Manşet manşet TÜSİAD'ın kirli geçmişi!12 Eylül-28 Şubat’ta darbecilere açık destek vermişti: Gazete ilanıyla hükümete tehdit

Türkiye'nin siyasi krizler yaşadığı dönemlerde yaptığı çıkışlarla krizleri derinleştiren TÜSİAD, Olağan Genel Kurulu'nda siyasete soyunması kirli geçmişlerini bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye’de her darbe sürecinde aktif rol oynayan TÜSİAD, 12 Eylül’de kapatılmayan tek dernek olmuş, 28 Şubat’ta ise darbecilere açık destek vermişti. Gazete ilanlarıyla hükümetleri tehdit eden TÜSİAD, Gezi kalkışması ve 17-25 Aralık’ta da karşı cephedeydi. “5’li Çete”nin finansörü olan TÜSİAD, Cumhuriyet mitingleriyle darbe çağrısına destek vermişti. TÜSİAD'ın 28 Şubat darbesindeki rolünü yıllar sonra itiraf eden TÜSİAD üyesi İshak Alaton 'TÜSİAD 28 Şubat'a destek verdi yayınladığı bildiri ile darbeye yeşil ışık yaktı' demişti. İşte manşet manşet TÜSİAD'ın kirli geçmişi...
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), bir kez daha vesayetçi tutumunu sergiledi.
Mehmet Ömer Arif Aras (ahaber.com.tr).
Hükümete yönelik eleştirileriyle sıkça gündeme gelen ve milli iradeye karşı mesafeli duruşuyla bilinen TÜSİAD, Olağan Genel Kurul toplantısında "Politik hayatta olağanüstü olaylar" başlıklı bir slayt sunarak bu yaklaşımını bir kez daha ortaya koydu.
Mehmet Ömer Arif Aras (ahaber.com.tr)
Bugüne kadar Türkiye'de demokrasi siyaset ne zaman güçlense TÜSİAD harekete geçti.
(Fotoğraf: ahaber.com.tr)
Küresel güç merkezleriyle birlikte hareket eden TUSİAD, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta sahnedeydi. Adı hep darbelerle anılan TÜSİAD Gezi kalkışmasında da 17-25 Aralık darbe girişiminde de hep karşı cephede yer aldı. Milli Görüş fikrinin siyaset sahnesinde ivme kazandığı 1970'lerde, 12 Mart Muhtırası yayınlandı. Muhtıradan kısa süre sonra, Profesör Erbakan liderliğindeki Milli Nizam Partisi "Laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü" iddiasıyla kapatıldı. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel istifa etmek zorunda kaldı. Türkiye temel hak ve özgürlüklere kısıtlamalar getirecek 'ara rejim' dönemine girdi. Muhtıra sonrası başlayan operasyonlarda çok sayıda kişi gözaltına alınıp hapse atıldı. Bir o kadarı da işkence gördü. Türkiye zor günler geçirirken 1971 yılında Türkiye'nin en zengin 12 iş adamı bir araya gelip tek bir çatı altında birleşti. 2 Mart 1971 askeri müdahalesinden sadece 1 ay sonra bir protokol imzalandı. TÜSİAD, Türkiye'nin çok sancılı bir döneminde, hem de özel sektör karşıtı ideolojilerin öne çıktığı bir ortamda ortaya çıktı. Kuruluş amacını, "Türkiye'nin demokratik ve planlı yollarla kalkınmasına Batı uygarlık seviyesine çıkarılmasına yardımcı olmak" şeklinde ifade edildi.
(Foto: ahaber.com.tr)
GAZETE İLANIYLA TEHDİT
Takvimler 13 Mayıs 1979'u gösterdiğinde ise Türkiye gazetelerdeki bir ilanı konuşmaya başladı. Bir sivil toplum kuruşu olan TÜSİAD Bülent Ecevit Hükümeti'ni düşürmek içini gazetelere tam sayfa ilan verdi. "Ekonomide gerçekçi çıkış yolu" başlıklı ilanda "Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz dış kredilerle, uyguladığımız ekonomik sistem birbirine çok yakından bağlıdır.
(Foto: ahaber.com.tr)
TÜSİAD'IN DEDİĞİ OLDU! HÜKÜMET ÖLDÜRÜLDÜ
Pazar ekonomisinden gitgide uzaklaşan bir anlayışla, ne batı dünyasında hak ettiğimiz yeri, ne yeterli kredileri ne de yatırımlara gerekli dış sermayeyi bulabiliriz. Ekonomimizin bir yasakçı mevzuat ağı içinde boğan, kişinin teşebbüs şevkini kıran, kişiyi yanlış yönlere sevk eden aşırı müdahaleci ve güven sarsıcı zihniyet bunalımının asıl sebebidir" denildi. Ecevit ise 15 Mayıs 1979 tarihinde TÜSİAD için "Büyük sermaye çevrelerinin paralı, tehditli ve uyarı muhtıralı duyuruları ile Türkiye'de hükümet öldürülemez. Öldürülebilse bile, böyle bir hükümetin cenazesini kimse taşıyamaz" dedi. Ancak kasım ayında TÜSİAD'ın dediği oldu. Ecevit'in deyimiyle hükümet öldürüldü.
12 EYLÜL DARBESİNDE TEK KAPATILMAYAN DERNEK
Türkiye 12 Eylül darbesine sürüklenirken açıktan askeri yönetim çağrıları yapanlar vardı. Darbenin belki de tek kazananıydı patronlar. Darbeyle birlikte grevler yasaklandı, ücretler donduruldu, işçi hakları ve sendikal haklar bir çırpıda ortadan kaldırıldı. İşçi sendikaları, mallarına el konularak kapatıldı, yöneticileri tutuklandı, işkence tezgahlarına yatırıldı. 23 bin 677 dernek darbeciler tarafından kapatılmıştı ama TÜSİAD açık kaldı. Dahası, TÜSİAD, 12 Eylül döneminde, 16 Haziran 1981 tarihli bakanlar kurulu kararı uyarınca "Kamu yararına çalışan dernek" statüsü kazandı. Yani 12 Eylül ile birlikte patronlar ne istiyorsa o olmuştu. TÜSİAD'ın yıllık raporlarında ve özellikle de 1979-80 raporlarında iş çevrelerinin dile getirdiği düşünceler, hiçbir değişiklik yapılmadan, 12 Eylül'ün ekonomik politikaları haline geldi. Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin 1980 yılında toplam bilanço karları 124 milyar iken 1984 yılında 655 milyara çıktı. İşçi ücretleri ise 1970'lerdeki seviyesine ancak 1989-1991 arasındaki grev hareketinin kazanımları ile gelebildi.
(Foto: ahaber.com.tr)
28 ŞUBAT SÜRECİNİN SİVİL AYAĞI "5'Lİ ÇETE"
Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, 30 Temmuz 1996 tarihinde, TÜRK-İŞ Başkanı Bayram Meral'in yüzüne karşı "TÜSİAD ve SSK ülkenin kanını emiyor" sözünü sarf etti. Çillerin, TÜSİAD'ı bir menfaat grubu olarak nitelemesi, belki de 28 Şubat'a giden yolda bazı kararların daha hızlı alınmasına neden olmuştu. TÜSİAD, o günlerde Refah Partisi-DYP koalisyonuna karşı açıkça cephe almıştı. 28 Şubat sürecinde de küresel ekonomik çevrelerle iç içe olan 'Büyük sermaye'nin temsilcisi TÜSİAD büyük rol oynadı. TÜSİAD Ecevit hükümetini düşürürken kullandığı 'ilan silahını' çekti. Sonra kontrolündeki medyayı ateşe verdi. Şeriat, laiklik, cumhuriyet gibi kavramlar manşetlerden düşmedi. TÜSİAD'ın ve onun kontrolündeki medyanın, desteği ile seçimle gelen iktidar, korku senaryoları ve nihayetinde askeri tanklarla yıkıldı. 28 Şubat sürecinin sivil ayağı tarihe "5'li çete" olarak geçti. Sefer görev emri almış ihtiyat birliği gibi darbecilerin yanında saf tutan iş dünyasından beş 'sivil' toplum örgütü. İki işçi sendikası, iki esnaf örgütü ve bir işveren sendikası. Darbenin 'sivil' ayağını oluşturan bu 5'li çetenin finansörü TÜSİAD'tan başkası değildi. 28 Şubat'ta Refah Partisi kapatıldı, yöneticilerine siyasi yasak konuldu. Onlarca banka batırıldı, Türkiye milyarlarca dolar zarara uğratıldı. Gayrı Safi Milli Hasıla'nın üçte biri buharlaştırıldı. O dönem TÜSİADın hedeflerinden bir diğeri de Anadolu kaplanlarıydı. Yani TÜSİAD'ın iş dünyasındaki tekelini kıran MÜSİAD. Anadolu kaplanları merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın projesiydi. 1985-1991 döneminde canlandı. Ve 1990 yılı Mayıs ayında Müstakil İşadamları Derneği adı altında bir araya geldi. TÜSİAD'a doğru akan önemli kaynakların bir kısmının Anadolu kaplanlarına yön değiştirmesi ekonomide yeni dinamikleri tetikledi. TÜSİAD karşısında Anadolu Kaplanları aktif pozisyona geçti. Ve MÜSİAD'ın hedef alındığı manşetler peş peşe geldi. Gazeteler "Genelkurmay'dan MÜSİAD'a ambargo" manşetleri atıldı. MÜSİAD üyelerinin ürünlerinin askeri ihalelere sokulmaması tebliğleri yayınlandı. Hızla büyüyen Anadolu sermayesi tasfiye edilmek istendi. İstediklerini de yapıldı. 28 Şubat sürecindeki baskılarla MÜSİAD üyeleri yüzde 20 küçüldü.
ALATON'DAN İTİRAF: RAPORU TÜSİAD REDDETTİ
TÜSİAD'ın 28 Şubat darbesinde rolünü yıllar sonra TÜSİAD üyesi yüzlere vurdu. 24 Ocak 2014'te TÜSİAD'ın 44. Olağan Genel Kurulunda TÜSİAD'a dönen işadamı İshak Alaton bir konuşma yapmak istedi. TÜSİAD'ın 28 Şubat'a destek verdiğini yayınladığı bildiri ile darbeye yeşil ışık yaktığını söyledi. Bunun TÜSİAD'dan uzaklaşmasına neden olduğunu anlattı. Sözleri salonda buz gibi bir hava estirirken Alaton'un sözü Divan Başkanı Hüsnü Özyeğin tarafından kesildi. Kürsüden indirilen Alaton konuşmakta ısrarcı olunca oylama yapıldı ve konuşma yapmasına karar verildi. Yeniden kürsüye çıkan Alaton, "Utanç verici bir yönetim. Sizin adınıza ben utanıyorum. Raporu TÜSİAD reddetti. O günün yönetim kurulu ibra edilmedi. TÜSİAD'ın tarihinde ilk defa yönetim kurulunun ibra edilmediği bir utancı yaşadım. Ben bugün bunu dile getirmek istedim. Başkan benim sözümü kesti. Hepinizden özür diliyorum" dedi.
CUMHURİYET MİTİNGLERİNE AÇIK DESTEK VERDİLER
Sabah'ta yer alan habere göre, darbeyle kurulmuş her darbenin destekçisi olmuş TUSİAD Cumhurbaşkanlığı seçimleri bahane edilerek düzenlenen Cumhuriyet mitinglerine de açık destek verdi. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan'ın seçileceği, laik cumhuriyetin "irticacı AK Parti" tarafından şeriata dönüştürüleceği korkusu yayılarak düzenlendi. Mitingler daha sonra darbe çağrılarının yapıldığı birer kürsüye dönüştü. Dönemin TÜSİAD Başkanı Arzuhan Yalçındağ, "Tandoğan Mitingi'ni de Çağlayan Mitingi'ni de bu gidişe dur demenin bir ifadesi olarak görebiliriz. Türkiye'nin aydınlık yüzünün kendini ortaya koyması olarak değerlendirebiliriz" sözleri ile darbe çığırtkanlığının yapıldığı cumhuriyet mitinglerine TÜSİAD desteğini açıklamış oldu.
