmesi, iç huzuru artırması ve küresel aktörlüğe doğru ilerlemesi, çıkarları zedelenen güç odaklarını harekete geçirmiş bulunuyor.
FOTOĞRAF: X PAYLAŞIMI
SURİYE ÜZERİNDE EMELLERİ OLAN ÜLKELER TÜRKİYE'DEN RAHATSIZ
Türkiye'nin bu somut adımlarından rahatsız olan Siyonizm ve İsrail, Türkiye'deki aparatlarını harekete geçirerek 5. kol faaliyetine başladı. Türkiye, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara liderliğindeki Suriye ile de çok yakın işbirliği içerisinde. Suriye'deki terör faaliyetlerinin bastırılması ve uluslararası güçlerin Suriye'yi kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmesinin önünde bir engel teşkil eden Türkiye, Suriye'nin bağımsız bir şekilde ayağa kalkması, iktisadi ve toplumsal hayatının canlandırılması süreçlerinde aktif rol üstleniyor.
Bu durum da Suriye üzerinde emelleri olan Amerika, İsrail, Rusya ve İran'ı rahatsız ediyor. Bu ülkeler de Türkiye'de konuşlu ortakları vasıtasıyla halkın kendi devletine duyduğu güvenini sarsma amacı taşıyan operasyonlar gerçekleştiriyorlar.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ
Türkiye aynı zamanda onlarca yıldır sırtına yüklenmiş bir kambur olan, maddi ve manevi kaynakların tükenmesine sebep olan terör kördüğümünü de çözmek üzere çok önemli adımlar atıyor.
Türkiye'nin yurt içinde ve yurt dışında kararlılıkla yürüttüğü terörle mücadelenin neticesinde terör örgütü kendini feshetti. Örgütün Suriye kolu, terörist emellerden vazgeçerek Suriye merkezi hükümetinin kontrolüne girdi. "Terörsüz Türkiye" şiarı ile yürütülen bu süreç sonunda Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde hiç olmadığı kadar iç huzura ve toplumsal bütünleşmeye kavuşacak.
Bu konudan sebep harcanan maddi ve manevi enerji, tümüyle ülke gelişimine aktarılacak. Terörsüz Türkiye süreciyle birlikte Türkiye'nin küresel bir aktör haline gelmeye başlaması, bölgesel ağırlığını artırması, etki alanını genişletmesi ve milli çıkarları doğrultusunda hamleler yapması, menfaatleri zedelenen güçlerin saldırganlaşmasına yol açıyor.
Devletin tüm kurumları bu saldırıları boşa çıkarmak için kararlılıkla mücadele ederken, oluşturulmak istenen algılara kapılmamak, uyanık ve bilinçli duruş sergilemek hepimizin görevi.
SONUÇ: DEVLET GÜÇLÜDÜR, ALGILAR ZAYIFTIR
Tüm kurumlarıyla kararlılıkla mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu saldırıları boşa çıkarmaktadır. Devlete olan güveni hedef alan bu çok katmanlı operasyonlara karşı toplumun bilinçli ve uyanık olması, milli dayanışmanın güçlendirilmesi hayati önem taşımaktadır.
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN