HAŞMET BABAOĞLU

Gerçek, yalan ve biz

Gerçek ve yalan günün birinde buluşurlar...
Yalan, doğruyu söyler: "Bugün hava çok güzel!" Gerçek, şaşırır. Çünkü yalan, doğruyu söylemektedir; yalana güvenmeye karar verir.
Havuz gibi görünen bir kuyunun başına geldiklerinde yalan, "Hadi hava güzelken suya girelim" der.
Soyunup suya girerler.
Yalan, birden fırlar ve gerçeğin kıyafetlerini de alıp kaçar.
Öfkelenen gerçek sudan çıkıp kıyafetlerini arar ama onu görenler tarafından ayıplanır.
Bellidir ki, "çıplak gerçek" rahatsızlık uyandırmaktadır.
Suya geri döner, kuyuya doğru dalar ve kaybolur.
O zamandan beri yalan, onun kıyafetleriyle dolaşmaktadır.

***

Bu efsane havasına sokulmuş hikâyeyle bir yerlerde karşılaşmışsınızdır...
Sokrates öncesinde yaşamış düşünür Demokritos'a atfedilen bir söze dayandığı iddia edilir.
Malum, "Gerçeğe dair hiçbir şey bilmiyoruz, çünkü o bir kuyuda saklanmaktadır" demiş düşünür...
Ama modern Batı kültür paradigması işleri karıştırmıştır: Nedir burada "gerçek" diye bahsedilen?
Yaşadığımız gerçek mi yoksa "şeylerin arkasındaki" hakikat mi? (Unutmayın, dilin bize verdiği imkânları kullanmalıyız, eşanlamlı kelime yoktur; her kelimenin arkasındaki kültür yükü farklıdır.)

***

Hikâyeyi niye buraya aldım?
Şundan...
Yaşadığımız hayata bir bakın!
Artık sadece şüphe var sanki...
Ne yalan, ne doğru; bilip ayırt etme imkânları dijital teknoloji ve medya yoluyla birer birer siliniyor.
Hikâyedeki gerçek kuyuda unutuldu, yalan ise ormanda deli gibi koşturup duruyor.
Şimdi "üretilmiş gerçeklik" çağı açılıyor çünkü...
"Yapay zekâ"nın ve global para düzeninin sahipleri yeni bir feodalite düzeni inşa ediyor.

***

Bütün bunların üzerinde duruyor muyuz? Hayır!
Olup bitenler sadece "faydalı" gelişmeler mi?
Müslümanlar dijital teknolojideki gelişmeleri ve "Yeni İnsan" tasarımını gerçekten sorguluyorlar mı?
Mesela Nazife Şişman'ın yıllar önce yazdığı "Dijital Çağda Müslüman Kalmak" ve "Yeni İnsan-Kaderle Tasarım Arasında" kitaplarını merak edip kaç kişi okumuştur?
Ama böyle olmaz ki...

***


NOT DEFTERİ
İnsan zaten dertli değildir, derdin kendisidir. İnsan öyle büyük bir derttir ki bu büyüklükte bir şeyin kendine sığacağını aklına getirmez de bunu dünyanın, hayatın derdi sayar. (ŞULE GÜRBÜZ / Coşkuyla Ölmek)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.