Moskova'dan Trump’a nükleer rest! ABD-Rusya hattında neler oluyor?
ABD Başkanı Donald Trump’ın, Rusya’ya verdiği sürenin sonunda gerekenlerin yapılmaması halinde yaptırımların devreye gireceğini açıklaması, iki ülke arasında tansiyonu yükseltti. Bu açıklamalara karşılık Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev’den gelen “Ölü El” çıkışı, nükleer restleşmenin habercisi oldu. A Haber ekranlarında süreci değerlendiren uzmanlar, Rusya’nın bir satranç stratejisi yürüttüğüne dikkat çekerek, ABD'nin denizaltı hamlelerinin Moskova tarafından doğrudan kışkırtma olarak algılandığını vurguladı. A Haber ABD Muhabiri İrfan Sapmaz ise “Ölü El” sisteminin ne anlama geldiğini aktararak, bu sistemin devreye girmesi durumunda yaşanabilecek senaryolara dair çarpıcı bilgiler verdi.
ABD Başkanı Donald Trump'ın Rusya'ya yönelik yaptırım uyarısı, küresel siyasette tansiyonu yükseltti. Trump'ın restine, Rusya'dan nükleer içerikli "Ölü El" yanıtı geldi. İki ülke arasındaki gerilim nükleer restleşme boyutuna taşınırken, konu A Haber ekranlarında uzman isimlerce değerlendirildi.
"Trump, Putin'e çeşitli mesajlar verdiğini söz konusu mesaj sonrasında gereği yapılmazsa ambargoların başlayacağı söylenmişti." diyen A Haber ABD Muhabiri İrfan Sapmaz, Medbedev'in Ölü El çıkışına ilişkin konuştu. Peki 'Ölü El' ne demek? sorusuna yanıt veren Sapmaz, şu ifadeleri kullandı:
ÖLÜ EL NE DEMEK?
"Amerika Birleşik Devletleri'nden eski Sovyet dönemi Kremlin'ine ve Moskova'ya yönelik bir nükleer saldırı hayata geçirilirse yani Kremlin'de, o dönem Sovyetler Birliği Komünist Parti Genel Sekreteri olan devlet başkanı ve 11 kişilik Politbüro üyeleri bu saldırı sonucu tamamen yok edilirse buna karşı geliştirilmiş özel bir sistem devreye giriyor.
Bu sistem bir nükleer otomasyon sistemi. 'Ölü El' adı verilen bu sistem, Sovyetler tarafından olası bir üst düzey komuta kaybı halinde misilleme yapılmasını garanti altına almak amacıyla geliştirilmiş.
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
SİSTEM NASIL ÇALIŞIYOR?
Sovyet Rusya'nın üst düzey komuta yapısı Kremlin, Savunma Bakanlığı gibi yapılar ani bir nükleer saldırı ile ortadan kaldırılırsa sistem otomatik olarak devreye giriyor.
Sensör ağı sistemi, sismik, radyasyon ve basınç sensörlerinden gelen verileri analiz ediyor. Örneğin Moskova'da bir nükleer patlama algılanırsa sistem bunu fark ediyor. Eğer durum gerçekten nükleer saldırı olarak doğrulanırsa ve hiçbir komutan hayatta değilse, sistem otomatik olarak harekete geçiyor.
Bu noktada özel bir komuta roketi genellikle SS-17 gibi modifiye edilmiş bir ICBM (kıtalararası balistik füze) Rus toprakları üzerindeki tüm balistik füze üslerine sinyal gönderiyor. Böylece önceden programlanmış hedeflere otomatik olarak nükleer karşı saldırı başlatılıyor.
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
SİSTEM İLK KEZ NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?
Bu sistem ilk etapta bilinmiyordu ve çok gizliydi. Ancak 2009 yılında bir Rus generalin ima niteliğindeki açıklamalarıyla sistemin varlığı anlaşılmaya başlandı.
Söz konusu sistemin varlığına dair ilk açık sinyal, Sovyet döneminden bugüne ilk kez Dmitriy Medvedev tarafından verildi. Malum, Medvedev Putin'den önce Rusya Federasyonu devlet başkanıydı ve şu anda da Putin'in sağ kolu konumunda.
Putin doğrudan cevap vermek yerine, Medvedev üzerinden 'Ölü El'in hayata geçirilebileceğini ima etti ve böylece sistemin varlığını dolaylı olarak onaylamış oldu.
ABD'DEN KARŞILIK: "APTALCA VE KIŞKIRTICI"
Buna karşılık olarak ABD'den gelen açıklama ise oldukça netti. ABD yönetimi, bu tür açıklamaların 'aptalca ve kışkırtıcı' olduğunu belirtti. Ayrıca, bu sözlerin yalnızca lafta kalmama ihtimaline karşı, iki nükleer denizaltının 'uygun bölgelere' konuşlandırılması emrini verdi.
Sözler çok önemlidir. Ve çoğu zaman istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Umarım bu da o durumlardan biri olmaz"
(fotoğraf - ahaber.com.tr - ekran görüntüsü)
RUSYA BİR SATRANÇ MASASINDA
Rusya'nın bir satranç oynadığından bahseden Akademisyen Dr. Hazar Vural, Rusya'nın Batı ile bir hegemonya mücadelesi içinde oluğunu söyleyerek, şöyle konuştu:
Rusya bir satranç oynuyor. Rusya, bunun Batı ile bir hegemonya mücadelesi olduğundan hareketle, Trump'ın koyacağı oyunun kurallarına göre oynamayı kaybetmek olarak görüyor.
O yüzden hep şunu söyledi: 'Ben bitti dediğim zaman biter'
Putin'in zihninde 10 gün, 50 gün vermenin hiçbir anlamı yok. Putin bu savaşı ne zaman ve nasıl bitirecek bunlar şu an bilmediğimiz noktalar.
Ama şöyle bir gerçeklik var: Yaptırımları artırdığınız zaman, Ukrayna'ya verilen silahları sürekli şekilde artırdığınızda yahut nükleer denizaltı gibi kışkırtacak ve provoke edecek büyük bir güç gösterdiğinizde, diplomasi masasından uzaklaşmış oluyoruz. Yani sondan ve sonuçtan uzaklaşmış oluyoruz. Putin buna böyle bakıyor"
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN

